"İhtiyaçlarıma ben karar veriyorum." yutkundu.

Kasktan sesi az gelse de, yutkunuşunu dibimde hissediyordum. Bana çarpıttığı laflar beni derinden etkiliyordu.
Bu söylediğiyle hem bana cevap vermiş hem de canımı yakmıştı. Kaskı kafasından çıkarırken bende çıkarttım. Kaskını arka bölmeye koyarken, ben kolumla belim arasına sabitlemiştim. Motordan indiğinde, son cümlesini söylediğini sanmıştım. Hala motordayken bir kez daha kulağıma yaklaştı. Kulağa fısıldamak aramızda bir oyundu. Bir saklanış biçimiydi. Yüzlerimiz yan yana oluyor ama tepkilerimizi göremiyorduk. En rahatsız edici cümleler, kulağa fısıldananlardı. Bu rahatsızlığı bana bir kez daha yaşatmak için, fısıldadı.

"Ve benim sana ihtiyacım var Tugay." kulak hizamdan biraz uzaklaşıp gülümsedi. Yine de yüzlerimiz karşı karşıya değildi.

"Varlığın için teşekkür ederim." ve yüzünü tamamen yanımdan çekip, hızlı adımlarla binaya girdi.

O binaya girmiş, ben olduğum yere çivilenmiştim. Ne düşüneceğimi, hissedeceğimi bilemiyordum. Üzülmeli miyim, sevinmeli miyim bilmiyordum. Bir süre kendimi toparlamaya çalışsam da becerememiştim. Darmadağın bir halde motoru çalıştırıp, tüm hızımla Alina'yı almaya gittim. Motoru hep hızlı sürmemin bir sürü sebebi vardı. Yüzüme çarpan rüzgarlar beni kendime getiriyordu. Motoru hızlı sürmek bahaneydi, ben rüzgarın nefesimi kesişini seviyordum. Sanırım derin nefesler beni yeteri kadar rahatlatmıyor, arada rüzgara ihtiyaç duyuyordum. Bir tek motor sürdüğümde nefes alabiliyormuşum gibi geliyordu. Avm'nin önüne gelince, kenara çekmiştim. Cebimdeki telefondan Alina'yı aradım. Üçüncü çalışta açtı.

-"Nerdesin Alina?"
-"Avm'deyim hala."
-"Tamam dışarı gel. Hemen girişin kenarına park ettim motoru."
-"Tamam."

Telefonu kapatıp cebime sıkıştırdım. Ve beklemeye koyuldum. Denizdeki ıslanmamızdan dolayı saçlarım hala ıslaktı. Gelirken kask taktığım için de kurumamıştı. Kaskı çıkarıp motorun koluna geçirdim. İki elimi saçlarımın, kurumasına yardımcı olmak için, saçlarıma daldırdım. İyice karıştırıdım. Etrafa bir iki damla düşmüştü saçlarımdan. Saçlarımı uzun kullanmayı seviyordum. Islanınca, önümdeki tutamlar neredeyse gözlerime geliyordu. Görüş açıma bir kaç tutam girse de, Alina'nın motora doğru koşturduğunu gördüm. Yağmur durmuş ama bulutlar hala koyu renkte, rüzgar keskindi. Motorun yanına geldiğinde, elinde iki dolu poşet vardı. "Yağmayan yağmurdan mı kaçtın sen az önce?" dedim gülerek. Gözlerini kocaman devirse de bir şey demedi. "Size noldu?" arkadaki kaskı çıkartırken yöneltmişti bu soruyu. "Ne olmuş?" dedim bende karşılık olarak. "Telefondayken berbattı sesin. Şimdi yüzünde güller açıyor." kocaman güldü ve devam etti. "Yoksa Açelya'lar mı demeliyim?" sırıtarak önüme döndüm. O da çoktan motora yerleşmişti. Kollarını belime sarmış, ellerine sıkıştırdığı poşetlerle dengede durmaya çalışıyordu. Bende kaskımı kafama geçirip, hızla eve sürdüm. Uzun süreli sayılmayacak bir yolculuk geçirmiştik. Evin önüne geldiğimizde motoru park edip, poşetlerden birini aldım. Beraber yukarı çıktık. Arada kısa diyaloglar kursakta, uzun bir konuşma geçmemişti aramızda. Eve girdiğimizde saçlarım hala nemliydi. Poşetleri Alina'nın odasına bıraktığımda kendi odama geçtim. Üzerimde ıslanan kıyafetler bedenime yapışmış, tenimi sarmıştı. Dolabımın önüne geçip, bir sweat ve bir eşofman çıkarttım. Üzerime yapışan kıyafetleri yavaşça çıkartıp, temiz kıyafetlerimi giydim. Diğerlerini kirliliğe atmak için banyoya gittiğimde, kapı kilitliydi. Kapıya iki kere peş peşe tıklattım. İçerden ses gelmeyince, geri çekilip elimdeki ıslak kıyafetlerle Alina'nın odasına gittim. Odanın boş olduğunu görünce, tekrar banyonun kapısına geldim. Kapıya bir kaç kez daha vurdum ama içerden ses gelmiyordu. Normal şartlarda duş aldığını düşünürdüm ama hiç bir ses gelmiyordu.
"Alina?" diye sesledim, içeri doğru. Tam o sırada
içeriden su sesi gelmeye başladı. Yine de bir şeylerin ters gittiğini hissetmiştim. Duş alacak olsa, kapıya vurduğumda ses verirdi. Tekrar vurup, seslenmeye devam ettim.

Özgürlüğe TutsakWhere stories live. Discover now