26° Çiçekten Taç

4K 358 180
                                    

Biraz etrafta dolandık, temiz bir gölette yüzüme su çarptım. Bu beni tamamen uyandırmıştı. Taehyung'un bandajlarını yeniledik ve yeniden arabaların olduğu yere geldik.

Taehyung benim için kapıyı açtığında duraksadım. Geçmemi bekliyordu, gözlerimi kapıdan, Noir'e çevirdim. Bir süre sonra Taehyung da benim nereye baktığımı görmek için kafasını Noir'e çevirdi.

"Şey..." dedim Taehyung'a tatlıca bakarken. Kafasını bana çevirdi, dudaklarını birbirine bastırdı, gülmesini saklamaya çalışıyordu. "Araba yerine, Noir'e binsem? Ne dersin? Tuhaf karşılanır mı?" dedim hızlı hızlı. Gülümserken Noir'in yanında duran askere ıslık çaldı.

Asker hemen dikleşip yanımıza adımladı. Noir'i biraz sevdikten sonra gözlerimi Taehyung'a çevirdim. Kafasını salladı ve binmem için yardım etti. Etraftakiler bize bakarken o da kendi atına bindi.

Yeniden yola çıkmıştık. Üzerimdeki elbise çok kabarık olmadığından binmem daha rahat olmuştu. Üzerimdeki pelerinin kapşonunu başıma geçirdim. Hava çok güzeldi, tertemiz kokuyordu, her yer alabildiğine yeşillikti. Kenarlarda sık ağaçlar vardı ve birçok renkli çiçek başını çıkarmıştı kara topraktan.

Birçok köyün içinden geçtik, mutluluğumu saklayamıyor, aptal gibi sırıtıyordum. Bu ülkenin insanlarını görmek tarifsiz bir huzur veriyordu şimdi. Geldiğimizi önceden duymuş olacaklar ki evlerinden çıkmış, biz geçerken selamlıyorlar, hediyeler veriyorlardı.

Uzun bir yoldan sonra güneş iyice kendini göstermeye başlamış, altın tanelerini saçıyordu etrafa. Küçük çocukların saçlarını parlatıyor, gözlerine yansıyordu. Sonunda başkente yani sarayın olduğu yere gelmiştik. Ülkenin en işlek şehriydi burası ve bütün tüccarlar, soylular buradaydı.

Etrafımız hiç olmadığı kadar kalabalıktı şimdi. Kadınlar güzel, erkekler şık görünüyordu. Giysileri gibi mücevherleri de göz kamaştırıyordu. Saray olduğunu düşündüğüm büyük yapı göz ucuyla görünmeye başladığında daha çok sevindim. Şimdi o büyük yoldan gidiyorduk. İnsanlar sıra halinde bizi uğurluyordu, gülümsemeden edemiyordum. Çok daha yavaş geçiyorduk insanların arasından. Yüzleri, sesleri daha netti. Merakıma yenik düşüp insanların seslerine odaklanmaya çalıştım.

"Bugün Prens Taehyung, kral olacak. Taç giyme töreni varmış." dedi bir adam, gülümsemem artmıştı.

"Bakalım iyi bir Kral olabilecek mi? Babası, Kral Kangmin çok iyiydi çünkü." dedi yanındaki.

"Kanlı bir kral olacak." dedi başka bir kadın. Gülümsemem donmuştu bir anda.

"Ellerindeki kanı görmüyor musun? Kaç kişinin kanı var acaba?" dedi sağdaki bir adam. Gülümsemem soluyordu istemeden.

"Ya hepimizi asarsa kral olunca? Gözlerini görmüyor musun nasıl ölüm saçıyor, daha sessiz konuşun." dedi bir yaşlı. Yavaşça önümde olan Taehyung'a baktım. Kafası dimdik önündeydi.

"Hiç gülümsediğini görmedim, bir kalbi bile yoktur belki." dedi bir kadın.

"Prensese baksana nasıl ata binmiş." dedi yanındaki. "Kesin zorla evlendiler." dedi başka biri. Taehyung kafasını yana çevirdi, dudaklarını araladı ama sonra geri önüne döndü.

Burukça gülümsedim, duyuyordu her şeyi. Kendisine söylenen hiçbir şeye ağzını açmamışken evliliğimiz hakkındaki cümle için kafasını döndürmüştü.

"Bak kızım, o gerçek bir prenses. Bugün kraliçe olacak hem de." Kafamı hızla o tatlı kadının sesine çevirdim. Kucağında sarı saçlı bir kız çocuğu vardı. "Gerçekten çok güzel." dedi bana hayranlıkla bakarken.

Ay'ın Dansı [kth]Where stories live. Discover now