3.BÖLÜM: İLK TANIŞMA

Start from the beginning
                                    

"Sen de hala hayal dünyandasın," Merve ve diğerleri aynı anda gülüştüler.

"Hocam siz söyleyin," diyerek bana döndü Eser, ısınmayı kesmişti. "Bir ara kar yağmadı mı?"

"Ben görmedim hayatım ama belki dışarıya bakmadığım bir ana denk gelmiştir."

"Kesinlikle öyle," dedi Eser ve yanındaki Merve'ye ters bir bakış atarak şömine başından ayrılıp yerine oturdu.

Arkasından kıkırdayan arkadaşları da ısınmayı bırakarak şövalelerinin karşısındaki taburelerine oturdu. Yaşları on iki ve on üç arasında değişen öğrencilerimin arasında geçen bu tatlı münakaşa bittiği için ben de masamdan kalkarak onların karşısında durdum.

"Geçen ders ne yaptığımızı hatırlayan var mı?"

"Natürmort çalışması yapmıştık Hocam," dedi Deniz, onu onaylayarak bir adım daha yaklaştım.

"Doğru. Size istediğiniz herhangi bir meyveyi çizmenizi söylemiştim, yaptınız mı?"

"Evet," cevap veren yine Deniz olmuştu. Diğer üçlü de başını sallıyordu ama pek de doğruyu söyler gibi değillerdi. Bu halleri beni güldürmeye yetse de ciddiyetimi bozmamak adına kaşlarımı çattım.

"Size verdiğim ödevi haftaya kontrol edeceğim," dedim, Ceren görmediğimi sandığı kısa bir nefes vermişti. "Ama şimdi ne kadar aşama kaydettiniz onu öğrenelim,"

Sağımda, duvara dayalı bir şekilde duran kare şeklindeki ahşap konsolun üstündeki meyveleri elime aldım ve önce elmayı dik, ardından da armudu yatay şekilde yerleştirdim. Hemen arkasına da yaklaşık elli santim boyutunda üstünde belirgin desenleri olan bir vazoyu yerleştirdim ve kenara çekildim.

"Haydi bakalım," dedim bir bana bir de konsola bakan öğrencilerime doğru. "Kim çalışmış kim çalışmamış şimdi ortaya çıkacak."

"Hocam, geçen ders sadece elma çizmiştik, şimdi yanına armudun da gelmesi çok iyi oldu," dedi Eser gülümsemeye çalışarak ama bu durumdan pek de memnun değildi.

"İstediğin bir meyve varsa onu getirebilirim canım?"

"Yok," dedi hızlıca." Bunlar yeterli."

Öğrencilerim çantalarından gerekli malzemeleri çıkardıktan sonra ders tam anlamıyla başladı. Onları rahatsız etmeyecek şekilde yanlarında durmaya ve gerektiğinde uyararak gerektiğinde ise sorularına cevap vererek derse devam ettik. Saatler sonra dersin bittiğinin haberini verince kalemlerini bırakan öğrencilerim, çizdiklerini yorumlamam için gözlerimin içine bakmaya başladırlar.

"Tekniğinizin geliştiğini fark ediyorum ki bu çok güzel," dedim tek tek yüzlerine bakarak. "Sizden sadece biraz daha pratik yapmanızı istiyorum,"

"Bence de Eser biraz pratik yapmalı Hocam," dedi Merve, başı bana dönük olsa da göz ucuyla Eser'e bakıyordu. "Yoksa armudu elma, elmayı da armut gibi çizmeye devam edecek."

"En azından ben de iki tane meyve var, seninkinde ikisi de elma gibi görünüyor!"

"Bakış açınızı değiştirin bayım," Merve bu sefer tam anlamıyla Eser'e dönmüştü. "Senin haricinde hiç kimse burada iki elma göremez,"

"Çocuklar," diye araya girdim yoksa bu mevzu uzayacaktı. "Ders bitti, toparlanabilirsiniz."

Birbirlerinden bakışlarını almadan toparlanan Merve ve Eser'e gülerek masama yöneldim. Dakikalar sonunda toparlanıp kapıya giden öğrencilerimi tek tek uğurladım ve onlar gidene kadar pencereden izledim, tamamen gözden kaybolduklarında masama döndüm ve tekerlekli olan koltuğumu sürükleyerek şöminenin karşısına getirdim, ardından oturdum. Artık eskisi kadar hararetli yanmayan ateşi izlemeye başladım, her ders bitiminde hissettiğim o tanıdık buruklukla kolumdaki saate baktım ve saatin daha öğlenden sonra üç olduğunu fark ettim. Aslında yapılacak birkaç işim daha vardı ama nedense burada böylece oturmak gözüme daha cazip gelmişti.

MESELWhere stories live. Discover now