62. Bölüm

37.8K 2K 2.1K
                                    




Yine ucu ucuna yetişti bölüm, keyifle okuyun🙏🏻

Eylem

Gözlerimin önünde uçuşan siyah noktalardan kurtulabilmek adına gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım ve yavaşça doğruldum. Başım dönüyordu. Elim başıma uzandı kendiliğinden. "Ne oldu ya?"

Sahnenin hemen yanındaki mor renkli koltuğun üzerindeydim. Herkes endişeyle yüzüme bakıyordu. Sinem önümde diz çöküp görüş alanıma girdikten sonra "Bayıldın Eylem Abla" dedi "en son ne zaman yemek yedin? Aç mısın?"

Başımı iki yana salladım. Aç değildim. Fırat bateri çalıyordu en son. Gurur denen hasletten nasibini almamış zavallı kalbim bu heyecana dayanamamış ve kaçınılmaz son gerçekleşmişti; bayılmıştım.

Günlerdir yaşadığım dilemma öylesine yoğundu ki, benim akılsız başımın bu çetin savaştan sağ çıkması mümkün değildi. Depremler oluyordu beynimde. Bir tarafta duyduklarım, bir tarafta gördüklerim ve en şiddetlisi de her an yön değiştiren hislerim, zihnimi allak bullak ediyordu.

Fırat'ın beni değil Nisa'yı sevdiğini kulaklarımla duymuştum. Yazık ki Fırat beni sevmiyordu fakat böyle bir sevmemek ne görülmüş ne de duyulmuştu. Sevilmemenin kitabını yazan ben bile hayretler içinde kalıyordum Fırat'ı izlerken. O benim gözlerime seviyormuş gibi bakarken, ellerimi seviyormuş gibi tutarken, saçlarımı şefkatle okşarken aklımı kaçırmamak için de sorgulamak yerine kaçmayı tercih ediyordum. Sorgularsam çeker vururdum ikimizi de, öyle bir yangındı içimdeki.

Fırat'ın elini saçlarımda hissettiğimde içine düştüğüm karanlıktan uzaklaşıp başka bir karanlığa düştüm. Gözlerine.

Sinem'in hemen yanında duruyor, tedirgin bakışlarıyla yüzümü inceliyordu. Gözlerimi kaçırdım hızla. Ne kadar inkar etsem de gözlerine her baktığımda aynı acıyla kavruluyordu içim. En çok kendimi yakıştırdığım gözlerinin başka bir kadına ait olduğu fikrine katlanmak çok zordu. Bu gerçekle her yüzleştiğimde, yok sayarak katlanmaya çalıştığım kırgınlıklarım bıçak gibi saplanıyordu göğsümün ortasına.

Fırat bana çektirdiği işkenceden habersizce yanıma oturdu ve çenemden tutarak yüzüne bakmamı sağladı "İyi misin?"

Etrafımızdaki insanlara aldırmadan avucumu göğsüne yerleştirip ittirdim "İyiyim, başım döndü sadece."

Delirmeden, delirtmeden sevmeyi beceremeyen kalbimin bu şartlar altında iyi olması mümkün değildi.

İkna olmayan bakışlarını Sinem'e çevirdi. "Yemek yemedi bugün hiç. Dün yedi mi ondan da emin değilim. Hastaneye mi gitsek?"

Dün mandalina yemiştim.

Sinem yatıştırıcı bir sıcaklıkla gülümsedi "Şu durumda hastaneye değil dürümcüye gitmemiz daha mantıklı görünüyor."

Dürümcüye değil Bakırköy'e gitmemiz çok daha mantıklıydı bence.

"Ben bir elimi yüzümü yıkayayım" diyerek ayaklandım. Fırat kolunu belime sardı teklifsizce. Neyse ki Ceren yetişti imdadıma. "Evlilikti, gelinlikti kaldıramadı tabii bünye, hata verdi. Bir güncelleme yaparız şimdi, düzelir, siz merak etmeyin."

"Yukarı çıkalım, biraz dinlensin" dedi Fırat.

Ceren beni kendine doğru çekerek Fırat'tan uzaklaştırdı "Biz hallederiz. Sen gelirsen sakinleşemez şimdi, kalbi falan durur maazallah, uğraş dur sonra."

Koluma girip beni kalabalıktan uzaklaştırdığında rahat bir nefes aldım. Fırat yanımda olduğu sürece nefes almam pek mümkün olmuyordu.

İSYAN ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin