ZEHRA & FATİH

77K 2.6K 246
                                    

Tek seferlik bir bölümdür.

Siyah duvarların üzerine yazılmış anlamsız yazı ve rakamlara öfkeyle bakan adam ellerini yine farkında olmadan yumruk yapmıştı. Bunu dakikada bir tekrar ettiği için tırnakları avuçlarının içine hilal şekilleri çıkartmış, kol kasları iyiden iyiye kasılıyordu. 

Şu an bulunduğu yere her gün onlarca suçlu tıkan Fatih, şimdi sanki kendisi bir suçluymuş gibi bulunuyordu bu yerde. Bunu da aklına getirdi genç adam ve sinirleri iki kat daha zıpladı.

"Bana gelişini sikeyim böyle işin!" dudaklarının arasından çıkan bu küfür, yüreğinin ne soğumasına yetiyor, ne de içindeki öfkeyi dindiriyordu. Hışımla ayağa kalktı. Boyundan az biraz uzun demir parmaklıklara yaklaştığında içinden geçen o düşünceler beynini bir örümcek ağı gibi örmeye devam ediyordu.

O lanet kimliği evde unutmasaydı belki de şimdi onun yerinde o puşt olacaktı ve yarım bıraktığı işi tamamlayacaktı. Ama fırsat vermemişlerdi buna. O fırsat vermeyenlere de sövdü Fatih.

Kendinden bağımsız attığı adımlarla nezarethanenin içinde oradan oraya dolanmaya başladı. Hışımla evden çıktığı için üzerinde ne olduğunu kestiremedi. Elbette saçma bir eşofmanla onun bir polis olduğuna kimseyi inandıramazdı. İnandıramamıştı da zaten. Şu an bu durumda olmasındaki tek suç o saçma eşofmanda mıydı peki? Değildi. Buna da okkalı bir küfür savurdu. Şimdiye kadar gittiği o psikoloğun söyledikleri de işe yaramıyordu şu durumda. Zaten kendisini zor zapt ederken şimdi böyle bir şeyde kendisine hakim olmak da istemiyordu ki bu zaten çok zordu onun için. 

Düşünceler beynini sarıp sarmaladığı an içinden geçen o soruya bir anda "Zor tabi!" diye cevap verdi. Şu an dışarıdan gören biri kesinlikle bu adama bırakın komiser demeyi, normal insan bile demezdi. Deliydi bu adam, bas bayağı deli..

Küçücük alanda attığı kaçıncı voltaydı, artık sayamıyordu. Yumruk yaptığı ellerinden biri kafasının içinde susmak bilmeyen düşünceleri susturmak ister gibi şakağına gitti. Hafifçe vurup yutkundu. Ardından çok geçmedi ki beyninin bir köşesinde adeta kıyıda köşede kalmış acaba bana ne zaman sıra gelir diyerek beklediği bir düşünceyi fark etti pat diye. Bunu kendisi bile düşünmemişti daha önce.. Düşünmeyi bırak, aklının kıyısından köşesinden geçmemişti ki..

Fatih Cenker'i ne için dövmüştü?

"Yerimde kim olsa aynısını yapardı!" diye cevap verdi bu soruya. "Kim olsa arkadaşının kardeşine yan gözle bakan kimseye aynı muameleyi yapardı!" 

İçinde sorduğu bu soruya cevap vermişti kendince ama beyninin içindeki soruların ardı arkası kesilmiyordu ki. Yenisi daha eklenmişti listeye. 

Hadi dövmüştü, bütün gecesi rezalet geçmesine rağmen neden aklının o bir köşesinde kendisini belli etmeye başlayan ve git gide parlaklığını arttıran o düşünceye takılı kalmıştı?

"O düşünce!" diye mırıldandı olduğu yerde. Gözleri herhangi bir yere kilitlenmiş, öylece içindeki soruya cevap ararken bir tane daha eklendi listeye. O soru görüntülü bir soruydu üstelik. 

Gözlerinin önüne neden Zehra gelmişti aniden?

İşte bu sorular, Fatih'in en çok içinden çıkmasını istediği ama asla çare bulamayacağını daha anlamadığı, zamanla anlayacağı konulardan biri haline gelmişti..

Zehra'nın o gözlerinde ne belirmişti bu akşam da Fatih onları o nezarethanedeki banka oturduğundan bu yana düşünmeye başlamıştı?

Beyninin bir yerinde yanıp sönmeye başlayan bu neonlu tabelalar da neyin nesiydi böyle?

BADEMLİ MAHALLESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin