26° Çiçekten Taç

Start from the beginning
                                    

Ona baktığımı görünce gözlerini kocaman açtı ve gülümsedi. Ben de ona gülümsedim ve minikçe el salladım. Bu sefer ellerini bana doğru kaldırdı. "Bunu size yaptım!" dedi bir anda herkesin dikkatini çekerek. Ellerinde çiçeklerden yapılmış bir taç vardı.

Attan tek hamlede atlayıp, diğerlerinin de durmasını sağlamıştım. Elbisemi düzeltip yanlarına ilerledim. Annesi çok şaşırmış olacak, hafif gerilemişti. Kız hâlâ annesinin kucağındaydı.

Yanlarına geldiğimde halk sessizliğe bürünmüştü, güzelce gülümsedim kıza. "Teşekkür ederim." dedim ve ellerimi belimin hizasında birleştirip, önlerinde hafifçe kafamı eğdim. Aynı taç giyer gibi.

Küçük elleriyle saçlarıma çiçekleri koydu. Kafamı hafifçe yukarı kaldırdım onları yine görmek için. Annesinin ağzı açık kalmıştı. Önümde eğildi, "Çok güzel oldu Majesteleri." dedi tatlıca.

Yanındaki adam da kafasını eğerek. "Ülkemize hoş geldiniz Majesteleri." dedi. "Kızımın hediyesini kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz." dedi kafasını yavaşça kaldırarak. Ne tatlı bir aileydi böyle! Onlara güzelce gülümsedim.

Kafamı Taehyung'a çevirdiğimde bana gülümseyerek baktığını gördüm. Kafamı eğerek ona selam verdim, gülümsemesi artmıştı, o da kafasını hafifçe eğerek selamıma karşılık verdi. Onun yanına ilerledim, eğilip elini bana uzattı nazikçe.

"Prensi hiç bu kadar mutlu görmüş müydünüz?" dedi şirin bir kadın sesi. Herkesin yüzü gülüyordu şimdi. Onların yanına gitmem, küçük bir aile ile konuşmam sanki herkesi yeniden huzura erdirmişti. Nefretlerin sesi duyulmuyordu, insanlar sevgiyle konuşuyordu şimdi. Çünkü sevgi her zaman daha güçlü ve daha yoğun bir duyguydu.

Elinden tutup ata çıktım, önünde oturuyordum. Ellerini bedenimin iki tarafından geçirerek dizgini tuttu sıkıca. Kolları belime değiyordu. Beraber yeniden ilerlemeye başladık. Yavaşça ilerliyor, etrafımızdaki insanların iyilik dileklerini kabul ediyorduk.

Sarayın bahçesine girdiğimizde nutkum tutulmuştu resmen. Kocaman bir ön bahçesi vardı, her şey çok düzenliydi ve yerli yerindeydi. Yolların kenarları minik çiçeklerle süslenmişti, renkleri ve kokuları çok güzeldi. Saray kocaman görünüyordu yaklaştıkça.

Ensemde sıcak bir nefes hissettim. Bütün vücuduma o sıcak nefesi yayılıyordu sanki, kanım ısınmıştı. "Hoş geldin." dedi fısıldar gibi. İki eliyle tuttuğu dizgini bir eline geçirdi. Boşta kalan eliyle belimi sardı. Kalbimin sesini duyacak diye korktum o anda. Çünkü çok güçlü atıyordu kalbim, göğüs kafesime çarpıyordu sanki.

Heyecanlanmıştım, sıcaklamıştım, güçlü kolları bedenimi sarıyordu, parmaklarını hissediyordum. Kafamı yavaşça arkaya döndürdüm. Yüzlerimiz birbirine çok yakındı. Elimi çenesine götürüp çevirdikten sonra yanağına, minik bir öpücük hediye ettim. "Hoş buldum." diye fısıldadım kulağına. Sonra ani bir hareketle önüme dönüp, bedenimi ona yasladım. Nasıl güven ve huzur doluydum, onun yanında, onun kollarında.

Attan indik ve bütün saray çalışanları bizi kapıda karşıladı. Hepsi bize selam verdi ve içeri buyur ettiler. Atlar ahıra götürülüyordu, askerler dinlenmeye çekiliyordu, eşyalar taşınıyordu yavaşça.

Büyük kapı aralandı, içerisi eski tarz döşenmişti, ahşap çoğunluktaydı. Aşırı güzel görünüyordu, koyu renkler daha çok ön plandaydı. Adım seslerimiz yankılanıyordu güzel mermerde. Her şey ince işlemelerle doluydu. Bahçeden sonra gözlerime gelen bir başka hediyeydi burası.

Taehyung elini uzattı bana. Bir elimle eteğimi tutarken, diğer elimi Taehyung'un eliyle birleştirdim. Yavaşça adımlamaya başladık, arkamızdan çalışanlar geliyordu. Ben hayranca, geçtiğimiz her yere bakmaya çalışıyordum. Uzun ve büyük merdivenlerden çıkıyorduk. Trabzanlar bile nasıl ince ince işlenmişti, minik çiçekler vardı.

Güzel ve kocaman bir odaya girdik. Büyükçe pencereler, yumuşacık görünen bir yatak, duvarlarda kitaplıklar, önlerinde de düzenli bir masa ve kenarda çok hoş bir şömine bile vardı. Odaya hayran kalmamak elde değildi.

"Burası bizim mi?" dedim sessizce. Taehyung'a döndüm cevaplamasını beklercesine. "Burası, bu saray, gördüğün her şey senin." dedi sakin sesiyle. Dudaklarımı araladım ama bir şey diyemedim. Kelimelerden nasıl da emindi böyle.

Bana yaklaştı, saçlarımı öptü. "Sen hazırlanmaya başla, benim halletmem gereken işler var." dedi, geri çekildi. Gülümsedi bana tatlıca, bense hâlâ hayranlıkla ona bakıyordum. Gözümde gerçekten bir kraldı tam anlamıyla. Güçlüydü, söz sahibiydi, kelimeleri değerliydi. Nasıl davranması ne söylemesi gerektiği, her şeyi yerli yerindeydi.

Kapının önünde duran kızlara döndü. "Onu rahat ettirdiğinizden emin olun." dedi otoriter bir sesle. Kızlar kafalarını kaldırmadan başlarını salladılar. Sonra yavaşça adımladı odadan.

İşte bugün, öğleden sonra taç giyecektik. O bir kral olacaktı ve ben bir kraliçe. Omuzlarımdaki yük ağırlaşmış gibi hissediyordum. Bizim devrimiz, bizim zamanımız, bizim krallığımız olacaktı artık. Beraber hüküm sürecektik bu topraklara, denizlere.

 Beraber hüküm sürecektik bu topraklara, denizlere

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Taç giydiriyoruz bir dahaki bölüme

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Taç giydiriyoruz bir dahaki bölüme.
Hazır mıyızzzz?

Ay'ın Dansı [kth]Where stories live. Discover now