ℂ𝕙𝕒𝕡𝕥𝕖𝕣 𝕤𝕖𝕧𝕖𝕟

583 47 73
                                    

Her şey hallolduktan birkaç saat sonra oturma odasında Matthew adanın gazetesini okurken Marilla da örgü örüyordu. Hava bayağı soğumuştu ve benim giyecek herhangi bir şeyim yoktu bunun üzerine o da bana hırka örüyordu. Marilla'ya uzak olan mum yüzünden hırkanın rengini göremiyordum ve bana göstermemek için de müthiş bir çaba gösteriyordu.

Süslediğim defterimin kapağını kapatıp odama koştum. Diana'ya haberi vermemiştim.

Camdan odasına doğru baktığımda az da olsa bir ışık kaynağı olduğunu görünce yüzümdeki gülümseme ile elimde getirmiş olduğum mumu sağa sola doğru hareket ettirdim. Bir süre sonra cama çıktığını görünce bir haberim olduğunu anlamıştı.

Bu bizim özel mesajlaşmamızdı. Bir şey olduğunda böyle haber veriyorduk birbirimize. Gündüz vakti olduğunda hemen buluşup birbirimize anlatırdık fakat saat biraz geç olmuştu ve yan yana gelebilmemiz için hayaletli geçit yolundan ilerlememiz gerekiyordu - ki bu bizim asla yapmayacağımız, yapamayacağımız bir şeydi-

Aslında gayet yürüyebileceğimiz ormanın içinden geçen bir yoldu fakat işin içine biraz hayal gücümüzü kattığımızda olay çok daha farklı yerlere gitmişti.

Güneşin ışıkları kar kraliçesi ağacın dallarının arasından yüzüme doğru süzdüğünde gülümsedim. Bugün çok daha farklı geliyordu benim için. Önce okula gidecek elimden gelebildiğince tüm derslere katılacaktım sonrasında ise Marilla'ya yardım edecektim. Ben okula gittiğim için her şeyi kendisi yapıyordu fakat tek başına üstlenmesini de istemiyordum.

Bugün saçımı arkadan tek bir örgü ile örecektim. Böyle olursa bir tane olacaktı ve daha az görünecekti.

Aynanın karşısına geçip örmeye çalıştığımda beceremeyerek ofladım. Bari güzel görünseydi kırmızı olmasına rağmen. Çözmeye çalışınca daha çok karışması ile sinirle ellerimi çektim.

"Anne Shirley Curtberth, bu halin ne?" Odama giren Marilla şok olmuş gözlerle bir yüzüme bir kuş yuvasına dönmüş saçıma bakarken olduğum yere daha çok sindim.

"Ah Marilla başıma ne geldiğini bilemezsin. Başıma geldiği derken gerçekten başıma gelenden bahsediyorum. Bu kızıl saçlar gerçekten en büyük cezam olabilir. Dün gece uyumadan önce hayal ediyorken bir anda aklıma yandan iki örgü yapmak yerine arkadan tek örgü yapmak geldi. Böyle olunca daha da az duracaktı. Ne kadar az görünürse o kadar iyi benim için biliyorsun. Aynanın karşısına geçtim ve örmeye çalıştım. Hiç böyle örmediğim için nasıl örüldüğünü bilmiyorum. Saçım hep elime dolandı. Sonrasında çözmeye çalışırken daha çok birbirine girdi. Gerçekten canım inanılmaz derecede acıdı ve çok sinirliyim. Ne olurdu Diana gibi simsiyah saçlarım olsaydı? Tarar, salık bırakır öylece gezerdim açık havada. Rüzgar saçlarıma güzelce değer ve uçuştururdu. Ya da Prenses Cordelia gibi altın sarısı pas parlak saçlarım da olabilirdi. Aynı Josie Pye'ın saçları gibi. Ama olana bak. Kızıl, kırıklarla dolu saçlar!" konuştukça daha da sinirlenirken derin bir nefesi içime çekerek sustum. Marilla hiçbir şey demeden yandaki tarağı alıp arkama geçince aynadan onu izlemeye koyuldum.

"Gerçekten hiç susmuyorsun Anne." çok konuştuğumu fark ederek ağzımı kapalı tutmaya çalıştım.

Marilla önce saçlarımı güzelce taramış sonrasında saçlarımın başlangıç noktasından başlayarak örüp en sonunda bağlamıştı. Beni kendine çevirdikten sonra önden birkaç tutamı çıkartıp düzeltti.

"Normalde bu tip şeyleri gereksiz bulduğumu bilirsin fakat bunca şeyin üstüne seni mutlu etmek de pek kötü bir fikir sayılmaz sanırım." ona gülümseyerek aynaya döndüm. Saçım çok hoşuma gitmişti- tabii ki kızıl olması dışında- hemen Marilla'nın boynuna sarıldım. Ondan ayrıldıktan sonra yazı tahtamı ve kalemlerimi alıp evden ayrıldım. Saçımı Diana'ya göstermek için sabırsızlanıyordum.

Söğütlü kavak yolunun ortasına gelince biraz ileride bana doğru gelen Diana'yı gördüm. Biraz yaklaştıktan sonra şaşırmış ve mutlu olmuş bir şekilde yanıma gelmişti.

"Ah, Anne saçların ne kadar güzel olmuş!" Bana hayranlıkla bakarken abarttığını düşünüyordum.

"Gilbert sana bayılacak"

"Ne?!" sinirle ona döndüğümde gülerek ağzına hayali bir fermuar çekti.

"Gilbert'ın bana bayılmasını istemiyorum. Fan'ı değilim."

"Pekala dediğin gibi olsun. Dün bana işaret yapmıştın, ne anlatacaksın?" aklıma Marilla ile Matthew'un beni evlat edindikleri gelince gülerek ona baktım ve ellerini tutarak kendime çevirdikten sonra onu durdurdum.

"Diana Marilla ve Matthew beni evlat edindiler" ağzını açmış bana bakarken gülerek sarıldı.

"Anne inanamıyorum bu çok hoş. Eminim ki çok mutlusundur." vücuduma dolanmış olduğu kollarını sıkarken güldüm.

"Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam Diana" bir süre daha sarıldığımızda ayrılarak okulun önüne doğru yürüdük.

Okulun bahçesine geldiğimizde yemek sepetimizdeki suları yanda bulunan gölün içine koyduktan sonra içeri girdik. Girişteki sol tarafa hırkalarımızı ve hırkalarımızın altına yemek sepetlerimizi koyduktan sonra sıramıza geçtik. Tüm kızlar yanımıza toplanınca onlara döndüm.

"Anne saçların çok güzel olmuş ağlayacağım" Ruby her zamanki gibi ağlamak üzere olan yüz ifadesi ve sesi ile görüşünü belli ederken gülümseyerek teşekkür ettim. Diğer kızlar da beğendikleri i söylüyorlardı.

"Ne bu daha çok kapatma çaban mı?" Josie Pye bana doğru ilerlediğinde başımı dikleştirdim.

"Öyle veya değil seni ne kadar alakadar eder?" umursamazca konuşup yüzümü başka tarafa çevirdim. Gilbert ile göz göze gelince bana doğru gülümsediğini farkvettim. Sanırım Josie Pye ile göz kontağında olmak daha iyiydi. Bakışlarımı yeniden Josie'e çevirdiğimde tek kaşını kaldırmış bir şekilde bana baktığını gördüm.

Acaba Gilbert ile bakışmak daha iyi bir fikir miydi? Asla!

Her ikisini de boş verip yerime oturdum. En iyisi boş tahta ile bakışmaktı.

Kindred Spirits♡

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kindred Spirits♡

Sonunu getiremedim ama tahtayı seçmesine aşırı güldüm shmshsmsjs

Umarım beğenmişsinzidir

Görüşmek üzere

Anne With An "E" Where stories live. Discover now