Tokat

55.4K 2K 53
                                    

Sevgili okuyucularım aslında bu kitaba devam etmeyecektim ama eğer bu bölüme beğeni yüksek olursa devam edeceğim. inşallah beğenirsiniz şimdiden iyi okumalar. medyadaki şilan ve kadim.
"Hanımım kadim ağa arıyor''
Kısa çaplı bir öksürme şovundan sonra:
''af buyur kim?''
Hızlıca telefonu elime alıp:
''alo''
'' 5 dakikaya oradayım. Hazırlan''
''tamam ama nerey...''
''dıt dıt dıt...''
Yüzüme kapadı. Bir insan bu kadar da odun olmaz ki bari nereye gideceğimizi söyleseydin. Şimdş nasıl bir yere gideceğiz ki? Nasıl bir şey giysem acaba?. Dolabı açıp karıştırmaya başladım. Gözüme çarpan kırmızı elbiseyi dolaptan aldım. Elbise diz kapaklarımın altında belinde siyah kemeri olan kırmızı bir elbise. Hızlıca üzerime giydim. Saçlarımı salık bıraktım ve siyah örtmemi kafama örttüm. Gözlerime de kalem çekip çantamı alıp aşağıya indim.
Annem avluda oturmuş örgü örüyordu.
''hayrola Şilan sessiz sedasız nereye böyle''
''Kadim ağa aradı beni bir yere götürecekmiş''
Annem heyecanla oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi.
''oh oh gezin gezin iki gün sonra karı koca olacaksınız siz''
''maalesef''
''ne demek maalesef kız. Sakın Kadim ağanın yanında da böyle şeyler söyleme''
Kapıdan gelen korna sesiyle annemi öylece bırakıp dışarıya çıktım. Kadim arabada öylece durmuş önüne bakıyordu. Arabanın ön kapısını açıp oturdum. İkimizde hiç konuşmuyorduk. Bu sessizliğe daha fazla dayanamayarak:
''nereye gidiyoruz''
Söylediğim cümle Kadimde hiçbir etki bırakmamıştı hala ruhsuz bir şekilde önüne bakıyordu. İşte bu da benim en nefret ettiğim şeydir. Sanki ben yokmuşum gibi davranıyordu.
''nereye gideceğiz dedim ama cevap vermedim''
Bir cevap bekler şekilde ona baktım ama hala bir tepki yoktu.
''neden cevap vermiyorsun?''
bu defa sesim hepsine nazaran daha yüksek çıkmıştı. Her ne kadar buna pişman olsam da iş işten çoktan geçmişti. Arabanın ani bir frenle durmasıyla içimi bir korku kaplamıştı. Kadim kafasını bana döndürdüğünde gözlerinde ki öfke her ne kadar kaçacak bir yerim olmasam da sırtımı koltuğa dahada yaslamama neden oldu. Kadim bir anda kolumu tuttu ve:
''belki de cevap vermek istemiyorumdur, beklide seni cevap vermeye layık biri olarak görmüyorumdur, beklide soruyu beğenmemişimdir. Şimdi anladın mı? Neden cevap vermediğimi. Bu defalık sana bir şey yapmıyorum ama bir dahakine gözünün yaşına bakamam karşında bir ağa olduğunu unutma''
Öfkeyle söylediği bu sözler beni canımı yaksa da Kadimin umrun da bile olmadığına emindim. Ben başımı önüme eğince Kadim de arabayı çalıştırdı ve tekrar yola koyulduk. Araba durunca camdan dışarıya baktım. Büyük bir konağın önünde durmuştuk. Kadimin 'in 'demesiyle hiçbir şey demeden arabadan indim. Arabanın önünden dolaşarak Kadimin yanına geldim. Tam kapıdan içeriye girecektik ki Kadim tekrardan kolumu tuttu ve beni kendine doğru döndürdü.
''burası benim teyzemin evi seninle çok tanışmak istedi bende getirdim. Eğer ki teyzeme karşı bir saygısızlık yaparsan... neyse sen az çok anlamışsındır başına gelebilecekleri''
Başımı tamam anlamında salladım ve içeriye girdik. Konağın diğerlerine nazaran bir farklılığı yoktu. İçeriye girdiğimizde bizi kocaman bir avlu karşılıyor , kocaman bir merdiven ile yukarıya çıkılıyor....
Karşıdan bize doğru gelen kadın eminim ki müstakbel teyzemdi. Kadın gelir gelmez büyük bir sevgiyle Kadime sarıldı sonra bana baktı beni önce bir süzdükten sonra bende uzanıp elini öptüm. Müstakbel teyzem hafifçe gülümsedikten sonra:
''aşk olsun gelin hanım ben o kadar yaşlı mıyım?''
''yok olur mu öyle şey, ben saygıdan dolayı...''
Müstakbel teyze kolumu hafiften sıvazlayarak:
''aman be kızım şaka yaptım zaten, hem görünen köy kılavuz istemez''
''estağfurullah gerçekten hala genç ve güzelsiniz''
Müstakbel teyzem her ne kadar öyle söylese de gerçekten çok genç ve güzeldi zaten yaşı da en fazla 35'di
''senin kadar olamasak da''
Bu defa ikimizde gülmeye başladık. Bu defa teyze önce Kadime bakıp sonra tekrar bana baktı.
''adımı biliyor musun kızım?''
''hayır efendim''
Benim başımı yere eğmem üzerine:
''ah Kadim ah neden söylemedin kızcağıza adımı''
