50.Bölüm

5.1K 599 424
                                    

(Lee Jieun)

Sürücü koltuğuna yerleşen Jungkook'a bakmaya devam ederken aklıma henüz gelen bir fikirle birlikte koşar adımlarla arabaya doğru yaklaştım ve boşta kalan ön koltuğa Jungkook'un şaşkın bakışları arasında yerleştim.

"Ben de geliyorum" dedim ve bir şey söylemesine fırsat bile vermeden emniyet kemerimi taktım.

"Peki, sen de gel bakalım" diyen Jungkook iç geçirerek arabayı çalıştırdı ve benim de sevdiğim "Nothing Like Us" isimli şarkının yolculuğumuza eşlik etmesini sağladı.

"Nereye gidiyoruz?" diye usulca sorduğumda "sahile" diye kısa bir yanıt aldım. "Muzlu sütlerimiz olmadan mı?" diye ikinci bir soru yönelttiğimde bu kez yüzünde minik bir gülümseyiş oluştu. "Bagajda var. Bu gece film izleriz diye almıştım."

"Sahilden dönünce yine izleriz" dediğimde Jungkook tek kaşını havalandırarak sordu. "Bir şey sormayacak mısın? Sana her şeyi anlatmamı istemeyecek misin?"

"Anlatmak istersen dinleyeceğim ama seni zorlamayacağım" dediğimde Jungkook bir süre sessiz kaldı. Ve sonra göz ucuyla bana bakıp "Yine de her şeyi bilmek istiyorsun. Ve o zamana kadar aramızdaki ilişkiye de sınırlar koyacaksın. Doğru mu?"

"İlişkimizin ciddi bir boyuta taşınmasını istemememin sebebi sadece senin benden önemli bir şeyler saklıyor olman değil. Gerçekten buna hazır hissetmiyor olmamın da etkisi var. Akışına bırakalım istiyorum."

"Anladım" diyerek sıkıntılı nefesini dışarı üfleyen Jungkook yine o tanıdık düşünceli ifadesine bürünmüştü. Canı acıyordu, bir şeyler yüzünden pişmanlık duyuyordu.

Yine sessizlik bizi esir alırken yalnızca kendi düşüncelerime odaklanarak cama doğru bakmaya devam ettim.

Bir süre sonra sahile geldiğimizde ferah hava ile buluşmak adına arabadan indim ve Jungkook'un bagajı açtıktan sonra yanıma gelmesini izledim. Elindeki siyah sweatshirtü dikkatli bir şekilde başımdan geçirdiğinde ona uyum sağlayarak kollarımı içine geçirdim ve üzerimi düzelttim.

Şimdi siyah papatya desenli elbisemin yalnızca etek kısmı görünüyordu ve ben bir miktar ısınmıştım.

"Nereden çıktı bu?"

"Aynısından kendime de aldım. Birlikte giyeriz diye düşünmüştüm."

"Neden sen de giymiyorsun öyleyse?" diye sorduğumda Jungkook gülümsedi ve yeniden bagaja doğru ilerleyip üzerindeki kazağı çıkardığında kendimi yanında buldum. Üzerindeki siyah tişörtün üzerinden karın kaslarını elimle yokladığımda nefesini tuttuğunu hissettim.

"Biraz daha çalışman lazım" diyerek elimi çektiğimde Jungkook siyah sweatshirtünü üzerine geçirdi ve bagajı kapatıp elimi tuttu. Sessiz kalmaya devam ediyor ve yalnızca birlikte adımlar atıyorduk. Belli ki zihni fazlasıyla doluydu. Ne yapsam düşüncelerinden uzaklaşırdı?

Aniden elinden çekip onu durdurduğumda dikkatini nihayet bana yöneltti ve ben "üşüyorum" diye mırıldandım.

"Eve dönelim mi?"

Bakışlarımı kısıp elini bıraktığımda durgun bakışlarıyla bana bakmaya devam etti ve ben kollarımı beline dolarken ona doğru bir iki adım atıp tamamen bedenimi bedenine yasladım fakat kafam ona doğru kalkıktı ve yumuşayan yüz ifadesini izliyordum. "Isıt beni" dediğimde kollarının nihayet belimi sarışını hissettim.

"Unut her şeyi" dedim. Her ne kadar zihnim sorularla dolu olsa da. "Sadece birlikte olmaya devam edelim. Birbirimize zaman verelim. Her şey için."

Euphoria ❧ KookUTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang