23. Dört Yılın Hıncı

9.2K 791 876
                                    

Yooo bir ay geç kalmadım yo yooo iftira yalan be yalan yok öyle şey

Bölüm yazmayı unuttuğum için suçlu değilim tamam mı, asıl siz, hatırlatmadığınız için suçlusunuz!!!

Şey, bu kadar geciktirdiğim için özür dilerim, neden böyle oldu bilmiyorum :(

Neyse, bölüm baştan sona cinsel içerik ve cidden çooooookk uzun oldu (Yaklaşık 5k) ona göre okuyun derim

İyi okumalar!



"Tae... Ağaç eve gidelim..." Gözlerimi zar zor açık tutuyorken kısık, titrek ve normalinden daha ince bir sesle konuştuğumda dudaklarını dudaklarımdan ayırmıştı. Şimdi yüzü, yüzümün önündeydi. Yağmur dolayısıyla rengi koyulaşmış ve suratına dökülmüş gri saçlarının ardından görünen irislerinde alaycıl ve arzu dolu pırıltılar vardı. Dudaklarında bir kıvrılma oluştu, "Ya," dedi tek kaşını kaldırarak. "Neden peki?"

Neden olduğunu çok iyi bilmesine rağmen beni sinir etmek ve öfkelendirmek için sorduğu soruya karşılık huysuzca homurdandım. Gülüşü daha da büyürken, "Hadi, söylesene," diye devam etti. "Neden gidelim?"

"Çünkü..." Kasıklarımdaki sızı kendini belli ettiğinde, zaten devam ettiremediğim sözümü tamamen kesmiş ve ensesindeki saçlarına dolanan parmaklarımı onun canını yakmak istercesine sıkılaştırmıştım. Derin bir, nefes aldım ve "Gayet iyi biliyorsun Aptal," diye çemkirdim kaşlarımı çatarak.

"Hayır," dedi dudaklarını tekrar eski konumuna getirirken, bu sefer biraz daha yukarı taraflara kaymış ve kulağımın yakınlarında dolanmıştı. "Ben hiçbir şey bilmiyorum. Neden söylemiyorsun? Hem, birkaç saat öncesinde aptal olanın sen olduğun konusunda anlaştığımızı sanıyordum..." Sıcak nefesi, yağmur dolayısıyla ıslanmış kulağıma çarptığında, daha çok donmuş ve bir o kadar da yanmıştım.

Hissettiğim sinir nedeniyle dişlerimi birbirine bastırdım, çenem kasılmıştı böylece, dişlerim gıcırdamıştı. İlk defa ben onunla oynamaya kalkmadan o benimle oynuyordu. Tıpkı benim ona sık sık haklı veya haksız şekilde yaptığım gibi, intikam alıyordu.

Ve dürüst olmak gerekirse bu bana, hiç tahmin edemeyeceğim kadar zevk veriyordu.

Üst dudağının sıcak ve yumuşak hissiyatını kulak mememde hissettiğimde tamamen istemsiz olarak kendimi kasmış, göz kapaklarımı sıkı sıkı kapatmıştım. Yumuşak dokuyu yalayıp geçtiğini hissettim dilinin, kesik bir nefes almama neden oldu bu. Zar zor yutkunup boynuna dolanmış olan kollarımı sıkılaştırdım, içgüsüsel olarak ağzını daha da yaklaştırdım kendime.

Bunu fırsat bilerek bu sefer ısırmış ve biraz çekiştirmişti. Hamlesi ufak bir sızıdan ileri gitmeyecek bir acı kadar hafifti ancak bacak arama anında sinyaller gönderecek kadar da etkileyiciydi. Ufak bir sızlanma dudaklarım arasından kısıkça firar ederken, beline dolanmış bacaklarım olduğu yerde sıkılaştı, ağladı ağlayacak durumda olduğumu gösterir şekilde sızlayan burnumu kırıştırdım.

Üzerimde öyle bir baskınlık kurmuştu ki hem ona karşı koyamadığım için öfkeleniyor, hem de bu baskınlıktan hoşlandığım için sessizce ağlayarak beni daha çok baskılaması uğruna yalvarmak isriyordum.

"Ne o?" diye sordu yağmurdan belli olmasa da dolu dolu olmuş gözlerime bakarak. "Yoksa ağaç eve gitmeyi buna orada daha ileriyi hedefler şekilde devam etmek için mi istiyorsun?"

Cevap vermedim ona, yalnızca burnumu çektim ve usulca başımı salladım. Kulağımın dibinden gelen kıkırtı sesini işitmiştim hemen ardından. "Başka," diye fısıldadı. "Başka ne istiyorsun?"

HatedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin