5. Bölüm Duvar

634 64 78
                                    

Bölüm ithafı  ŞEHİT Piyade Uzman Onbaşı ALİ TAŞÖZ ve ailesi adına ithaf edilmiştir...

Multimedya: kalorifer dairesinde bizimkiler

Selam millet yeni ve hiç okunmayan bir bölümle karşınızdayım. Umarım seversiniz ve yarın yeni bir bölüm daha gelecek:)))) Sevgilerle iyi geceler 🌙


merak ettiğiniz bir şey olursa yadda bana ulaşmak isterseniz   hayal_et_yazar  innstagram hesabımı takip edebilir  yada direk wattpad profilimden ulaşabilirsiniz. seviyorum sizi.


Duvarları sessizlikle örülen bir dehlizin içindeydim sanki, kalp atışlarımın sesinden başka bir şey duyamıyordum. Zihnim, kendini sakladığı sandıktan yavaş yavaş çıkmış beni şu an karşılaştığım durumla yüzleştiriyordu. İçimdeki çocuksu heyecan etkisini kaybetmeden sessizlikle ördüğüm duvarların ardında dolanıp dururken bu heyecan yüzüme zerre yansıyamıyordu. Konuşmak söyle dursun gülümsemek için bile oynatamıyordum dudaklarımı.

"Küçük kızlar küfür etmezler." Sesindeki alaycı tını kolayca fark ediliyordu. O an bir şeyi çok merak ettim bu kadar alay ederken nasıl bu kadar güzel bakıyordu?

Mavi kuyunun içindeki cam parçaları...

Öylesine büyüleyici duruyorlardı ki, bir tek bakışın bile neler yaptırabileceğini düşünmek dahi istemiyordum.

Gözbebeklerim, karanlık bir kuyunun dibini aydınlatan bu cam parçalarını biraz daha fazla görmek ister gibi daha da açılırken titrek bir nefes aldım.

"Ayrıca," dedi elinin tersiyle gözümden akan son damlaları silerken "İstediğin zaman bu tikleri yapmadığını ikimizde biliyoruz."

Tarifini bulamadığım bir çok duygu dört nala kalbimi dolanırken ben sadece bu anın bir hayal olmaması için dua ediyordum.

Gözlerini ilk defa bu kadar yakından görüyordum.

Geceye ışık saçan sinirli bir maviydi, buz gibi bir mavi, yakıp kavururken alevin ilk hali olsada çelik kadar soğuk bir mavi.

Soğuktan titretecek kadar mesafeli bu bakışlar şimdi beni olduğum yerde cayır cayır yakıyordu.

Dipsiz bir kuyunun içinde ışıl ışıl parlayan o mavi kristal parçaları kalbime batıyordu sanki. Yüreğim ona her baktığım an içime işleyen acıdan zevk alırken, mantığım her saniye aynı acıyı bana yaşatan o adamın gözlerinden çekmeye çalışıyordu bakışlarımı.

Cehennem gibiydi o mavi kuyular. O parıltılı renklerinin aksine karanlığı fısıldıyorlardı masmavi gözleri. Mavilikleri saran o ince siyah çember ve o çemberin içine özensizce serpiştirilmiş gibi duran gözbebeğindeki mavilikler kara bir delik gibi gördüğü her şeyi esir alıyordu.

İşte tam da o an kalbimin orta yerinde tohumlar filizlendi, yeşerdi, rengarenk çicekler açtı. Salıncaklar kuruldu ruhumun en gizli bahçelerinde, kuşlar şakıdı, cennet şelaleleri aktı her zerreme.

Kolları belime dolandığındaysa bir meleğin kollarında o cennet bahçesine düşmüştüm.

Gözleri gözlerimdeyken geçen her an, bakışları yüreğimi iğneliyor , kanatıyor, sonra da iyileştiriyordu.

Beni hem zehirliyor, hem de şifam oluyordu bu dipsiz kuyular.

Ve ben iyileştikçe daha da bağımlı oluyordum bu zevk veren tatlı acıya.

Hem yara olup hem o yarayı saran bu mavi gözler artık sadece dipsiz bir duyu değildi benim için. Sihirli bir masaldan çıkan büyülü bir kristallerdi.

MAVİ KELEBEKWhere stories live. Discover now