5. Bölüm

15 4 8
                                    

Ne bir şey görebiliyordum ne de duyabiliyordum, sanki bir hiçliğin tam ortasındaydım. Ellerim ve ayaklarım bir sandalyeye bağlı, ağzım bantlıydı. Gözlerimde de bir bez bağlıydı. Doğru düzgün nefes bile alamıyordum, sadece bağırmaya çalışıyordum. Debelenerek sandalyeden kurtulmaya çalıştım.

"Günaydın Sanem, ne çok uyudun öyle."

Daha fazla çırpındım.

"Çabanı taktir ettim, saatlerce bunu izleyebilirim. Ama o kadar zamanımız yok, daha doğrusu senin yok. Tebrikler! Hakkı rahmetine kavuşuyorsun bugün."

Bu sesi tanıyordum, çok yakından tanıyordum ama kim olduğunu çıkaramıyordum.

Küfrettim ama sesim garip bir homurtu olarak duyuldu.

Kahkaha attı. "Anlamıyorum canım biraz daha gayret et."

İliklerime kadar korkuyla kaplandım. Nerede, kiminle olduğumu bilmiyordum. Göremiyordum, bağıramıyordum.

"Benim kim olduğumu hâlâ çözemedin mi yoksa?"

Sakinleşmek zorundayım. Sanem, buradan çıkmak istiyorsan sakinleşmek zorundasın.
Kafamı yavaşça iki yana salladım.

"Çok üzüldüm, çok kırıldım sana. 4 senedir dersine giriyorum, dinlemediğin buradan belli işte. Bu sözlü notuna mutlaka yansıyacak Sanemciğim."

Donup kaldım.

"Şaşkınlığını anlıyorum, sevgili Aykut hocan böyle bir şeyi neden, nasıl yapar; değil mi ama?"

Sesi giderek yaklaştı, tam önümde durduğunu hissettim. Bir anda gözlerimdeki bezi çekip çıkardı ama benim gözlerim yumuktu, açmaya korkuyordum.

"Gözlerini aç."

Hiç kıpırdamadan durmaya devam ettim.

"Gözlerini aç!"

Daha sıkı yumdum. Eliyle çenemi kavrayıp sıktı.

"Açmayacak mısın?"

Yavaşça gözlerimi açtım, içerisi loştu. Nerede olduğumu anlayamadım, oldukça garip bir yerdeydim. Küçük, camları gazete kaplı, boş bir odaydı ama ev olduğunu sanmıyordum. İleride ahşap küçük bir masa ve 2 plastik, beyaz tabure vardı. Aykut hoca önümde dikiliyordu ve ben ona bakmamaya özen gösteriyordum. Ruh hastasının benimle derdi neydi en ufak bir fikrim yoktu. Hiç kavgamız, takışmamız olmamıştı. Öğrencilerle arası en iyi hoca oydu, herkes severdi. Demek ki güleç yüzünün ardında bir psikopat saklıyordu.

"Neden bana bakmıyorsun, Sanem?"

Beni kaçırdığın için olabilir mi?

Ne dediğimin yine anlaşılmayacağını bildiğimden konuşmak için çabalamadım. Gözlerimi yukarıya çevirip yüzüne baktım, deli gibi bakıyordu.

"Şimdi ağzını açacağım, istersen bağır çağır ama hiçbir işe yaramayacak. Bence boşuna kendini yorma."

Ağzımdaki bandı tek seferde çekince acıyla inledim, sonra derin derin nefesler alıp vermeye başladım.

Buradan nasıl kurtulacaktım?

"Eeee, konuşmayacak mısın? Ala'nın cenaze-"

"Onun adını ağzına alma!"

"Hah işte şöyle Sanemciğim, suskunluk sana yakışmıyor."

"Ne istiyorsun benden?"

"Hiçbir şeyin farkında değil misin gerçekten? O deli abin sana hiçbir şey anlatmadı mı?"

"Abimi karıştırma! Ayrıca buradaki tek deli sensin."

"Çünkü abin burada değil."

Arkamdan bir şangırtı koptu, Aykut hoca elini beline atıp silahını arkama doğrulttu.

"Burada."

Yine tanıdığım ama bu sefer güven veren bir ses.

Abim.

Sandalyeyi zıpmaya çalışarak döndürdüm. Abimin de elinde bir silah vardı, Aykut hocaya doğrultmuştu.

"Kardeşimi çözüp buraya gönder, kimse zarar görmesin Aykut."

"Selim, biz bu filmi daha önceden izledik."

"Sanem'i çözmezsen seni alnının ortasından vururum."

Aykut hoca namlunun ucunu bana çevirdi.

"Hadi şimdi vur bakalım."

Korkudan sesimi çıkaramıyordum, sadece dehşet içinde abime baktım.

"Silahını indirirsen gitmene izin vereceğim."

"Buradan çıkıp çıkamamak birinci önceliğim değil, birinci önceliğim Sanem'i öldürmek. El birliğiyle hayatımı mahvettiniz!"

"Ben sana hiçbir şey yapmadım! Bırak beni!"

"Beni görmedin, fark etmedin!"

"Neyini görmedim?!"

"Sana olan aşkımı görmedin, görmüyorsun! O yeniyetme çocuğu görüyorsun sadece!"

"Ne aşkı, manyaksın sen! Böyle aşk mı olur? Aşk zarar vermez, sen beni öldürmeye çalışıyorsun! Arkadaşımı öldürdün! Sen benim canımı öldürdün!"

"Ben senin yüzünden eşimden boşandım, her şeyimi kaybettim! Oğlumu göremiyorum!"

"Haberim bile yok hiçbir şeyden!"

Biz bağrışırken dışardan siren sesleri duyuldu, Aykut panikleyince abim bağırdı.

"Sanem eğil!"

Kendimi sandalyeyle birlikte yere düşürdüm ve bir silah sesi patladı, çığlık attım. Her şey birkaç saniye içinde olmuştu. Aykut hocanın bedeni önüme düştü. Abim onu göğüsünden vurmuştu, koşarak yanıma geldi ve elindeki silahı aldı. Sonra beni kaldırıp çözmeye başladı. O sırada polisler kırık camdan içeriye giriyorlardı.

"İyi olacaksın Sanem, iyi olacaksın kardeşim."

Polisler yanımıza geldi, arkalarından Özgür adımı bağırarak yanıma koştu. Yüzümü önce avucunun arasına aldı, bir süre baktıktan sonra göğüsüne bastırdı.

"İyisin, Allahım sana şükürler olsun, iyisin."

Herkes iyi olduğumu veya iyi olacağımı söylüyordu ama ben niye öyle hissedemiyordum?

"Beyefendi, Sanem hanımı ambulansa almamız gerekiyor."

"Tabi ki, tabi ki."

Diyerek hemşireye bıraktı beni, ambulansa doğru ilerlerken bir polisin "Nabzı atmıyor." dediğini duydum, daha sonra da bilekleri kelepçeli bir şekilde abimi polis arabasına bindirdiklerini gördüm.

Kırmızı Yılbaşı Where stories live. Discover now