12.BÖLÜM: ACI YÜZLEŞME

489 40 0
                                    

Yüzüme vuran güneş tenimi delerek en derinlerime kadar ısıtırken, elimi çeneme yerleştirip tamamen gökyüzüne doğru döndüm. Bu öyle bir havaydı ki benim için, sanki güneş her zamankinden daha erken doğmuş ve yerini almıştı, sanki her zamandakinden daha parlaktı.

Bu baktığım gökyüzü geçmiş günlerde baktığım gökyüzüyle aynı olamazdı, şu anda bana böylesine kutsal gelen bu hava daha önce kimsenin gözlerinin önüne serilmiş olamayacak kadar taze ve yeniydi.

Bir gün bütün günlerin eşidir diyen yazar yanılıyordu, bu gün hiçbir günün eşi olamayacak kadar farklıydı benim için. Uzun zamandan sonra deliksiz bir uyku çektiğim günün sabahı yine uzun zamandan sonra bana bu kadar anlamlı geliyordu. Sabah gözlerimi açmak için bir nedenim vardı, gece başımı yastığa koyduğumda sabahın bir an önce gelmesini dilemek için nedenim olduğu gibi...

Bugün asla geride kalan günlerimin aynısı değildi, ben geride bıraktığım benliğimle aynı kişi değildim.

Dün akşam, eve geldiğimizde daha içeriye girer girmez bir farkındalık yaşamıştım; o farkındalık Çağan ile zaman geçirdikçe, onunla yan yana bir şekilde oturup anlattıklarını dinledikçe, güzel yüzüne baktıkça, insanın içinde çiçekler açmasını sağlayan gülüşüyle boyut atlamıştı. En sonunda ise bu sabah gözlerimi açar açmaz ben, artık o boyutun ta kendisi olmuştum.

Onun evinde uyumak, uykuya dalmadan önce onun hayalini kurmak ve sabah uyandığım ilk anda onun yüzünü görmek içimde artık bir şeylerin kesin olarak netleşmesine neden olmuştu.

Bu, ikiye ayrılmış benliklerimden kurtulduğum, artık tam anlamıyla ne istediğimi, kimi istediğimi bildiğim kararlı bir benliğe kavuşmuştum. Eskiye son bir nokta koyup yeni günler için açtığım bu yeni sayfayı unutamayacağım anılarla dolduracaktım ve o anılar sadece benim istediğim insanlarla dolu olacaktı. Derin bir nefes alıp içime toprağın güzel kokusunu çektim. Yeni bir başlangıcın içimde doğurduğu o güzel heyecanla birlikte gülümsedim ve bu hissin beni hiçbir zaman bırakmamasını diledim, tıpkı bu anın hiçbir zaman bitmemesini dilediğim gibi.

"Buyurun bakalım," Çağan'ın kulaklarıma dolan sesi elimi çenemden çekip doğrulmama ve ona dönmeme neden oldu. "Kahveniz efendim,"

Bana gülümseyerek bakarken sandalyesini çekti ve yerine oturdu. Birazdan işe gideceği için lacivert renginde bir takım elbise içindeydi. Esmer tenine vuran güneş ışığı yüzünün her bir detayı gün yüzüne çıkarırken, sakallarının biraz da olsa kısaldığını fark ettim. Böylesine kusursuz bir görüntü çizdiğinin farkında mıydı, bilmiyordum ama tam anlamıyla öyle görünüyordu.

Çağan, o tanıdık rahat ifadesiyle oturduğu yerde biraz daha yayılırken bakışları yüzümde geziyor, o kaşları soru sorar gibi havalanırken gülümsüyordu. Hiçbir şey demeyerek, ona sadece sessizlik içinde bakmak istiyordum. Bu güzel manzara insanın kolay kolay gözünü alamayacağı bir cazibeye sahipti.

"Teşekkür ederim," dedim en sonunda, üstünden zaman geçtiği için Çağan neye teşekkür ettiğimi anlamadı, uzanıp da bardağı elime alınca kaşlarını çatmayı bırakarak başını salladı.

"Gece rahat uyuyabildin mi?" diye sordu, sabahtan beri bunu sormak için uygun bir an kolladığını anlamıştım. "Ben salonda yatardım, boşuna rahatsız oldun,"

"Rahatsız olmadım," arkama yasladım ve gözlerimi bir an olsun ondan almadım. Neden ona baktıkça bir sonraki sahnesinde ne olacağı belli olmayan bir filmi izliyormuşum gibi heyecan içinde olabiliyordum? Oysa oldukça sakin bir yüzle bana bakıyordu, belki de bir kenarı yukarıya kıvrılmış dudağında gizlenen o kaçamak ifade beni bu düşüncelere sürüklüyordu, karar vermek imkansızdı.

MESELWhere stories live. Discover now