2. BÖLÜM (Akşam Yemeği)

40 12 51
                                    

Multimedia: Doruk

Heyy ikinci bölümle karşınızdayım. Dün birinci bölümü paylaşmıştım ama dayanamadım hemen yazayım da paylaşayım dedim.

Beğenilerinizi ve görüş için yorumlarınızı eksik etmeyiin öptüm çok çok ❤️

•••

Boy aynasının karşısına geçtim ve kendimi süzdüm. Sade, kırık beyaz renginde ince askılı bir elbise giymiştim. Boyu tam dizimin üzerinde bitiyordu ve dardı. Yine aynı renkte bantlı bir topuklu ayakkabı giymiştim. Saçlarımı sadece taramış ve salık bir şekilde tek omuzumda toplamıştım. Aynadaki abartısız görüntümden hoşlanmıştım.

Makyaj masama oturup sade bir makyaj yaptıktan sonra dudağıma en son bir parlatıcı sürdüm ve aynada yüzüme baktım. Kendime defalarca kez tekrarladığım şeyi yeniden söyledim.

"Orada sakin olmalısın," dedim kendi kendime. "Olabildiğince o yok gibi davranacaksın. Olay çıkmayacak."

Annemin ve babamın bu olayı orada öğrenmesini istemiyordum. Doruk'la aramızdaki ilişki kısa bir ilişki değildi. Yani ağızlara sakız olmasını istemiyordum ve mümkün olan en kısa sürede konunun kapanmasını istiyordum. Evet, onlara uygun bir zamanda ben söylemeyi düşünüyordum.

Masadan kalktım ve çantamın içine telefonumu ve cüzdanımı koyduktan sonra odadan çıktım. Annemin şimdiye kapıma dayanmamış olması, hala hazırlanıyor olmasından kaynaklanmalıydı. Ağır ağır onun odasına ilerledim ve zaten açık olan kapıdan içeri girdim. Tam tahmin ettiğim gibi, makyaj masasının önündeydi. Üzerine giydiği mavi elbise göz alıcıydı. 37 yaşında olmasına rağmen kendisi ve fiziğiyle bir genç kızı aratmıyordu.

Kirpiklerine maskarasını sürerken beni fark etti ve baştan aşağı süzdü.

"Çok güzel görünüyorsun," dediğimde bakışlarını elbisemden ayırıp gözlerime dikti.

"Keşke senin için de aynı şeyi söyleyebilseydim Nisa'cım," dediğinde sesindeki memnuniyetsizliği sezdim. Elbiseme baktım ve son kez inceledim. Gayet normaldim.

"Nesi var?"

O sıra arkamdan gelen adım sesleriyle babamın geldiğini anlamıştım. Yanımda durup elini belime koydu.

"Çok özensiz duruyorsun," dedi annem makyajını tamamlamaya çalışırken. "Ayrıca keşke saçını toplasaydın, böyle yüzün kayboluyor."

Babam ikimizin bu haline gülerken ben, "Anlaşıldı, kendimi sana beğendiremeyeceğim," diye kabullendim. Annemin beklentisini hiçbir zaman karşılayamamıştım zaten. Şayet öyle bir çabam olmamasına da rağmen sürekli eleştirirdi.

"Bence gayet güzel görünüyorsun canım," dedi babam saçımdan öperken. Onun bu iltifatıyla gülümsedim ve dönüp ona sarıldım. "Bugün bu iki güzel hanımın arasında olduğum için çok şanslıyım."

Annem ayağa kalkıp odanın köşesindeki boy aynasına ilerledi ve son kez kendini süzdü. "Ben hazırım."

"Kemal'e arabayı hazırlamasını söylemiştim," dedi babam. "Çıkalım mı?"

Üçümüz beraber aşağı kata indik. Evden çıktık ve arabaya ilerledik. Hava soğuk değildi ancak biraz esiyordu. Üçümüz de arabaya bindikten sonra Kemal Ağabey arabayı çalıştırdı. 10-15 dakika süren yolculukta Esra'yla mesajlaştım. Durumdan sürekli onu haberdar etmem gerektiğini söyleyip durdu. Ona ne kadar ortada bir durum olmadığını söylesem de başa çıkamadım ve Kemal Ağabey arabayı durdurduğunda sohbeti kapatmak zorunda kaldım. Üçümüz arabadan indiğimizde, annem ve babam kol kola girdi. Ben de arkalarından onları takip ettim ve beraber evin kapısına daha gelmeden evin yardımcısı kapıyı açtı. Yüzüme zorla bir gülücük kondurarak hoşgeldiniz-hoş bulduk merasimlerini çok şükür atlattık. Kapının önünde yardımcı çantalarımızı alıp köşeye asarken, ağır aydınlatmalı evin içerisinden Ekrem Ağabey, eşi Hülya Hanım ve Doruk çıktı. Onun gözleri direkt olarak üzerimde kilitlenirken, ona hiç bakmadan annesi ve babasıyla selamlaştım. Doruk yanıma geldiğinde ona buz gibi bir bakış attım ama kendisi hiçbir şey olmamış gibi "Hoşgeldin," dedi ve aşırı gereksiz bir hareketle uzanıp yanağımdan öptü. Bu hareketinden rahatsız olarak geri çekildim. Henüz herkes kendi arasında konuşurken ve kimse bize bakmıyorken sinirle Doruk'a gözlerimi diktim.

Kırılan ZincirlerWhere stories live. Discover now