62

1.7K 261 83
                                    

62

Hyunjin ve Seungmin ellerinde poşetler ile konuşa konuşa eve döndüklerinde evin önünde diğerlerini görmeleri ile şaşırmışlardı.

"Sizin ne işiniz var-" derken Felix onlara doğru koşmuş, Seungmin'in üzerine atlayarak kocaman sarılmıştı.

"Çok korktum Seung! İyisiniz değil mi?"

"Evet, sadece markete bir şeyler almaya gitmiştik. Neden korktun ki?"

"Biz geldiğimizde ev yanıyordu." Minho arkadan çıkarak söylediğinde ikisi de şaşırarak eve baktılar.

"Jiho düzeltti. Gücü buymuş. Eski haline döndürebiliyor. Benim tam tersim."

Hepsi, ev sanki hiç yanmamış gibi içeri girmişlerdi. Gerçekten eskisi gibiydi, Jiho'nun yaşına rağmen çok güçlü olduğu şimdiden anlaşılmıştı.

______

Bir hafta geçtiğinde Jiho iyice alışmıştı sekiz büyüğüne. Minho ile benzerlikleri sonradan dikkatlerini çekse de büyük olanın gözü her an küçüğün üzerindeydi.

"Bana annemizi anlatsana Jiho, o nasıl biriydi?"

Hava güzeldi bu yüzden dışarıya çimenlere örtü sermişler abi kardeş yıldızları izlemeye başlamışlardı.

"Çok güzel kokuyor! Annemiz çok güzel hyung!"

"Öyle mi.."

Minho yüzündeki gülümseme ile dinlemişti onu. Jiho annesini heyecanlı bir şekilde anlatırken çok geçmeden Chan'ın sesini duymuşlardı.

"Saat geç oldu, artık içeriye girin hadi."

"Tamam, Jiho sen git. Örtüyü toplayıp geliyorum."

İkisi de eve girdikten sonra içeride birden ayrı bir kaos içine düşmüşlerdi.

"Ne oldu?" Minho şaşkınlıkla sorduğunda Seungmin'in yine aynaya gittiğini söylemişlerdi.

Çocuk eli kanayarak çıktığında Minho korkmaması için Jiho'nun gözlerini kapatmıştı. Hyunjin onun yarasını sararken Jeongin kan kaybını önlemeyi deniyordu.

"Ne gördün Min?"

"Chan hyung'u gördüğümüz zaman olan şeyi." demiş ve susmuştu çocuk. Hyunjin onun yarasını uyuşturmasına rağmen çok fazla canı yanıyordu.

"Annem acı mı çekiyor.."

Seungmin ağladığı için kızaran gözleriyle ona bakarak kafasını salladığında Minho, Jiho'yu Jisung'a verip götürmesini söylemiş, olduğu yerde durmaya devam etmişti.

Sekiz kişinin en büyüklerinden olması umrunda değildi.

Minho annesini hiç tanımamıştı ama onu özlüyordu.

Annesi bir zamanlar belki onu da sevmiş, bebekken çıkan seyrek saçlarından öpmüş, kokusunu içine çekmişti.

Ama Minho bunları hatırlamıyor, bu acıyla yaşamayı deniyordu.

"Annemi bulacağım." demişti sesinin titremesini zar zor kontrol ederek.

"İster gelin, ister gelmeyin." dediğinde hepsi saçmalamaması gerektiğini, onunla geleceklerini söylemişlerdi.

Minho'nun akan gözyaşı yere damladığında yerde kalan ize bakmıştı. Kendine, annesine ve kardeşine çektirdiği acıları aklına getirmiş, gözünü büyük bir intikam duygusu bürümüştü.

"Ve o adamı doğduğuna pişman edeceğim. Ben de Minho'ysam... O adamın biraz daha havayı kirletmesine izin vermeyeceğim."

Ardından masanın üzerindeki bardağı almış, elinde sıkarak kül haline getirdikten sonra yere düşen kül parçalarına bakmıştı.

"Sonun işte tam olarak bunun gibi olacak."

Ardından gözlerini kapattı.

bölüm sonu

bölüm sonu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
mirror ✔Where stories live. Discover now