PAYİDAR ERVAH

By serap078

34.1K 4.6K 5.7K

Askerdi onlar, herkes gibi. Türk doğan herkes asker değil miydi zaten. Onlar bu lafı fiile döken yegâne insan... More

-1-ŞEHİT-
~ KARAKTERLER 1 ~
-2-UZAKLAŞTIRMA-
~KARAKTERLER 2~
-3-KÜÇÜK HANIM MIŞŞŞ?-
~KARAKTERLER 3~
-4-ZORLU EĞİTİMLER-
~KARAKTERLER 4~
-5-ASIL SEN KİMSİN LAN-
-6- SON EĞİTİM-
-8- PENÇE TİMİ 🇹🇷
-9- ANKA-
-10- ŞEHİTLER ÖLMEZ🇹🇷
-11- HERŞEY VATAN İÇİN-
-12-VATAN SAĞOLSUN KOMUTAN
-13- İNTİKAM VAKTİ-
-14- CAN! CAN! CAN!
-15-KORUYAMADIM💔
Bir bölüm değildir

-7-Işıl Melek Özgen 🌿

1.9K 268 373
By serap078

Merhabaaaa
Umarım beğenirsiniz.
oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın lütfen. Yazım yanlışları varsa kusura bakmayın lütfen.

Bazı kardeşlikler aynı anne baba ya sahip olmadan, aynı kanı taşımadan da olur. Ve bazen keşke kimse olmasaydı da sen olsaydın kavramını kullanır insanlara karşı. Türkmen kardeşsindir. Askersen herşeysindir.

-" Kurtaracağınız kişi Işıl melek Özgen."...

######

Hani insanın böyle boşluğa düştüğü anlar olur ya, işte tam olarak öyle bir andaydım. Işıl yakalanmış mıydı yani. Kamera şakasının bir parçası olmasını diledim o sözlerin. Şakacı şen şakrak Işıl' ın bir yerden çıkıp şaka demesini.

O... O en iyisiydi meseleğinin. En iyilerindendi. Benden ses çıkmadığını fark eden yarbay sandalyesinden kalkıp yanıma geldi. Elini omzuma koymasıyla öyle bir yangın baş gösterdi ki yüreğimde ne yapacağımı şaşırdım.

Peki Çiler' in  haberi var mıydı olanlardan? Ona haber verilmesi lazımdı. Biz kardeşdik ,kırılırdı sonra bize.

Kafam kazana dönerken gözlerimde ki çaresizliği yarbay'ın gördüğüne yemin edebilirdim. Bu adam bizi on yıldan fazla tanıyordu belki de ama bizi çözemediği anları o kadar çoktu ki. Bize kendimizi , duygularımızı nasıl kamufle edeceğimizi o göstermişti. Biz bu halimize gelebilmek için en iyilerden eğitim alan en iyi askerlerdik.

-"Az sonra ona da haber vereceğim. Sakin ol. Birlikte gidip kurtacaksınız kardeşinizi, kızımı, askerimi." derken ne kadar da zorlanıyordu. Elbet bizim için bir kez zorsa ki daha da zordu. Onun için bin kez zor olmalıydı. Biz YARBAY Melih Emirdağ ile kendimizi bilirken, yaralarımızı sarmaya çalışırken, yolumuzu kaybetmişken tanışmıştık Melek' in aksine.

Benim güzel kuzum, canım arkadaşım. O... O hepimizden önce ve daha kötü bir tanışma yapmıştı yarbay'la. Ölümün ucundan dönüp öldürmeye yemin edenlerdendi Işıl. Yaralı insanın hali başka oluyor tabii. Kimse bilmez bunu. Krem olarak vatanımızı kullanırdık  biz. Ama bazen işe yaramaz daha çok yara açılır, canımız daha çok yanardı.

-" Durumu hakkında bilgiye sahip miyiz komutanım". Sesim tahminimden de kısık çıkmıştı. Dizlerimde ki tüm güç çekilmiş gibiydi. Melih yarbay elini koluma koyup destek olmaya çalışmıştı. Bizden daha çok desteğe ihtiyacı olan adam yine bize destek oluyordu.

Yine hayat son golü ben atarım demişti. Yine ummadığımız anda  celmesini takıp dizlerimizin yara bere içinde kalmasına sebep olmuştu. Yine mutlu olmamıza izin vermemişti. İzin verecek miydi birgün? Hakkınız, artık gülün diyecek miydi.

Önüme bırakılan suya baktım. Ne elimi uzattım, ne de ağzımı açıp başka soru sordum. Soracak gücü kendimde bulabildim. Zaten yarbay da en son soruma cevap vermemişti.  Demek ki sadece esir edildiğini biliyorduk.

Delirmeme ramak kalmıştı. Deli bir insan delirir miydi?

Delirirdi elbet. Sevdiklerine zarar geliceğini düşünürse delirirdi. Ölüm makinasına dönüşürdü. Peki ben ölüm makinası değil miydim zaten.

Ne kadar kafamın içinde dönen çarkları dinledim bilmiyorum. Kapı savrulup duvara çarparken gözleri kızarmış, yüzü öfkeden normal bir insanın gördüğü an kaçacağı kadar sert görünen bir adet Çiler daldığın da. Sırtımı yavaşça koltuğa yasladım.

Kendimi geçtim ben bu kızı nasıl idare edecektim şimdi. Birbirimizden deliydik biz. PENÇE TİMİNİN hem kurulma hemde ortadan kaldırılma sebebi...

-"Otur Çiler". Yarbay'ın sesiyle hafif irkilir gibi oldum. Ben odada yok zannetmiştim. Duyularım o kadar kapanmıştı demek ki odada olduğunu fark edememiştim.

-"Komuta-"

-"Çiler Deniz POYRAZ hemen otur". sesini yükselten yarbay'ın da artık sabrının taşımak üzere olduğu belliydi.

Öfke, merak, korku ve daha nice duyguyla karşıma oturan kardeşim dediğim kadına baktım.

Farklı özelliklere sahip üç kız kardeş. Kardeşdik biz.

-"PENÇE TİMİ dosyası yeniden açılmasına karar verildi. Yirmi kişilik bir tim olucak. Beşer kişi seçme hakkınız var. Diğer on askeri kurul seçecek." Derin bir nefes alan yarbay'a nasıl baktık bilmiyorum ama gerildiği belliydi.

O tim beş arkadaşımızı şehit verdiğimiz için ayrıca , içimizde ki şeref yoksunu köstebeklerin bilgi sızdırması sebebi rehinelerin yarısının ölmesi sonuçu efsane olarak kalmış. Herkes başka yere sürülmüştü.

En azından bu millet ,vatan için canını vermekten korkmayan askerlerine bunu yapmaları ne kadar göz yaşartıcıydı  ama.

Hepsi göz boyamak. Bu işin sonu yine bize patlayacaktı ama hadi hayırlısı.

"Şu durumda bile ileri görüşlü olup asıl konu harici şeyler düşünüyorsun ya helal olsun sana"  iç sesime haklı da olsa okkalı bir kaç küfür savurup susturdukdan sonra yarbay'a dikkatimi verdim.
Gece yarısı on kişilik yeni ekip arkadaşlarınız gelecek. Sizde birkaç saat içinde tim için seçeceğiniz askerlerin listesini bana getirin. Elinizi ne kadar hızlı tutarsanız arkadaşınızı, kızımı o kadar çabuk kurtarırız benim güzel kızlarım.

-" EMREDERSİNİZ KOMUTANIM" ikimizin de aynı anda ayağa kalkıp cevap vermesi sesin hafif bir yüksek çıkmasına sebep olmuştu.

Peş peşe odadan çıktıktan sonra uzun uzun birbirimize baktık. Kollarıma atılan Çiler beni ne kadar zor bir duruma soktuğunun şuan farkında değildi. Fark ettiğinde ise pişman olacağını çok iyi biliyordum. Ama bunu şuan pek önemi yoktu. Çünkü benimde en az Çiler kadar sarılmaya ihtiyacım vardı.

Biraz daha kendimizi toparladıktan sonra hızla bizim için verilen odaya ilerledik. Allah'tan aynı odayı vermişlerdi. Odaya girmemiz ile kapı önünde donup kalmamız bir olmuştu.

