Kaşlarım çatılırken Jungkook yaslandığı yerden doğruldu ve dirseklerini dizlerine dayayıp başını elleri arasına hapsetti. 

''Kendime geldiğimde yerde yatıyordum ve biraz ileride Chung Iseul, kafasını bir yere çarpmış bir şekilde hareketsizce duruyordu. Onu ittiğim zaman kafasını çarpmış olmalı. Nabzını kontrol edip onu hastaneye götürdüğümde ne yapacağım hakkında pek bir fikrim yoktu. Onu hastanenin bahçesine bırakıp ankesörlü bir telefon ile hastane görevlilerine haber verdim.''

''Ne yaptın?'' diye hayretle mırıldandım.

''Tüm gece arabanın içinde öylece bekledim.''

''Sonra?''

''Sabah hastaneye gidip Iseul'ü sorduğumda bana öldüğünü söylediler.''

''Sonra?'' 

''Sonrası yok işte Jieun! Kızı öldürdüm!''

Jungkook hıçkırarak ağlarken olup biteni zihnimde toparlamaya çalışıyordum.

''Jungkook, bir şeyler eksik,'' dedim zorlukla. ''Yani tüm bunlar yaşandı ve sen hiçbir ceza almadın mı?''

''Hayır, suçumu itiraf etmeye gidemedim.''

''Kızı ittikten sonra kafasını çarptığını gördün mü?''

''Sadece ittiğimi hatırlıyorum.''

''Belki sen ittikten sonra değil sen sızıp kaldıktan sonra düşmüştür.''

''Her şey apaçık ortada işte Jieun, neyi sorguluyorsun? Suçsuz falan değilim, ben öldürdüm onu!''

Derin bir soluk alarak ''evet'' dedim. ''Suçlusun.''

Jungkook zorlukla yutkunduğunda ''ama istemeden birinin ölümüne sebep olabileceğin için değil, o kızı öylece hastane bahçesine bırakıp sorumluluk almaktan kaçtığın için suçlusun'' diye açıkça içimden geçenleri söyledim.

''Hiçbir ceza almadığımı mı düşünüyorsun gerçekten?''

Evet, biliyordum. kendine sürekli eziyet etmesinin, uykusuz, mutsuz, ruhsuz bir şekilde hayatını sürdürmesinin ona verilen en büyük ceza olduğunun farkındaydım. Yine de bu şekilde bu suçun peşini asla bırakmayacağını da biliyordum.

Gerçi ortada bir suç olup olmadığı hakkında şüpheliydim.

''Hastaneye gidip Chung Iseul'ün durumunu sorduğunda seni sorgulamak isteyen kimse olmadı mı? Hastane kayıtlarından kızı, hastane bahçesine bırakanın kim olduğuna bakmak kimsenin aklına gelmemiş mi?''

''Gelmemiş demek ki,'' diye cevap veren Jungkook'a hayretle baktım. Olayın ciddiyeti yüzünden düşünme yetisini bir kenara bıraktığını varsayıyordum.

''Jungkook delirdin mi sen? Bu olayın iç yüzünü öğrenmemiz lazım, belki suçlu bile değilsindir. Boşuna vicdan azabı çekiyor olamaz mısın?''

''Bu konuyu artık burada kapatabilir miyiz?'' diye sorduğunda hala zihnimden olay sırası geçip duruyordu ve ben bazı şeyleri anlamlandırmakta zorlanıyordum. Kısa bir soluk aldığımda aklıma gelen ilk şeyi merakla sordum.

''Peki, ziyaretine gittiğin o küçük kız çocuğu kim?''

''Sen bunu nereden biliyorsun?'' diye soran Jungkook'a sırası olmadığını düşünerek ''sonra anlatırım'' dedim ve bir yanıt almak için tüm dikkatimi ona verdim.

''Chung Iseul'ün kardeşi. Yani birkaç küçük kardeşi var ve ben onlara elimden geldiğince destek olmaya çalışıyorum. Geceleri gizlice gidip kapılarına bir şeyler bırakıyorum.''

''Bu şekilde vicdanın rahat ediyor mu peki?'' diye sorduğumda Jungkook derin bir iç geçirdi. ''Etmiyor.''

''Öyleyse gidip her şeyi polise anlatalım ve gerçekte ne yaşandığını onlar bulsun.''

''Hayır, Jieun!''

Jungkook aniden ellerimi avuçları arasına hapsedip ''Bak, bana arkanı dönüp gitmek istemeni anlarım. Artık sana yanımda ol diyemem. Ama lütfen beni biraz anla. Kendim bile suçumu kabullenemiyorken başkalarının beni bununla yargılamasını istemiyorum.''

Ben Jungkook'un zaten suçlu olduğunu düşünmüyordum. Bu işin içinde bir iş olduğundan emindim. Ama birinin hayatına mal olabilecek bir suçun sorumluluğundan kaçmak istemesi... İşte ben de bu durumu kabullenemiyordum.

''Şimdi benimle gelip bu olayı araştırmak istersen ömür boyu seninle kalacağım. Suçlu olsan bile. Ama şu an burada kalmayı tercih edersen beni kaybedeceksin,'' diyerek ayağa kalktığımda Jungkook acı çeker bir ifadeyle yüzüme baktı. 

''Yapamam,'' derken dudağını ısırmış ve gözünden akan birkaç damla yaşı elinin tersiyle silmişti.

Artık direnmeyerek ben de gözyaşlarımı serbest bırakıp kapıya doğru ilerledim. Kulpu aşağıya doğru indirip soğuk havayla buluştuğumda attığım her adımda biraz daha eksildiğimi fark ediyordum.

''İsteyerek yapmadı, zamanı hep geriye almak isteyerek yaşadı,'' diye mırıldandım ve olduğum yerde durdum.

Birkaç saniye boşluğa bakıp aniden verdiğim kararla arkamı dönüp eve doğru yeniden koşmaya başladım. Kapıyı hızla açıp artık yere çöküp hıçkırarak ağlayan Jungkook'a koşar adımlarla ilerleyip onu sımsıkı sardım. Başını göğsüme yaslayıp ellerini sıkıca belime dolarken saçlarını okşamaya başlamıştım.

''Tamam, polise şimdilik gitmeyelim ama lütfen olan biteni öğrenelim.''

Jungkook yalnızca başını sallamakla yetindiğinde derin bir iç geçirdim.

Şüphelerimin pişmanlıkla sonuçlanmamasını umuyordum.

Ben geldim 💕

Bu bölümü yazarken sürekli bir aksilikle uğraştım. Tam anlamıyla duyguları yansıyamadım ama yine de daha fazla bekletmek de istemedim.

Sizce olayın aslı nedir arkadaşlar? Bir fikriniz var mı?

Bir 6-7 bölüm kaldı bu arada finale. Kısa zamanda Euphoria'ya veda edeceğiz ama tarihi bir kurguyla geleceğim 💙🙆‍♀️

Yeni bölüm için:
Oy sınırı:300
Yorum sınırı:300

Euphoria ❧ KookUOn viuen les histories. Descobreix ara