10. BÖLÜM: YÜZLEŞME

5.1K 517 298
                                    


Selam ben geldim nasılsınız?

Hayat nasıl gidiyor?

Bölüm ithafi KahveninKopugu dilocuğuma gelsin. ❤️❤️

İlginiz ve desteğiniz için çok teşekkür ederim. Sizin sayenizde toplanma gücünü kendimde buluyorum. Keyfili okumalar. Umarım seversiniz.

Bölüm ithafı isteyen arkadaşlar bu satıra yorum yaparsa sevinirim.

Mavi gözleri karanlığı bir kez daha sararken, gece siyahından utandı. Kaçtı, kayboldu. Etrafım boşaldı bir an için ve ben ilk defa siyahı görüyormuş gibi karanlığında hapsoldum.

Oysa ki daha bir kaç saat önce kimseye güvenmeyeceğime dair yeminler ediyor, yalnızlığı kabulleniyordum. İçimde ona karşı en ufak bir duygu bile olmayacaktı ama şimdi daha üzerimdeki eteğin uçları kurumadan yeminimi unutmuştum. Hep de tek bir bakışta.

Gözleri demiştim ya. O mavi karanlık gökyüzümdü benim. Kimse yokken sığındığım kimseye söylemediğim limanımdı. Ve ben o kadar talihsizdim ki mavisinde dinginlik aradığım bu liman, karanlığında dar ağacım olacak bir urgan gibi boynuma dolanmıştı.

Göz göze geldiğimiz an içimdeki sarsılmaz surlar kumdan bir kale gibi ayak uçlarıma yıkılıverdi. Oysa ki her bir tuğlasını kazır gibi yerleştirmiştim.

Büyük bir kule yapmıştım aklım sıra, kimsenin ulaşamayacağı o geçilmez surların en dibine o mavi gözleri gömmüştüm.

Şimdiyse, bir anda hepsi yıkılmıştı. Ne o çok güvendiğim surlarım vardı önümde ne de içine girip saklanabileceğim bir kalem. Yalındım karşısında, yalnızdım.

Bir bakış, tek bir bakış nasıl çözüyordu en kör düğümleri?

Ama Yankı buydu. En kötü alışkanlıkları bile üzerine iyi oturmuş bir takım elbiseyi taşır gibi taşır ve kendini size hayran bırakırdı.

Suratındaki ifade zerre değişmeden ensesinden tuttuğu kedinin üzerinden parmaklarını çekti.

Sinbat ise ufak bir mırıltıyla dört ayak üstüne düştükten hemen sonra yanımızdan uzaklaştı.

Kedimin zekası mı hislerimi bilinmez ama belanın kokusunu almış gibi hemen uzaklaşmıştı. Ve aynı zamanda da nankördü. Kuyruğu sıkıştırır sıkıştırmaz kaçtı.

Bakışlarım korkuyla yeten dört ayak üzerinde düşen kedimdeydi? Vicdansız diye geçirdim içimden. Yankı ise benim aksime kediyle değilde benimle ilgileniyor gibiydi.
Neyin bu kadar dikkatini çektiğini anlamak için kendimi izlediğimde
şu an fazla komik göründüğümün farkındaydım. Ellerim demin Sinbat'ın patilerinden korunmak için kalktığı anki gibi hava da duruyordun. Üzerimde gezinen mavi gözlere bakarken ellerimi indirmeyi bir türlü akıl edememiştim.

Suç üstü yakalanmışım hissiyle açıklama yapma ihtiyacı hissettim.

"Şey..," dedim cümlenin devamını nasıl toparlayacağımı düşünürken. "Aslında okuldan kaçmadım. Biraz hava alma..."
Cümlemin yarıda kalmasının nedeni Yankı'nın soğuk bakışları oldu. " Ne yaptığınla ilgilenmiyorum?" Aldığım cevap yüzüme tokat gibi indiğinde ne diyeceğimi bilemedim.

Oturduğum yerden kalkarken yaptığım aptallığa kahrediyordum.  Arkamı dönüp koca duvara bakarken düşünebildiğim tek şey bu koca duvarı nasıl açabileceğimdi. Giriş kapısını kullanamazdım. Yan tarafımdan gelen tıkırtılarla kafamı ne olduğunu görmek için çevirdim. Arka bahçedeki minik kapı gıcırtıyla açılırken Yankı buz gibi bir sesle konuştu. "Acele et."  Çekinerek kapıdan girerken kolumu tutup durmama neden oldu. Başını kulak hizama kadar eğip fısıltılı bir sesle konuştuğunda gözyaşım neredeyse akmak üzereydi. "Yaramazlık yapma çilli."  Sabah başkasının avuçlarını tutan elleri kor gibi yakıyordu bedenimi.

MAVİ KELEBEKWhere stories live. Discover now