star of the night

476 56 202
                                    

"Hazırsan çıkalım Dorothea." Aşağı kattan seslenen eşime yüksek sesle yanıt verdim. "Beş dakika daha ver bana!" Makyajımın son dokunuşlarını da yaptıktan sonra güzel kokulu, pahalı parfümlerimden birini üstüme bocaladım.

Topuklularımı ayağıma geçirip çantamı elime aldım ve hızlı adımlarla aşağı indim. Düşmemeye dikkat etmiştim. Topuklu ayakkabıyla yürümeyi pek beceremiyordum maalesef. Siktir edin. Giymeyi de sevmezdim zaten.

Sam beni görünce kocaman gülümsedi. Ben de gülümsemeye çalıştım. İsteksiz bir gülümsemeydi. Çünkü eşimin ortağının karısının, bizim için verdiği bu davete onlarca zengin ve havalı insanın geleceğini biliyordum. Onlara tahammülüm olmadığını da.

"Hadi ama. Asma suratını." Elimi tutup beni kendine çekti ve boynumu öptü. "Çok kalmayacağız. Söz veriyorum." Başımı salladım. "En fazla iki saat. Anlaştık mı?"

Onaylarcasına elimi sıktı ve beraber evden çıktık. Arabaya doğru ilerlerken şoförümüze kendisinin kullanacağını, eve gidebileceğini söyledi. Şoför teşekkür ettikten sonra kapımı açtı ve hızlı adımlarla uzaklaştı. Sam arabayı çalıştırıp sürerken güzel bir şarkı açıp mırıldanmaya başladım. O ise yol boyu bir bana, bir de yola bakıp gülümsedi.

"Çok güzelsin." dedi gideceğimiz yere yaklaşırken. "Siyah takımın içindeyken sen de fena gözükmüyorsun." Geldiğimizde mekanın büyüklüğü veya yerdeki kırmızı halı gözüme batmadı. Zaten şatafat sevdiklerini biliyordum.

Sam anahtarı valeye verdikten sonra kapım açıldı ve arabadan indim. Kameramanları bizden uzak tutmaları işime gelmişti ancak hala patlayan flaşlar gözümü acıtıyordu. Kocam, elini belime koydu ve beni içeri yönlendirdi.

Yeterince uzaklaşınca kendime geldim ve üstümü düzelttim. "Bu konu hakkında konuşmalıydım. Kameraları  sevmediğini biliyorum."

Bu kadar düşünceli olması canımı yakıyordu.

"Sorun yok Sam. Onlar böyle seviyorsa, böyle olsun." Karşılanıp bizim için rezerve edilen masaya geçtik. İçerisi henüz kalabalık sayılmazdı. Masadaki kokteyllerden birini elime aldım.

"Bu gece çok içmek yok."

Sam'in görmeyeceği bir şekilde göz devirdim. İçmek istersen içerdim. Ona soracak değildim.

"Sen içmezsin." diye mırıldandım. Bana cevap vermediği için duyup duymadığını anlamadım. Elimdeki kokteylle konukların içeri girişini izledim. Ara sıra çok tanımadığım insanlar gelip bize selam veriyordu. Sam'in şirket dostları falandır herhalde.

Yaklaşık yarım saat geçtikten sonra Sam'in ortaklarını buraya doğru yürürken gördüm. Daha önce onları canlı bir şekilde görmemiştim. Sadece gazetelerden ve magazin programlarından tanıyordum.

Bay ve Bayan Styles'ın kendinden emin güler yüzlü yürüyüşü içimi titretti. Acaba ben de yürürken böyle görünüyor muydum? Yoksa Sam'in gölgesi gibi mi duruyordum?

"İşte geliyorlar." diye fısıldadı Sam kulağıma doğru. İstemsizce gergin hissettim. Karşıma başarılarla dolu iki insan gelince hep böyle hissederdim.

"İşte partimizin yıldız konukları!" Bayan Styles neşeli bir giriş yapınca kendimi gülümsemek için zorladım. "Hoş geldiniz!"

"Hoş bulduk Cassandra." Sam arkadaşıymışçasına konuştu. Bay Styles'la da selamlaştıklarında sıra bana geldi. "Merhaba." dedim yüzümdeki gergin gülümsemeyle.

"Merhaba Dorothea." dedi Cassandra. Aniden bana sarılınca şaşırdım ancak karşılık verdim. Güzel olduğu kadar cana yakındı da.

Geri çekilince Bay Styles elini uzattı. "Tanıştığıma memnun oldum Dorothea." Tokalaşırken hiç olmadığım kadar sıcaklamış hissettim. Yeşil gözleri baştan aşağı beni süzdüğünde elini bırakmak istemedim. Ancak içten gülümseyerek "Ben de memnun oldum Bay Styles." dedim elini bırakırken.

false art | styles Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin