-Bölüm 5-

128 70 45
                                    

--------

"Eğer gülmek, eğlenmek mutluluksa ben de mutluydum."

--------

Bölüm 5|Eğlence

Bana uzun yıllar sürmüş gibi gelen aksiyonlu dört günün ardından kendime uzun bir hafta dinlenme molası vermiştim. Olayların üzerinden üç gün geçmişti. Şu an ise kafamızı dağıtmak üzere Ellie ve ben, Kaylee'nin yaptığı partiye gidiyorduk.

Sürekli yaptığı kalabalık ve bir o kadar da eğlenceli partisine gitmek bile iyi hissettiriyordu. Eminim ki partide bütün dertlerimden arınacaktım. Umduğum tek şey, Ellie'nin fazla içmemesiydi. Aksi halde parti yeniden birbirine girecekti.

Şu an ise ellerimle sıkıca kavradığım direksiyonu adeta usta bir Formula 1 yarışcısı gibi sağa sola çevirerek araba kullanıyordum. Gerçi yanımızdan hızla geçen arabalar, her kendime övgüde bir taş koyduğum jenga duvarını dümdüz etmişti. Yine de, sol şeritteki beyaz arabanın önüne geçmem beni tatmin etmiş ve önüme dönmüştüm.

"Acaba bu sefer Kriss gelir mi?" diye düşüncelerini sesli belirtti Ellie.

"O başka okuldan değil miydi?" Arada bir Ellie bakış atıp yola dönüyordum. Dudaklarını büzüp kaşlarını çattı, bana döndü.

"Öyle ama Kaylee'nin bir arkadaşını tanıyor. Bu gelmesi için bir sebep değil mi zaten?... Gerçi hiç fark etmez. Gelsin yeter." Salak Ellie yine erkek düşkünü olduğunu belirtmişti, her ortamda en beğendiği çocuğa yaklaşır olmayınca ise sinirlenirdi.

Bu küçük konuşmalar eşliğinde Kaylee'nin evine varmıştık sonunda. Arabadan aynı anda çıkıp kapıyı kapatarak, yana yana bir şekilde kapıya doğru gittik. Bastığım kapı zilini anımda duyup açmalarını beklemiyordum zaten. Aksine sürekli basmama rağmen kimse duymamış kapıyı açmaya gelmemişti. Kapı önüne geldiğimden beridir müzik sesinin desibeli yüksek bir şekilde kulaklarıma ulaşması yüzünden, bu fikri kafadan elemiştim aslında. Açılmayan kapı yüzünden evin etrafını dolaşıp bahçeden partiye giriş yapmak zorunda kaldık. Elly'le beraber eve girdik hızlıca. İlk işim etrafa bakmak oldu tabii ki.

Kalabalık olan partide ise insanlar ayakta veyahut koltukta oturarak sohbet ediyorlardı ya da içki içerek sarhoş olma derdindelerdi. Birkaçı yalnız bir şekilde etrafa göz gezdirip otursada diğerleri aktif bir şekilde etraftaydı. Etrafta her ne kadar farklı içkiler ve kokteyllerin kokusu dolaşsa da kırmızı şarabın kokusu daha ağırdı. Böyle klasik partilerde ise kesinlikle içki veya alkolsüz kokteyl ellerinden düşmezdi. Partinin saydığım olumsuz özelliklerinden biri ise gürültülü olmasıydı. Müziğin sesi, bardaki müziklerle yarışır bir şekilde sesliydi oldukça.

Gözlerim bir süre sonra Kaylee'yi buldu. Yanındaki erkekle bir kenarda durmuş konuşuyordu. Konuşmaları sohbetten çok flört etme gibiydi. Kaylee elini çocuğun koluna koymuş bir şekilde duruyordu çünkü.

Ellie ile aynı anda onu bulmuş olacağız ki, eliyle Kaylee'yi göstererek kulağıma yaklaşıp sesli bir şekilde konuştu.

"Kaylee orada!"

"Gördüm." Aynı şekilde karşılık verip önüme dönerek, ikimizde Kaylee'nin yanına gittik. Konuştuğu kişiyi bırakıp bize döndü gördüğü anda. Zaten konuştuğu çocuk da uzaklaşmıştı bizi görünce.

"Ah Jess bebeğim, hiç görüşemedik şu sıralar." Kısa bir sarılma ardından Ellie'ye döndü.

"Tatlım ne zamandır görmeye gelmedin beni... Umarım günleriniz dolu dolu geçmiştir kızlar. Gerçi Ellie yanındayken aksiyonsuz bir günün bile yoktur Jess, buna eminim." Ardından bir tane kahkaha fırlattı. Kahkahası, müziğin sesinden az gelse de yakınlığımdan dolayı duyabiliyordum.

Kızıl ÇağWhere stories live. Discover now