Bu oda... Üç yatak...koca bir siktir. Şaka mı lan bu! Yan gözle Çiler' e bakınca onunda bana baktığını gördüm.

Acilen silkelenip kendimize gelmemiz lazımdı.  Bunu Çiler de düşünmüş olucak ki hızla hareket etmeye başladık. Önce üstümüzde ki  kıyafetler kurtulup kamuflajlarımızı giydik. Sonra seçeceğimiz askerleri düşünmeye başladık.

Ben görevden göreve gönderilen sabit bir yeri olmayan bir askerdim. En özel en gizli görevlere gönderilirdim. Göreve çıktığım askeri de isim olarak tanımazdım zaten. Herkesin bir lakabı vardı.

Aklımda pek asker yoktu yani. Hakkımı Çiler' e devrecekdim büyük ihtimalle.

-"Karar verdin mi kardeşim" diye fısıldadım. Odada bizden başka kimse olmamasına rağmen sanki bu oda da olan anılarımıza ihanet etmekten korkar gibi, sanki yüksek sesle konuşursam rahatsız olucaklarmış gibi.

-"Eh işte Çiçeğim en iyi görev yaptığım askerlerden bir kaç kişi düşünü"

-"Şu deli oğlanı da alacak mısın." derken yarım ağız güldüm. Kendini sevdirmeyi başarmıştı kerata.

-" Yokluğunda yandı, yıkıldı, öldü gariban" demem ile ikimizde istemsizce gülmüştük.

Çünkü gülmeye kafamızı dağıtmaya ihtiyacımız vardı. Ve Can Demir BARTU bu iş için biçilmiş kaftandı.

-"Bilmiyorum kuzum. Kendinden önce bizi düşünür şimdi o deli. Birde Işıl'ı da tanımıyor kıskançlıktan yer bizi valla". 

-"Hele hele bizde onu yeriz. Kim kimi yiyormuş" derken gülüşlerimiz odanın dışına kadar taşıyordu büyük ihtimalle artık.

Ve kapının dışındaki askerler delirdiğimize kanaat getirip bize yaklaşmak istemeyeceklerdi. Benim de işime gelirdi sıkıntı yok.

Bir süre daha düşündükten sonra Deniz komidinin üstünden bir kağıt ve kalem alıp karar verdiği isimleri yazmaya başladı.

Hızla yerimden kalkıp omzunun üstünden yazdıklarına bakmaya başladım. Ne yani ruhsuz olsam da bende bir kadındım yanii.

-ÜSTEĞMEN CAN DEMİR BARTU
-ÜSTEĞMEN SERKAN ARSLAN
-TEĞMEN ADAL ÖZGEN
-TEĞMEN DEMİR KOÇYİĞİT
-TEĞMEN HAKAN ALP
-TEPMEN PARS GENÇ
-ASTEĞMEN TOPRAK ERDEM

-"Sende üç asker de bari be" diye bir anda çemkiren Deniz yüzünden popomun üstüne düştüm.

-"Acıdı ibne" diye tıslarken karnını tutmuş gülüyordu. Sinir şey.

-"Hadi Bahar bahçem söyle illaki vardır görev sırasında hoşuna giden dikkatli, hızlı, çevik birkaç asker "

Başımı olumsuzca salladım. Varsa da hatırlamıyorum napayım yani. Dikkat etmiyordum ki ben. Hepsini aynı anda korumaya çalışıyordum.

-"İyi düşün biraz, illaki gelir aklına" diyip banyoya girdi. Yerden kalkıp kendimi yatağa attım.

Aklıma gelen asker isimlerinin hepsi gözlerimin önünde ya kurşun yemişti, yada bombaya basıp parçalanmıştı.

Bir süre sonra Çiler' im banyodan çıkmasıyla ben girdim. Tabi arkamdan kapıda hiç bir şey yazmadığımı gören Çiler 'in bana kızan sesi ulaştı.

Ne yapabilirdim ki böyleydim bende. Görevden göreve gönderilir bir yerde sabit kalmazdım. Sınır dışları ülke dışında gizli görevler, çömez askerlere verilen eğitimler için görevlendirilen eğitmen vs. Sabit değildim yani kızmaya hakkı yoktu.

Kısa bir duşun ardından beynimin içinde ki sesleri susturup yaralarla haritaya dönmüş bedenimi havluya sarıp odaya geçtim. Yatakta kıvrılmış uyuya kalmış bir adet Çiler görünce istemsizce gülümsedim.

"--------
"Hep böyle yapıyor bak Işıl "  diye yeniden sitem ettim.

Saçları ıslak yatmıştı. Bir de üstünü örtmemiş tabi. Hasta olacak sonra al başa belayı.

" Çünkü yanında olduğumuzu onu kontrol edeceğimizi biliyor Çiçek. Kötü kötü bakmayı kes benden çok sen üzülürsün ona bişey olsa".
---------
Yıllar öncesine ait bir hatıra ansızın gözlerimin önünde belirdiğin de geçmişi ,bizi ne kadar özlediğimi fark ettim.

Çiler'in üstünü örttükten sonra saçlarımı hafif nemli kalacak şekilde suyunu alıp serbest bıraktım. Komidinin üstüne koyduğu kağıda baktığımda hala üç kişilik boşluğu gördüğümde gülmeden edemedim. İnatçı kız.

Kağıdı elime alıp yatak başlığına sırtımı yasladım. Hafıza mı bir süre kontrol ettikten sonra askeri becerilerinden dolayı gözüme girmiş olan aklımda yer edinen üç kişiyi kağıda yazdım. Göz kapaklarımın ağırlaşması ile kağıdı baş ucuma koyup kendimi uykuya esir ettim.

/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-

Çiler 'den :

Kapı sesiyle gözlerimi  zorla da olsa açtım. Farklı gelen odayla nerede olduğunu mu birkaç saniye düşünmeme sebep olurken kapı sesiyle düşüncem bölündü. Hızla yerimden doğrulup kapıya ilerlerken yan yatakta battaniyesi yerde değişik bir şekilde yatan Bahar ile nerde olduğumuz  hızla aklıma dank etti.

Kapıyı açtığımda karşımda sinirli bir  Melih Emirdağ beklemiyordum. Gözleri önce beni sonra arkamda hala uyumakta olan Bahar'a değdi. Tekrar gözleri beni bulduğunda elini kaldırıp beş parmağını açıp hiç birşey söylemeden hızla gitti.

Bu onun dilinde beş dakika içinde odamda olun demekti. Hızla kapıyı kapatıp Bahar 'ın yatağına resmen uçtum. Harika bir asker olsa da uykusu ağırdı. Ve Bahar'ı uyandırmak Çin işgencesi gibi bir şeydi. Zorla gözlerini açan Bahar benim gibi birkaç saniye kendine tanıyıp nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Anladığı gibi hızla yataktan kalkıp dolabın önünde soluğu aldı, tabi bu sırada beni de yere yapıştırdı.

Söylenerek yerimden kalkıp onun yaptığı gibi hızla kamuflajlarımı üstüme geçirip saçlarımı sıkı bir şekilde topladım. Bere mi omzuma takıp silahımı kontrol edip belime yerleştirdim. Elimi yatmadan önce son kez kontrol edip baş ucumda olması gereken kağıda uzatacağım zaman yerinde olmadığı görünce yan gözle Bahar'ın baş ucunda olduğunu görünce içten içe sevindim.

Kağıdı yavaşça alıp kapının önünde beni bekleyen kardeşime doğru ilerlerken son boş bıraktığım üç ismin yerini dolu görünce yüzümde uzun zamandır ev sahipliği yapmayan bir gülümsemenin olduğuna eminim.

Hızla odadan çıkıp yan yana yarbay'ın odasının yolunu tuttuk. Koridoru dönmemiz ile bize doğru gelen yarbayı görünce önce kaşlarımı çattım. Saatina bakan Çiçek ile beklenen on özel askerin geldiğini anladım. Kağıdı verdikten sonra da ikindi vakti gibi bizim seçtiğimiz askerler gelirdi büyük ihtimalle. 

'kızım sen neden merak etmeden bakmadan kağıdı veriyorsun önce bak kimi yazmış , tanıyor musun' iç sesime göz devirip kağıdı elini bana uzatmış askere verdim.

Yanımızdan jet hızında geçen yarbay'ın arkasına takılıp çatı katına çıkmak için merdivenlere yöneldik.

'Asansör diye bişey var yarbay'ım nedir bu işgence'

Bu kez sonuna kadar haklı olan iç sesimi sessizce onayladım. Cevap verip rezil olmanın anlamı yoktu şimdi. Yavaş yavaş yarbay önde bir arkada merdivenleri çıktık.

Bir asker önüne geldiğimiz kapıyı açıp hazır ola geçerek kenara çekildi. Gözlerimi kamaştıran güneş ışıklarıyla gözlerim kısıldı. Bir iki adım atıp çatıya çıkmamızla iniş yapmakta olan helikopter de eş zamanlı olarak inişini tamamladı. Kapısının açılıp içinden her biri birbirinden mükemmel görüntüye sahip kamuflajlarının içinde altısı erkek dördü kadın Herkül inince ağzım açık bakakaldım. Yavaşça başımı Bahar'a çevirdiğim de onun nötr yüzüyle karşılaşınca homurdanmadan edemedim. Ruhsuz işte. Ağzına bir tane çakıcam  görecek, az duygunu belli et be yanında ben varım.

Yan yana sıraya girip hep birlikte selam verdiklerinde gurur duymadan edemedim. Kim duymazdı ki zaten. Bu vatanın evladı, kahramanı, askeri...

Yüzleri bile kapalı olduğunu fark ettiğimde Bahar'a yan bir bakış attım. İstifini bozmadan karşımızdaki on herküle bakıyordu.

En sonunda birisi bir adım öne çıkıp hazır olsa kendisini tanıttı.

-"BİNBAŞI  ALPHAN ERTUĞ KILIÇ/ ISPARTA  üç sat komondasu altı bordo bereli olmak üzere dokuz asker ile emir ve görüşlerinize hazırız komutanım.

'heyyyyttt ve bıldırcın yumurtası mı yedin gelmeden yiğidim. Bu ses ne . Tü tü tü maşallah benimm olasan inşallah'

Deli ve sapık iç sesime ne diyeceğimi bilemediğim için karşımda selam duran
adamlara bakmaya devam ettim.

-"Hoşgeldiniz evlat." Yarbay'ın sesiyle gözlerim sırtını gördüğüm adama döndü.  Tanıyordu bu yağız oğlanı demek ki.

Bir süre sonra yarbay ve binbaşı önde biz onların geri kalan askerler de bizim arkamızda tekrar merdivenlerden inmeye başladık. Üstleri toz toprak olmuş askerlerin görevden direk buraya geldikleri aşikardı.

"Ulan yarbay'ım bari şu yorgun askerler için asansörü kullansak ya"

İç sesim yine konuşmaya başlamıştı. Koridora girmemiz ile yarbay'ın yorgun askerleri odasına göndermesi bizi ise peşinden sürüklemesi kaçınılmaz son oldu diyebilirim.

-"Biz neden sekiz kat merdiven çıkıyoruz deli mi şey etti bizi." 

Bahar'ın kulağına fısıldamam ile yarım ağız gülüp gözlerini arkama çevirip bir şeyi işaret edip ,

-"Yiyorsa yarbay'a da söylesene bunu" dedi.

Şaşkınlıktan ağzım açık Bahar'a bakarken onun beni takmadan  yarbay'ın ne zaman girip kapısını açık bıraktığı bilmediğim kapıdan içeri girmesi bir oldu.

Hani istediği olmadığı zaman tepinen çocuklar vardır ya işte şuan öyleydim. Deli gibi tepinmek istiyordum. Bende odaya girince yarbay ve Bahar karşılıklı oturmuşlardı. Bahar önüne bakarken yarbay bir Bahar'a bir de kapıda dikilen bana bakıyordu. Eliyle boş sandalyeyi işaret etti.

-" Çiler verdiğin listeyi faksladım kızım istediğiniz askerler bir kaç saate olmadı akşama burada olacaklar. "

Başımı sallayarak onayladığım da sıkıntıyla  nefes aldı.

-"Kunduz timi artık pençe timi üyeleri olacak kızlar".

Biz duyduğumuz sekiz kelimelik bomba etkisi yaratan cümleyle Bahar 'la birbirimize bakakalır iken yarbay konuşmaya hız kesmeden devam etti.

-" Biliyorum sizin için çok zor. Siz bu devletin seçtiği, eğittiği en iyi askerlersiniz. Arkadaşlarınızın ölümünde sizin suçunuz yok kızlar. "

Bahar konuşmak için ağzını açtığında Melih yarbay elini kaldırarak konuşmasına izin vermedi. Nasıl derdi sizin suçunuz değil diye. Bizim suçumuzdu. Bahar ile beni kurtarmak istedikleri ölmüştü arkadaşlarımız. Gözlerimizin önünde alev alev yanan bedenlerine kurşunlar boşaltılmıştı şerefsizler tarafından.

Onlar bizi kurtarmak isterken kendi canlarından olmuşlardı. Ben bakamamıştım dostumun eşinin yüzüne cenazesinde. Yavrum diye feryat eden annesine sarılamamıştım. Evladının intikamını alacağız  diyemesem de  sevdiğimiz insanları bizden alanlara en acı şekilde ölüm sunmuştuk.

Gözlerimin önüne gelen sahnelerle içim bir hoş olmuştu. Kontrolümüzü kaybedip  en iğrenç işgenceleri yapmıştık.

+++++
-"Yap- yapma " ağzı yüzü kan içinde kalan ite baktım uzun uzun. Elimdeki kerpeten şerefsizin kanıyla boyanmıştı. Yerde ki sökülmüş diş ve tırnaklara baktım. Bana işgence ederken Bahar'a elektrik verirken karşımda  gülmesini bilen insan yoksunu  şimdi köpek gibi yalvarıyordu yapmamam için. Tıpkı bizim arkadaşlarımıza zarar vermemeleri için yalvardığımız gibi.

Vatanımız için düşünmeden canımızı verirdik. Vermişlerdi de. Cayır cayır bedenleri yanarken çığlıkları dağları inletirken "vatan sağolsun" diye bağırmışlardı. Cihan, Emin, Mehmet, Oya ve Derya. Gözlerimizin önünde yanan beş beden. Ateşin düştüğü beş ocak. Yakılan binlerce yürek. Acı feryatlar.

-"Çiçek ben bu adamın sesinden sıkıldım. "  demem ile Bahar 'ın nerden bulduğunu bilmediğim  arkamızda ki sobayı harlaması bir oldu.

-"Desene geldik dehşet sona." diyip şeytanı bile ürkütecek bir şekilde güldüğünde gülüşü bana da bulaştı.

Kendimizi kaybetmiştik zaten o olaydan sonra. Özellikle Derya ve Oya' öldürmeden önce yaptıkları o iğrenç şeyler bitirmişti bizi. Hepimize ayrı ayrı acılar yaşatmışlardı. Şimdi ödeşme vaktiydi.

Yavaşça yerinden doğrulup pek büyük olmasa da idare ettiğimiz mağaranın bir köşesine koyduğu kutuyu alıp yanıma yaklaştı. Karşımda vücudunda kesilmesin deşilmedik yer kalmayan köpeğe iğrenerek baktı önce, sonra kutuyu açıp içindeki fareleri sobanın yanmayan kısmına koyması ile gözlerim ile dudaklarım eş zamanlı olarak açıldı.

Siktir...

-" Hadi bitirelim şu işi".

Hiç bir kaçma girişiminde bulunamayacak kadar berbat olan adamın yakasından tutup sobanın önünde diz çökmesini sağladı. Yüzünü fareleri koyduğu yere sokup yanan ateşe odun attığında adam çırpınmaya deli gibi bağırmaya başladı. Farelerin seslerine adamın çığlıkları karışıyordu.

Bahar sadistce adamın kafasını daha çok bastırdı. Adam bir süre sonra hareket etmeyi kesti. Bahar enseninden tutup az önce kaldırdığı sandelyenin önüne doğru fırlattı ölmek üzere olan iti.

Yüzü artık seçilmeyecek olan adama bakmak beni bile kötü yaparken Bahar acımadan son anlarını yaşayan adama baktı. Göğsü yavaş yavaş inip kalkan adama bir süre daha baktıktan sonra silahını çıkarıp tüm şarjörü tıpkı arkadaşlarımıza yaptıkları gibi üstüne boşalttı.

+++++

Kendimi silkeleyip bir süre Bahar'a baktım. O günlerden sonra tim dağılmıştı zaten. Bahar ve ben bir süre psikolojik tedavi görmüştük. Işıl o zamanlar geçirdiği kaza sonucu hastanede olduğu için göreve katılamamış o yüzden sadece arkadaşlarımızın acılarını yaşayıp öfkeyle bilemişti kendisini.

Sonra Bahar bir time devamlı olarak verilmemişti. Tim gizli dosya olarak arşive kaldırılmış efsane olarak kalmıştı. Ben Hakkari'de görev yapmaya başlamıştım. On kişilik timin beşi şehit olmuştu, ikisi psikolojik olarak değişmişti, diğer üç kişi ise eskisi gibi olmamıştı bir daha. Işıl işe göreve gidip yaralanan diğer arkadaşlarımız ise istifa etmişlerdi. Furkan Derya'nın ölümünden sonra şehir değiştirmişti. Hasan ise yurtdışına çıkıp babasının şirketinde çalışmaya başlamıştı.

-"Binbaşı Alphan Ertuğ kılıç en iyi askerlerimizden  hanımlar. Timi de öyle. Genellikle sınır dışı görevlere çıkıyorlardı. Bir nevi asla yerinizi tutmasa da pençe timinin bir alt kademesiydi diyebiliriz. " 

Yarbay'a baktık ikimizde. Bir alt kademe?
Bundan neden haberimiz yoktu peki?

_____

Hava kararmış kesin ricamız evet kesin dille bir ricada bulunmuştuk Melih yarbay' dan sağolsun kırmamıştı bizi.

Şuan karşımızda bulunan helikopterin kapısı açıldığında ilk inen tabikide Can oldu. Sırt çantası üniforması hafif uzamış saçlarıyla inip bana özlem dolu gözlerle baktığında koşup sarılmamak için kendimi zor tuttum.

' iyi bari aklın hala yerinde' bir anda konuşan iç sesime lanetler okudum. Nereden çıktı şimdi bu ?

'aaa alınıyorum ama, ben hep buradayım canım yaa'

iç sesime göz devirip karşımda helikopterden inmekte olan askerlere çevirdim.  Askerler yan yana sıraya girip hazır ola geçtiklerinde bir kez daha gurur duydum.

Önümde yarbay'ın arkamda sabah gelen tim üyeleri ve yanımda binbaşı kılıç olmasa koşup hepsine sarılırdım. Ben eğitmiştim hepsini. Özlemiştim hergeleleri.

Yarbay bir anda arkasını döndüğünde istemsizce irkilip bir adım geri gittim.

-" Askerlerinize  odalarını gösterin kızlar. Bir saat sonra toplantı odasın da olun hepiniz " dedikten sonra sabahtan beri bizi merdivenlerde sürükleyen adam asansöre binip gözden kaybolduğu da istemsizce gözüm seğirmeye başladı.

Gözlerim tekrar askerlerle buluştuğunda gördüğüm üç yüz ile nefes almayı unuttum. Gözlerim yavaş yavaş dolarken dudaklarımı birbirine bastırdım. Bahara baktığımda onunda benden farksız olmadığı gördüğümde küçük bir hıçkırık firar etti dudaklarımdan. Furkan , Hasan ve Azat bize dolu dolu gözlerle bakarken artık etrafta olan  diğer askerleri umursamadan hızla onlara koşup sıkıca sarıldık.

Boylarımız uzun olsa da yinede üç adam da eğilmişti. Beşimizde ağlıyorduk hıçkıra hıçkıra. Özlemiştik. Çok özlemiştik. Kardeş dediğim  adamlar buradaydı. Ne kadar öyle kalktık bilmiyorum bir süre sonra yalancı bir öksürük bizi ayırdığın da gözlerinde merak, özlem, sinir ve daha bir çok duygunun kol gezdiği bi Can arkasında ise şaşkın ve meraklı bir grup asker bize bakıyordu.

