1

152 9 18
                                    


Sabahın köründe iğrenç alarm sesiyle uyandım. Bugün okulun ilk günüydü ve ben okulu hiç ama hiç özlememiştim.

Karşımda uyuyan Jimin'e baktım. Sarı saçları dağılmış, bir bacağı havada diğeri ise yatağın üzerinde duruyordu. Yorgan vücudunun yarısını açıkta bırakıyordu ve alarm sanki hiç ona sesini duyurmamış gibi mışıl mışıl uyumaya devam ediyor diğer yandan da burnunu kaşıyordu. Yarım yamalak açık gözlerle ayağa kalktım ve Jimin'i uyandırmak üzereyken tuvalet kavgası yaşamamamız için vazgeçip direkt tuvalete gittim.

Ellerimi yüzümü yıkayıp kuruladıktan sonra paytak paytak odama doğru yürüdüm ve Jimin'in gözlerinin açık olduğunu gördüm. Kafasının altındaki yastığı alıp bana fırlattı.

''Heyy! Oyunbozan beni niye uyandırmadın?''

Yastığı havada tuttuğum gibi geri attım.

''Tuvalete gittikten sonra uyandıracaktım. Rakip istemiyordum.''

Cümlenin sonunda gülerken o da gülümsedi ve bir anda üzerime atlayıp beni yatağına düşürdü.

''Demek öyle ha''

Karnımdan tikim vardı ve Jimin bu bilgiyi öğrendiğinden beri bana karşı hep kullanıyordu. Gülmekten nefes alamaz kıvama geldiğimde konuşmaya devam ettim.

''Jimin ah lütfen yeter dur artık - nefes alamıyorum'' Beni dinlemiyor tikimle oynamaya devam ediyordu.

''Jiminn!! Sen bu dünyadaki en yakışıklı en tatlı en güzel en iyi arkadaşsın.''

Durdu ve gülümsedi. Ben de o sırada nefeslerimi düzene sokmaya çalıştım.

''Hah şöyle. Bana aşık olduğunu bu kadar belli etme ama canım''

Dedikten sonra alnıma öpücük koydu. İğrenerek yataktan doğruldum.

''Iyy kusmak üzereyim.''

Jimin yataktan kalktı ve bir yandan laf yetiştirirken diğer yandan da omuz silkerek odadan çıktı.

''Tüm kızlar ve erkekler, yaşayan her canlı o öpücük için sıraya giriyor. Öp başının üstüne koy sen.''

Jimin'in arkasından burnumu kırıştırıp güldüm ve ben de yataktan kalkarak ne giyeceğime karar vermeye çalıştım. Dolabı açtım ve camdan dışarıya bir göz attım. Eylül soğukluğuyla gelmişti, hava esiyordu. İnce kazağın gideri olacağını düşündüğüm için gri ince kazağımı üstüme geçirdim ve altında siyah dar kot pantolon giydim. Bugün canım lens yerine gözlük takmak istedi ve siyah gözlüğümü de gözüme taktım. Eh kahverengi bir kabanla bu kombin tamamlanabilir diye düşündüm.

Jimin de ıslak saçları ve bornozuyla banyodan çıktı. 5 dakikada kısa bir duş almış olmalıydı.

''Sen üstünü giyinene kadar ben de kahvaltı hazırlayayım chimchimim.''

Oflayarak saçını elindeki havluyla kurutmaya çalıştı. ''Sence pankek yapacak kadar zamanımız var mıdır?''

Duvardaki saate baktım. ''Sadece hızlı bir kahvaltı yapabiliriz pankek biraz hayal.''

Jimin olabileceği en tatlı haline bürünerek, dudak büzerek karnını okşadı. Tanrım bazen bu çocuğun yanaklarını yemek istiyordum.

''Kaç gündür pankek aşeriyordum oysaki.''

Onun bu haline güldüm. Dünyadaki en tatlı manzara olabilirdi. Ona doğru bir adım attım ve bir kolunu sıvazladım.

''Yarın sabah erken kalkar yaparım olur mu?''

Tomorrow | TaekookWhere stories live. Discover now