''Peki.'' derken gülümsedi Hande. ''Görüşürüz, iyi eğlenceler.'' Mira'nın olduğu tarafa doğru hareketlendi. Onunla da kısa bir sohbet edip sahneye döndü.

Bora dikkatini sahneye verip dinledi sıradaki şarkıyı. Elbette yanılmamıştı, harika bir seçim yapmıştı Mira. Şarkının sonlarına doğru Mira'nın olduğu tarafa çevirdi gözlerini. Ona bakıp gülümsemeye hazırlamıştı kendini. Ama masada Mira'yı göremedi. Hemen oraya doğru yürüdü.

''Mira nerede?''

''Mira Hanım biraz evvel çıktı Bora Bey. Eve gideceğini söyledi.''

Beraber gelmişlerdi, Mira arabasını getirmemişti. Mekânın çıkışına doğru yürüdü. Bir yandan da arıyordu onu. Epeyce çaldı ama araması cevaplanmadı. Sokağa çıktığında etrafa bakındı. Bir taksiye binmek üzere olduğunu gördü. Elindeki telefona bakıyordu Mira, biraz sonra aramayı reddetti. Telefonu kulağından çekti Bora. Uzaklaşan taksinin peşinden baktı.

***

Bora masanın önündeki koltuklardan birine geçip masaya sığdıramadığı kâğıtlardan kalanları sehpaya yaydı. Tüm dikkatini vererek incelemeye başladı. Sağ tarafından gelen topuk sesi dağıttı dikkatini. Başını o tarafa çevirdi.

Mira ağır adımlarla gelip sehpanın üzerindeki kâğıtları yana doğru sürdü eliyle. Açtığı yere oturup bir bacağını diğerinin üzerine attı. Mini eteği biraz daha yukarı kaydı.

''Dün gece aramışsın.''

''Evet! Belki on kere! Sen de hiç birine cevap vermedin.''

''Vermek istemedim.''

''Bunu tahmin etmek zor değil, anladım.''

''Ama yine de ısrarla aradın.''

''Hani olmaz da, merhamet edeceğin tutar diye düşündüm.''

Mira oturduğu yerden kalkıp çok da doğrulmadan Bora'ya yaklaştı ve onu fazlasıyla şaşırttığına şahit olarak dizlerinin birine oturdu. Bora rahat gözükmeye çalışsa da onu heyecanlandırdığını fark etmişti.

''Hande hakkında ne düşünüyorsun?''

''Tuzak soru mu bu?''

Elini Bora'nın yakasına uzattı Mira. Düzeltirmiş gibi oynadı yakalarıyla. ''Gerçek düşüncelerini merak ediyorum.'' derken yüzüne bakmadı. Gözü hâlâ yakasındaydı.

''İyi birine benziyor. Sesi çok güzel.''

''Sadece sesi mi?'' Yüzüne baktı. ''Ya kendisi?''

''Ee... Evet. Güzel bir kadın.''

''Onu öpmek istedin mi?''

''Elbette hayır.''

''Aptalın tekisin!''

Bora gülümseyerek konuştu. ''Belki de.''

''Peki ya... Beni öpmek istiyor musun?''

''Elbette EVET!''

''Böyle değil. İstiyorum, de.''

''Seni öpmek istiyorum, Mira. Her an, her saniye! Ama yasak olduğunu da biliyorum.''

''Hande'yi öpmen yasak değil, bunu da biliyorsun.''

''Onu öpsem üzülmez misin?''

''Onu öpsen...''

Mira sustu, devamını sonra getirecekti. Elini, Bora'nın yakasından göğsüne doğru kaydırdı, avuç içini oraya bastırdı. Sonra da hiç beklemeyeceği bir şey yaptı. Acele etmeden ama çok da uzun tutmadan öptü ve dudaklarını çekti dudaklarından. Lafını şimdi tamamlayabilirdi.

''...üzülmem.''

Bora ne dediğiyle değil, ne yaptığıyla ilgilendi. Yaslandığı yerden doğrulup ileri geldi, sanki kaçmasın diye de bir eliyle Mira'nın dizini kavradı.

''Neydi bu?''

''Ne olduğunu bilmiyor musun? Unuttun mu? Ah, o kalem kızı...''

''Mira!'' deyip onu susturdu. ''Ne içindi?''

''Canım öyle istedi.''

''Dün akşam hiçbir şey söylemeden çekip gittin. Telefonlarımı açmadın. Şimdi de gelip beni öpüyorsun.''

''Bu tavırlarıma alıştığını sanıyordum.''

''Bu öyle bir şey değil. Ne yapmaya çalışıyorsun?''

''Seni öpmemi istediğini kendi ağzıyla söyleyen sensin Bora.''

''Bunu zaten biliyordun. Onca vakit yapmamışken... Neden şimdi?''

Pek çok kadın görmüştü Mira, Bora'nın etrafında. Ona yakın olmak, dikkatini çekmek isteyen çok olmuştu. Ama onların Mira'yı rahatsız edişi bir nevi mide bulantısı gibiydi. Anlık ve geçiciydi. Bazılarını ciddiye bile almazdı. Hande ise başkaydı. Güzelliği sadece yüzünde değildi. Kalbi, niyetleri, tavırları, fikirleri de güzeldi. Etrafındaki insanları kendine hayran bırakıyordu. Ve Mira ilk kez bu kadar fazla korkuyordu Bora'yı kaybetmekten. Daha doğrusu bu kadar erken kaybetmekten. Bir gün onu sonsuza dek kaybedeceğini çok iyi biliyordu.

''Yaptığım her şeyi canını yakmak istediğim için yapıyorum, sen de bunu biliyorsun.''

''Peki... Ama bir kereyle kalmayalım. Canımın daha fazla yanmasına yine gönüllüyüm.''

Bora, Mira'nın dizinde duran elini onun yüzüne çıkardı, kendini geri çekmesin diye. Ve biraz öncekinde kendini göstermeyen bir tutkuyla öptü onu. Çok uzun zaman önce, Vena'daki o eve gittiklerinde Mira da aynı böyle her şeyi unutmak ister gibi öpmüştü onu, hissettiği acıya teselli bulabilmek için sevişmişti onunla.

Dudaklarından sonra yüzünü de öptü biraz. Ama daha fazlasına mani oldu Mira. Omzunu geri itti. Gözlerini kaçırıp kalktı dizinden. Bir elini beline koyup kafasında dikilirken diğer eliyle saçlarını karıştırdı.

''Bunun hesabını vereceksin, Bora Yalım.''

''Ne vakit isterseniz, Mira Sayer.''

Mira saçlarını sinirle savurup kendi masasına doğru gitti. Bora yüzünde bir tebessümle baktı peşinden. Bu kadar kolaydı işte. Bunca yıl neden yapmamıştı bunu? Sahiden aptalın tekiydi. Sehpaya eğilip dikkatini önündeki kâğıtlara vermeye çalıştı.

Biraz sonra kapı vuruldu ve asistanı içeri girdi. Gülümseyerek yaklaştı genç kız. ''Bora Bey, beraber laboratuvara...'' Bu kadar konuşabildi, sonra sustu. Öylece Bora'nın yüzüne baktı.

''Ne oldu Sena? Neden sustun?''

''Şey...'' deyip yine sustu Sena. Mira'nın olduğu tarafa bir bakış attı. ''Yüzünüzde bir şey var.''

''Ne var?'' Bora elini yanağına götürdü. ''Nerede?''

Sena tereddütlü bir hareketle kendi dudaklarını gösterip anlatmaya çalıştı ona neresi olduğunu. Meseleyi anlayan Bora da Mira'ya doğru baktı bir anlık. Kafası önünde bir şeyler okuyordu.

''Tamam, sen beni dışarıda bekle. Geliyorum hemen.''

Odanın kapısı kapandığında masasına yaklaştı Bora. Peçete kutusundan birkaç tane çekip aldı. Kapıya giderken peçeteyle bastırarak dudaklarını silmeye çalıştı.

İki AşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin