ℂ𝕙𝕒𝕡𝕥𝕖𝕣 𝕤𝕚𝕩

632 44 66
                                    

"Bunu nasıl derim bilmiyorum ama eğer senin de rızan olursa... Biz seni evlat edinmek istiyoruz Anne" Gerçekten doğru mu duyuyordum? Onlar beni çocukları gibi görecek kadar seviyorlar mıydı, değer veriyorlar mıydı?

Şimdiye kadar kimse bana değer verip, beni umursamamıştı. Ya yetimhanede olur ya da yardımcı alınan çocuklardan olup insanların evinde olurdum. Asla evlat edinmek gibi değildi. Yardımcı olmak için diye kullandığımız tabir ise sadece bir palavraydı. Bizi resmen köleleştiriyorlardı hem de anne babamız olmadığı ve bir akrabamız bakmadığı için.

Yetimhanede zaten tüm çocuklar kızıl saçlarım, neredeyse yüzümün her bir zerresinde olan çillerim ve sıska vücudum ile dalga geçerlerdi. Bir tane bile arkadaşım yoktu. Sadece kitap okuyabiliyordum ki buna da çok müsaade etmiyorlardı. Sırf bu yüzden bize verdikleri sınırlı sayıda olan kitapları kaç defa okumuştum bilmiyorum. Öyle ki okuya okuya nerde hangi noktalama işaretleri var bilirdim.

Sözde "yardımcı olmak için" gittiğim evlerde insan yerine bile konmuyordum zaten. Ama burada işler hiç öyle gitmemişti. Marillanın veya Matthew'un bir kere bile beni çirkin gördüğünü ne hissetmiştim ne de duymuştum. Fakat bu çok daha farklıydı.

Marilla suskunluğumu yanlış anlamış olacak ki yüzü düşmüştü. Düşünce dünyamdan çıktığımda kollarımı hemen boynuna dolamıştım Marilla'nın. Bunun olumlu bir cevap olduğunu anladığında o da sarılmıştı. Birkaç damla öylece yanağımdan süzülüp Marilla'nın omzuna düştükten sonra hissederek kendimi benden çekti. Yüzüme bakıp kızgın bir ifadeyi yüzüne yerleştirip elleri ile nazikçe yanaklarımdaki gözyaşlarımı silmişti.

Hiçkimse şimdiye kadar gözyaşlarımı bir kere bile silmemişti benim. Her defasında kendi elim giderdi yanağıma. Bizimle sorumlu olan öğretmenlerin karşısında ne kadar düşersek düşelim bir kere bile ilgilenmezlerdi. Her zaman kendimiz o düştüğümüz yerden kalkar içimizdeki acıya rağmen hiçbir şey olmamış gibi davranırdık.

"Gerekli olan şeyleri hallettikten sonra imza atacağız ve tamamen birbirimize ait olacağız. Lütfen kendini düzelt o zamana kadar." kafamı onaylar şekilde salladıktan sonra

Sadece ben, Matthew ve Marilla olacaktı fakat bugün çok önemli bir gündü. O yüzden iki üç tane olan her ne kadar Marilla'ya yalvarsam da güzel renkleri olmayan ve karpuz kol olmayan elbiselerime baktım. Evet belki öyle olmayabilirlerdi ama öyleymiş gibi hayal edebilirdim.

Kahverengi düz elbiseyi üstüme geçirip saçlarımı çözdükten sonra aynı şekilde yine yandan öreceğim sırada Marilla girmişti odama.

Heyecanlı ve mutlu görünüyordu.

"Bugün saçlarını örme bence" şaşkın bir şekilde ona bakıyordum. Saçımı böyle örmemin sebebi kızıl olduklarından ve benim bunu sevmediğim için saklamak maksadı ile yaptığımdandı. Ama o şimdi örme diyordu.

Sonradan arkasında tuttuğu tarağı alıp yanıma geldi. Saçlarımı güzelce tarafıp her iki önden biraz tutam alarak arkadan bağladı. Her ne kadar şaşırsam d ahiç fena olmamıştım.

"Marilla, çok güzel oldu saçım. Ki bu benimm saçım" beni kendine çevirip saçımı okşadı.

"Senin saçların zaten güzel" ilk defa birinin saçlarıma iltifat etmesi beni oldukça hayrete düşürüyordu. Gülümseyerek Marilla'ya baktım. Aşağıdan kapının çalma sesi duyulduğunda koşarak aşağıya indim.

Ben merdivenden inerken saçlarım savruluyordu ve bu benim çok hoşuma gidiyordu. Aşağıya indiğimde karşımda Gilbert'ı görünce nedense şaşırmıştım. O da bana değişik bir şekilde bakıyordu.

Cam kapıyı açıp içeri buyur ettim. İçeri girdikten sonra bir şey dememişti. Sadece yüzüme ve sanırım saçlarıma bakıyordu.

"Evet Gilbert ne için gelmiştin?" sesimi duymasıyla hafif irkilince küçük bir tebessümle yüzüme bakmıştı.

Bu bakışı her zaman çok farklı hissettiriyordu. Saçma bir düşünceydi ama sanki Diana'ya, Ruby'e veya sınıftaki kızlara böyle bakmıyordu.

Ne saçmalıyordum? Gilbert neden umurumdaydı, tüm bu şeylere zamanında ne diye dikkat etmiştim?

"Saçların çok güzel olmuş" gözlerimi başka yerlere çevirip kuru bir şekilde teşekkür ettim. Sonrasında ne için geldiğini sorduğumda biraz un istediğini söyleyince bir yere un koyup ona verdim. Teşekkür edip aldıktan sonra gitmişti.

Hava kararmaya yakın Matthew elindeki defter ile benim odama gelmişti.

Marilla ve Matthew yüzüme mutlu bir şekilde bakarken imzalamamı bekliyorlardı. En çok heyecanlı olduğum şey ise soy adım Curthbert olacağıydı.

Aklıma gelen çok önemli detay ile ani hareketle arkama döndüm.

"Bunu öyle basit bir şekilde kutlamamalıyız." Matthew anlamaz bir şekilde Marilla'ya döndüğünde onun da az çok aynı şekilde olduğunu anlamıştım.

"Üzüm suyu olur mu?" Marilla'nın teklifi ile göz bebeklerimin büyüdüğünü hissetmiştim. Başımı onaylar bir şekilde salladıktan sonra Marilla aşağıya inip kısa bir süre sonra elinde üç küçük bardak ve bir dolu şişe ile gelmişti.

En sonunda kalemi elime aldım.

"Anne Shirley" adımı yazdıktan sonra geri çekilip baktığımda artık Curthbert olduğum aklıma gelmişti.

"Anne Shirley Curthbert" sonrasında Cordelia yazmayı unuttuğum aklıma gelince ürkek bir şekilde baştan yazdım.

"Anne Cordelia Shirley Curthbert" şimdi tamam olmuştu işte. Arkama mutlu bir şekilde döndüğümde Marilla elindeki küçük dolu bardağı bana uzattı gülümseyerek. Ben de reverans yapıp elindeki bardağı aldım.

Sanırım bugün en nadide günlerden biriydi.

Anne With An "E" Where stories live. Discover now