58

1.9K 264 152
                                    

58

Jeongin sabah olup uyandığında, bedenine sarılı kolların sahibini görmesi ile deli gibi gülümsemeye başlamıştı.

Dün gece Chan'ın onu masum ve kısa bir öpücük olsa da öptüğünü hatırlamış, yanakları pembeleşse de gözünü ondan ayıramamıştı.

Bir elini diğerinin yanağına koyup baş parmağı ile yavaşça okşamayı denedi. Bunu yaparken elleri titremişti. Hala Chan'ın onu kabul ettiğine inanmıyordu.

Hareket ettiğini hissettiğinde, ellerini çekti.

"Günaydın."

"Günaydın Jeonginie."

Chan'dan bir gülümseme aldığında, kendini ödüllendirilmiş gibi hissediyordu.

"Biraz daha sıkı sarılsana bana." dediğinde, Chan tek gözünü aralayarak ona baktı.

"Hı?"

"Sarılalım diyorum! Biraz daha sarıl, lütfen.."

"İyi, gel bakalım."

Chan kollarını iki yana açtığında Jeongin başını göğsüne yatırıp hafifçe üzerine yattı. Büyük olanın kolları onu sardığında, fazla huzurlu hissediyordu.

"Bugün hastaneye gitmesem olmaz mı.. Tüm gün böyle kalsak?"

"Tüm izinlerini kullandın bebeğim, fazla aksatıyorsun.."

"Öyle, ama.."

Jeongin, konuşmak yerine kollarını ona pofuduk bir koala gibi sarmıştı. İşe gitmek istemiyordu.

"Gerçekten bebeğin miyim?"

"Efendim?"

"Az önce bana bebeğim dedin.."

Chan, diğerinin takıldığı konuya gülümseyerek başını salladı.

"Öylesin." dediğinde Jeongin işte şimdi odasına gidip çığlık atmak istiyordu.

"B-ben kahvaltı hazırlayayım." diyerek odadan kaçtığında Chan arkasından gülümseyerek bakakalmıştı.

_

"Sanırım buna ihtiyacımız vardı. Bütün gün evde oturmaktan yeterince sıkılmıştım."

Minho ve Jisung evden çıkmışlar, ormanın içine girmişlerdi. El ele tutuşurken ağır adımlar atıyorlardı.

Temiz havayı içlerine çekerken yürümeye devam etmişlerdi. Bir saatlik yürüyüş sonunda dönmek üzereyken Jisung Minho'yu durdurdu.

"Bekle!"

"Ne oldu?"

"Bir ses duyuyorum." demiş, Minho'yu arkasında bırakarak hızlı adımlar atmıştı.

"Beni bekle! Off!"

Minho da arkasından yürürken Jisung'un durması ile yanına gelmişti. Karşılarına baktığında ise haksız olmadığını gördü.

En fazla üç yaşında bir erkek çocuğu görmüştü. Ormanda, yarı çıplak şekilde tek başınaydı.

"Y-yar-d-dım.."

Jisung şaşkınlığından çıkarak çocuğun yanına yaklaştı ve çantasına koyduğu su şişesini çıkarttı.

Küçük çocuğa yardım ederek içirmiş, sonrasında bir şey söyleyemeyeceğini farkettiğinde ellerini tutmuştu.

Sıkmamayı deneyerek üzerini okşadı.

"Seni evimize götürelim mi? Orada seni iyileştirebiliriz."

Çocuk gözlerini kırptığında, Minho üzerine giydiği hırkasını üzerine kapatıp Jisung'a söyledi.

Jisung çocuğu kucaklamış ve hızlı adımlarla eve götürmüştü.

Diğerlerinin şaşkın bakışlarına aldırmadan havalar soğuduğu için açtıkları ısıtıcının yanına götürdüler. Çocuk Jisung'un kucağında kalmış, başını boynuna yaslamışken yere oturmuşlardı.

"Bu çocuk kim?"

"Ormanda bulduk. Tam olarak konuşamıyor sanırım." demişti Jisung, Seungmin'in şaşkın sorusuna.

"Adını söyleyebilir misin bize?"

Seungmin çocuğa yaklaşacakken, o korkmuş ve Jisung'un beline sarılmıştı.

Siyah saçları olan minik bir erkek çocuğuydu. Fazla şirin olsa da vücudunda yaralar vardı ve korkuyordu.

"Hadi bize adını söyle, buna ihtiyacımız var."

"Kang Jiho." demiş, gözlerini uyumak için kapatmıştı. Jisung, çocuğun uyuması için hafifçe sallanmaya başlamış, uyuduğunda Felix'in onu alıp Minho ile kullandıkları odaya yatırmasını istemişti.

Çocuk gittiğinde, derin bir nefes aldı.

"Kollarındaki izleri gördünüz mü?" dediğinde hepsi kafasını sallamıştı.

"O da kurbanlardan biri mi? Hala devam ediyor olabilir mi?"

"Buna işaret ediyor. Onu bir yere götürecek miyiz?"

"Eğer bizden biri olduysa deşifre edemeyiz. Muhtemelen yine ailesiz çocukları hedef edindiler.. Jiho bizimle kalmalı."

Chan bunları söyledikten sonra yanlarına az önce gelen Felix'i ve Seungmin'i görevlendirdi.

"Jiho'nun üzerine uygun olabilecek kıyafetler alın. Ve onu mutlu edecek oyuncak, çikolata her neyse. Yaparsınız değil mi?"

İkisi de bunu onaylayıp ortadan kaybolurken, Jisung'un gözleri dalmıştı.

"Gücü ne zaman ortaya çıkacak acaba? Son iğnelerini yeni olmuş olmalı."

"Uzun süreli olanlar da vardı bedeninde. Hafif geçmeye başlayanları gördüm. Birkaç güne gücü ortaya çıkabilir, hatta belki de çoktan çıkmıştır."

"Ben yanına gideceğim. Uyanırsa yanında olayım."

Jisung, Jiho'yu yatırdıkları odasına gitmişti. Onda kendi anılarını görüyordu. Küçük yaştaki Jisung gibi hissetmişti.

Ona abisi gibi davranacak ve bırakmayacaktı. Çünkü çocuklarla tanışmadan önce Jisung'a kimse yardım etmemişti.

O da aynısını yaşasın istemiyordu.

bölüm sonu

mirror ✔Where stories live. Discover now