Bölüm 4

6.1K 465 374
                                    

Korkmuyordum. Ondan korkmuyordum, içten içe titresemde yapacakları beni korkutmuyordu. Limuzinden indiğimde hışımla eve doğru giden Şahin Beye bakmıştım. Adamın yürüyüşünden bile ne kadar öfkeli olduğu belliydi. Korumalara göz ucuyla baktığımda olacaklar onları daha çok korkutuyor gibiydi. Korkunun ecele faydasının olmadığını bildiğimden dudağımın iç kısmını dişleyerek emin adımlarla yürümüştüm. Birazdan canıma okuyacak belki de bahsettiği karanlık odaya kilitleyecekti. Ona yakalanmam iyi olmadığını bilsem de alttan almak yerine üste çıkmaya kararlıydım. Beni gücünün altında ezemeyecekti. Salona girdiğimde etrafıma baktım. Tam kimse yok diyecektim ki pencerenin kenarında olduğunu fark ettim.

Bana keskin bakışlar atarken ne açıklama yapacağımı düşündüm. Gelirken aynı araçta olsaydık kendimi ona açıklama fırsatı bulurdum. "Dinliyorum." Sert ses tonundan sonra irkilerek kendime geldim. Onun karşısında ezilip büzülmeyecektim. "Neyi diliyorsun Şahin Bey, seni beni buraya tutsak ederken kaçmayacağımı düşündün? Esirin olmayı kolayca kabul edeceğimi mi düşündün? Elbette ilk fırsatta bu cehennemden kaçacaktım. Ne sanıyorsun, bu esarete boyun eğeceği mi?"

"Seni uyarmıştım tek hatanda bunun bedelini ağır ödeyeceksin demiştim."

"Senden korkmuyorum Şahin Korhan, ne senden ne de isminin sana verdiği güçten korkmuyorum. Bugün olmazsa yarın yarında olmazsa ertesi gün senden kaçıp kurtulacağım. O güne kadar beni ister zincirle istersen hapset ben ilk fırsatta yine senden kaçacağım. Ve şunu sakın unutma elimi ayağımı bağlamadın diye ben bu evde özgür hissetmiyorum. Tam aksine kendimi kapana kısılmış gibi aciz hissediyorum. Anlayacağın bana yapacağın hiçbir şey gözümü korkutamaz." O kadar bağırmaya sesim kısılmıştı da onda mimik oynanamamıştı. O kadar soğuk bakışlar atıyordu ki kayıtsızlığı karşısında buz kesilmiştim. İnsan tepki verirdi. Az önce yüzünde öfke varken şimdi yalnızca bu gibi bakışları vardı. Anlamadığım şey siniri geçmiş miydi?

Sessizce arkasına döndüğünde ellerimi yumruk yaptım. Onca sözü boşuna mı söylemiştim. Duvara konuşsam daha sıcak bir tepki alabilirdim. Belki cevap verir diye bekledim ama dışarıya bakıyordu. Bakışları kapıya kayınca bende oraya baktım. Kel koruması elleri dolu girdiğinde "Hepsini Mavi Hanımın odasına taşıyın." Demişti. Arkasından bir adam daha geldiğinde tekrar ona baktım. Aldıklarımızı bırakmaması büyük bir incelik olsa da beni zerre etkilememişti. "Kaçma girişimimden sonra beni zincirlere vurursun sanmıştım."

"Sen zaten bana tutsaksın..." Ne! Bana döndüğünde "Sende bunu az önce kabul etmedin mi?" Onca şeyden bunu mu anlamıştı. Ağzım açık ona bakarken telefonu çalmıştı. Konuşmaya cüret edemezken aklıma Cenk gelmişti. Onu bir şekilde arayıp iyi olduğumu söylemem gerekiyordu. "Telefon sana gel buraya..." Bana mı? Hızla yanına gittiğimde ekrana baktım. Mircan yazıyordu. Kapanmadan önce hemen telefonu açarak kulağıma götürmüştüm.

"Mircan!"

"Sonunda Mavi, neden aramalarıma cevap vermiyorsun? Seni merak ettiğimizden haberin yok mu? Bugün buraya ağabeyin geldi, seni sorunca mecburen yalan söylemek zorunda kaldım. Bak konuşursan şehir dışında görevde olduğunu söylüyorsun... Unutmadan dün Cenk beni aradı, telefonuna bir türlü ulaşamamış, sen gerçekte iyi misin?"

AŞKA TUTSAK 🚬 BİZE SEN KALA 3Where stories live. Discover now