''kusura bakam unuttum teyze''
''adım Gülşah, senin adın ne gelin hanım''
Gülümseyerek başımı kaldırdım.
''şilan''
''şilan... yanlış hatırlamıyorsam anlamı yaban gülü''
''evet yaban gülü demek , babam koymuş bu ismi''
''sende bir yaban gülü kadar güzelsin''
Utanarak başımı yere eğdim Gülşah hanımda hafifçe kahkaha attı.
''e hadi burada durmayalım üs kata çıkalım''
Gülşah hanımı takip ederek üs kata çıktık. Biraz muhabbet ettikten sonra kurulan sofraya geçtik. Yemekler gerçekten harikaydı. Yemeği yedikten sonra tekrar koltuğa geçtik.
''kim derdi ki bizim Kadim bir gün büyüyecek, evleneceği kızı bana tanıştırmaya gelecek. İlk doğduğun günü dün gibi hatırlıyorum kim der 26 sene oldu''
Gülşah hanımın söylediğine bakılırsa Kadim 26 yaşında. Aslında genç gözüküyor ama gözlerinde o kadar öfke var ki sanki çok büyük acılar çekmiş, çok büyük zorluklardan geçmiş gibiydi.
''sen kaç yaşındasın Şilan''
Gülşah hanımın sorusu üzerine düşüncelerime ara verip.
''19 yaşındayım''
'''maşallah ikinizde çok küçüksünüz ama yapacak bir şey yok''
Gülşah hanım bunları söylerken yüzü bir anda asıldı. Aslında neyiniz var diye sormayı çok istedim ama Kadimden korkuyordum. Bir telefon sesiyle kafam refleks olarak Kadime döndü ve tam da düşündüğüm gibi çalan telefon onun telefonuydu. Kadim yanımızdan kalkıp biraz ileriye gitti. Kafamı Gülşah hanıma döndürdüğümde bana hafifçe gülümsediğini gördüm. Kadim yanımıza gelince teyzesine dönerek.
''teyze şu düğün işiyle ilgilenmem lazım düğünde görüşürüz olur mu?'' deyip teyzesine sarıldı.
''tamam oğlum, iyi ki getirdin Şilanı çok sağol''
''Sen sağ ol teyzem'' diyip tekrar birbirlerine sarıldılar.
Onlar ayrılınca ben de gidip öpmek için Gülşah hanımın elini tuttum. Gülşah hanım elini çekip bir anda boynuma sarıldı. Tam ayrılmıştık ki Kadimin kapıya doğru gittiğini görünce tekrar sarıldı bu defa kulağıma:
''ben inanıyorum Şilan, Kadimin kimseye izin vermediği o duvarları sen yıakcaksın''
Anlamışça yüzüne bakınca zamanı gelince anlarsın der gibi baktıktan sonra oda kapıya doğru yürümeye başladı. Biz arabaya binince Gülşah hanımda el sallayıp içeriye girdi. Yolda giderken canım fazlasıyla sıkılmaya başladı. Yapacak bir şey olmadığı için bende Kadime soru sormaya karar verdim.
''gülşah hanım evlimi?''
Soruyu sorduktan sonra Kadime baktım ama yüzünde hiçbir değişiklik yoktu. İşte bu bardağa düşen son damla oldu.
''durdur arabayı''
Söylediğim cümle üzerine Kadim şaşkınca bana bakmaya başladı.
''durdur arabayı'' bu defa sesim fazlasıyla sert çıktı ama o hala arabayı durdurmamakta kararlıydı. Dayanamayıp bu defa fazlasıyla sert bir şekilde bağırarak:
''sana durdur arabayı diyorum'' dediğimde araba aniden durdu. Kapıyı açıp dışarıya çıktım. Oda arkamdan indi. Yanıma gelerek:
''sen ne yapmaya çalışıyorsun?''
Karşında bir insan var ama sen karşında bir hayvan varmış gibi davranıyorsun''
''evet öyle davranıyorum sanane''
''ya sen ne biçim bir insansın''
''doğru konuş karşında bir ağa var senin''
''ağalığın batsın''
''ne sanıyordun ki o televizyondaki gibi bir evlilik olacağını mı? Şunu unutma bu evlilik senin abin benimde kardeşim ölmesin diye gerçekleşiyor, bu evlilik Aşk evliliği değil''
Bu sözler üzerine içimdeki nefretle ona bağırmaya başladım.
''sen ne sanıyorsun ki, seni sevdiğimi mi? Ben çok mu istiyorum bu evliliği ? tabi ki de hayır. Ama ne yaparsam, ne dersem diyeyim hiçbir şey değişmeyecek ,o yüzden bende alışmaya çalışıyorum. Biliyorum bu evlilik aşk evliliği olmayacak, benim hayalimdi aşık olduğum biriyle evlenmek ama olmadı. İki gün sonra hayatım kararacak biliyorum, hayalim hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bunu da biliyorum, belki her gece ağlayacağım belki hiç gülemeyeceğim ama elimden gelen hiçbir şey yok. Maalesef senin gibi kalpsiz ve ruhsuz bir insan ile evlenmek zorundayım''
Söylediklerim benim günlerdir kaçtığım gerçeklerdi. Zaten bu zamana kadar hep gerçeklerden kaçarak yaşadım ama bunlar başkaydı. Hepsinde kaçarak yaşasam da biliyorum bu defa öyle olmayacak. Gerçekler kalbime bir tokat gibi inse de yüzüme inen tokat sanırım canımı daha fazla yakmıştı.

Bir Töre MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin