-Bölüm 3-

224 90 373
                                    

--------

"Bir bebekten, bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz."

--------

Bölüm 3|Katil

Gözlerimi açtığımda, gözlerimin önündeki görünmez perdenin izin verdiğince tek görebildiğim gri renklerindeki duman oldu. Kaç saniye geçti bilmem ama onun yerini, pek de uzak olmayan bir yerdeki patırtı sesi aldı. Hemen ardından, tonlarcasına dökülen su sesi kapladı etrafı. Ses bitmek bilmez bir şekilde devam ediyordu.

Elimle başımı tuttuğum ve gözlerimi kısarak etrafa baktığım sırada, birkaç saniye gözlerimi sımsıkı kapatıp, tekrar açtım. Sonunda gözlerimin önündeki görünmez perde çekilmiş, artık daha iyi görebiliyordum etrafı. Uyuşuk gözlerim açılmak istemese de, zorla göz kapaklarımı açabilmiştim. Yeni uyanmanın etkisiyle, etrafa mahmur bakışlar atıyordum.

Arabanın durumunu anlatmam gerekirse; pertti. Ön cam, küçük parçalar halinde arabanın iç ve dışında, kısaca her yerinde bulunuyordu. Ön kaputu ise hızla ağaça çarpmaktan yamulmuş ve dumandan görebildiğim kadarıyla çimenlerin üzerindeydi. Kaputun altında kalan kısımları gayet de iyi görebiliyordum ve duman oradan gelip, kırılan camı aşarak taksinin içine yayılıyordu. Direksiyonun hemen önündeki küçük göstergelerin bile kırıldığını gördüm. Gözlerim, camları kırılan göstergelerden taksi şoförüne kaydı.

Direksiyona yığılmış bir haldeydi. Başı direksiyona yaslı bir halde, elleri ise yere sarkıyordu. Durmak bilmeyen kanı boğazından ve başından etrafa yayılmış, oturduğu koltuk dahil heryeri kırmızıya bulamıştı. Hâlâ kan, damlalar halinde yere düşüyordu. Gözlerim kapanmadan önceki görüntü ise hâlâ devam ediyordu, başı yarılmış bir haldeydi. Ayrıca şu an görebildiğim kadarıyla kafatası görünüyordu ve bu mide bulandırıcıydı. Boğazı ise... parçalanmış haldeydi.

Daha fazla bakamayacağımı anlayıp başımı çevirsem de, hızla sola dönüp kusmam bir olmuştu. Normal birinin görse, psikolojisi bozulacağı, kabuslarına girecek türdendi vücudu. Yarılan başından gözüken kafatası, her insanın normal hayatta gördüğü bir şey olmadığı için korkunç tabirini hak ediyordu. Boğazı ise vahşi bir hayvanın saldırısına uğramış gibi, parçalanan kısmın etrafını çizgi şeklinde süslüyordu. Boğazı aynı başı gibiydi, kendkleri gözüküyordu.

Ağzımı üstümdeki kazağın koluyla silip, bir kez daha göz gezdirdim etrafa. Bunların geçtiği birkaç dakikadan sonra, aklıma son yaşadığım olay geldi. Yavaş yavaş hatırladıkça gözlerimin dolduğunu hissettim. Bunları yaşamak... anlatamayacağım kadar garip ve saçmaydı. O son olayı yaşadığım dakikalardaki düşüncelerim ve yaptıklarım geldi aklıma.

Bir kez daha göz yaşlarım zincirlerini kırarak dışarıya saldı kendini. Yanaklarımdan yavaşça süzüldüler, ordan sonra ise çeneme ulaştı gözyaşlarım, ve sonra yere damlalar halinde düşerek, özgürlüklerini ilan ettiler.

Benim bunu yapma ihtimalim sıfır diyerek kendimi savunurken, yapmış olmam ve aldığım haz aklıma gelerek susturuyordu savunmalarımı. Yaşadığım durumun garipliği, aklımı sıyırmama neden olabilirdi. Düşüncelerimi ve davranışlarımı etkileyen olay, bu sefer de kontrolümü eline almıştı.

Her hatırlıyışımda ellerimi koltuğa çarpıyordum. Arabanın her yerinde bulunan cam kırıkları ellerime batıyor ve onun sayesinde ellerim kan oluyordu. Düşüncelerimi susturmak için çığlıklarım olayı üstlendi bu sefer. Tâ uzaktan duyulabilecek çığlıklarım, bir süre devam etti. Sonunda sustuğumda, ellerim ile yüzümü örttüm. Bir süre daha devam eden ağlamalarım dinmiş, ellerimi yüzümden çekmiştim.

Kızıl ÇağWhere stories live. Discover now