Bu sefer yönümü değiştirip hızla Can' a sarıldım.

-" Can' cağızım " derken sıkıca belime sarılan adamı ne kadar  özlediğimi farkettim.

-"Çok özledim lan" diyen sesiyle daha sıkı sarıldım kardeşime.

Bir süre sonra diğer askerlerime de sarıldım. Kunduz timi ile ayak üstü kısa bir tanışma faslı geçirdiler. Herkes odasına dağılıp kendine çeki düzen verdikten sonra toplantı odasının önünde buluşma kararı aldılar. Fazla vakitleri yoktu zaten.

______

Herkes gelmişti. Masanın etrafında karşılıklı oturmuş yarbay'ın gelmesini bekliyorduk.  Karşımda binbaşı onun yanında yüzbaşı Efe oturuyordu. Benim ise yanımda Bahar onun yanında da Can vardı. Geri kalan askerler de karşılıklı oturmuşlardı. Kunduzlar timi masanın bir tarafını almışken diğer tarafında biz ve askerlerin vardı.

Kimseden çıt çıkmıyordu.karlımda kahverengi gözlerini bana dikmiş boş gözlerle yüzüme bakan binbaşı' ya  aynı boş gözlerle bakarken hızla kapı açılıp içeri  tuğgeneral  Ahmet Kaya arkasından yarbay Melih Emirdağ girdi. Herkes hızla yerinden kalkıp hazır ola geçtiğinde eliyle oturmamızı işaret edip elindeki dosyayı masaya fırlattı.

-" Şuan itibariyle PENÇE TİMİ  olarak aktif görev alacaksınız çocuklar. İlk göreviniz tim arkadaşınız IŞIL MELEK ÖZGEN'İ tutulduğu yerden kurtarmak. "

Herkes birbirine bakarken boğazını temizler gibi yapıp tekrar dikkatleri üstüne çeken yarbay'a baktık.

-"Gidin ve arkadaşınızı sağ salim getirin aslanlarım. Hazırlıklarınızı yapın yarım saat sonra helikopter kalkacak. "

Hala nereye gideceğimizi söylemeyen tuğgeneral ve yarbay'a bakıp  yavaşça oturduğum yerde daha fazla dikleştim. Hafif boğazımı temizler gibi yapıp dikkatlerini üstüme çektiğim de kaşları çatık bir binbaşı bana bakıyordu. Çok da taktım sanki.

' birgün çarpılacaksın Çiler ' diyen iç sesime göz devirip konuşmam için gözleriyle izin veren Melih yarbay' a belki de en can alıcı soruyu sordum.

-"Işıl nerede tutuluyor komutanım?"

Bölümü nasıl buldunuz?

Evett yeni bir tim  sizce artık neler olur?

Bu tim işi iyi mi oldu kötü mü sizce?

Sizce Işıl'ı kurtabilecekler mi?

Sınır vote: 50
Yorum:100

Continue Reading

You'll Also Like

95.2K 10.1K 35
053*: Senin kedin mi bu? Doğuhan: Evet, rica etsem atacağım konuma getirebilir misin? Ya da sen at ben geleyim. 053*: İşte o imkansız. Doğuhan: Ne...
66.8K 3.6K 30
Kurtarıcısına aşık olan Asi, aşkına karşılık bulduğu bir evrende yine de Alaz'a aşık olur muydu?
159K 14.1K 33
Alışılmadık bir aile kurgusudur💥 Bol kahkaha garantilidir💃🏻 Kitaptan küçük bir alıntı⤵️ 🪷 Gözlerime bakmaya devam ederken sordu. "Sen benim kim o...
85.5K 4.5K 25
Annemin ölmediğini, üstüne üstlük abilerimin ve ablamın olduğunu 20 yaşında öğreniyordum!! Şaka gibi! *. : 。✿ * ゚ * .: 。 ✿ * ゚ * . : 。 ✿ * (Düzenli...