Yirmi Yedi

340 19 19
                                    

Üst kata giden merdivenin üçüncü basamağında, giriş kapısını görebileceği bir yerde oturuyordu. Kapının kilidinde dönen anahtarın sesini duyduğunda oturduğu yerde dikleşti. Birkaç saniye içinde Bora içeri girdi ve yanına yürüdü. Mira da onu ayağa kalkarak bekledi.

''Seni endişelendirdiğimi biliyorum ama anlatacağım.''

''Sevinirim.'' dedi Bora, ciddi bir ifadeyle. Oysa Mira daha yumuşak bir tavır göreceğini sanmıştı, buna alışkındı. ''Babanın ne yapmaya çalıştığını ben de çok merak ediyorum.'' dediği an yüzündeki ifadenin sebebi belli oldu. Araziyi alanın kim olduğunu öğrendiğinde Mira'nın nereye gittiği yönünde bir tahmini olmuştu.

''Öğrenmişsin.''

''Buraya gelmeden hemen önce öğrendim. Araziyi Sayer Holding satın almış. Tabii bunu çok daha erken senden de öğrenebilirdim ama sen buna lüzum görmedin."

Mira aradaki mesafeyi kapatmak için Bora'nın tam karşısına geldi. "Önce onunla konuşmak istedim. Bir mesaj gönderdi. Araziyi almış ve bana hediye ediyormuş."

''Neden tek başına gittin?''

''Böylesi daha doğruydu.''

''Ben de abine bir yumruk atarım diye mi korktun? Ya da babana? Hak ettikleri tam da o aslında." Sinirle soluyup etrafa bakındı. "Neyse... Baban arazimizi neden satın almış? Bir an önce bunu bilmek istiyorum.''

Mira bu sefer kendisinin alttan alması gerektiğinin farkına vardı. Haklı olarak öfkeliydi Bora. Bu yüzden ona nazaran daha sakin konuşmaya çalıştı.

"Babamın ilişkimiz hakkındaki düşüncesini merak ediyordun. Herkes gibi o da karşı. Araziyi alışıyla isterse elimizdeki her şeyi de kolayca alabileceğini göstermeye çalışıyor."

"Yani bizi tehdit ediyor?"

"Evet."

"Elinden geleni ardına koymamasını söylemişsindir umarım. Ondan korkmadığımızı, istediğini yapabileceğini de söyledin, değil mi?"

"Elbette istediği şeye boyun eğmedim. Ancak karşımızda Atıf Sayer var. Onunla savaşmak kolay değil."

"Kolay ya da zor olsun. Bir tek babanı değil, tüm dünyayı karşıma alırım senin için. Bunu çok iyi biliyorsun."

"Biliyorum." dedi Mira, bir elini gözünün üzerine kapatıp derin bir nefes verdi.

"Her şeyimizi alırmış, alsın. Sonra? Beş parasız mı bırakacakmış bizi, o da olur. Benim için hiçbir sorun yok Mira. Senin için var mı?"

"Tabii ki yok. Ancak durmayacak. Peşimizi asla bırakmayacak. Kafasına koyduğu şeyi yapmadan durmaz. Zarar verecek bize. En çok da sana."

"Baban bana hiçbir şey yapamaz."

"Diploman bir kâğıt parçasına döner."

"Yapacak başka bir şey bulurum."

"Yıllarını verdin bunun için, gece gündüz çalıştın. Böyle kolayca nasıl vazgeçebiliyorsun?"

"Kolay olacağını söylemiyorum. Baban sahiden bu kadar ileri gider ve başarılı olursa yapacak başka bir şeyim kalmaz. Elbette üzülürüm. Ancak diğer seçenek seni kaybetmek. Bunu seçmeyi düşünmem bile. Ne yapmamı istiyorsun? Baban bizi tehdit ediyor, kimse ilişkimizi onaylamıyor diye ayrılalım mı?"

"Hayır!"

"Ne öyleyse?"

Mira bu kez iki elini birden kapadı yüzüne. Bu arada kalış onu çok yoruyordu. "Bıktım artık bundan!" dedi  öfkeyle. "Benim yüzümden bir şeylerden fedakârlık yapmandan bıktım usandım. Üstelik bu sefer çok sevip emek verdiğin bir şeyden vazgeçmek zorunda kalacaksın diye içim içimi yiyor. Sebep olduğum o kadar çok şey var ki. Şimdi bunlara bir yenisi daha eklensin istemiyorum. Beni sevmiş olmanın bedeli bu kadar büyük olmamalı!"

İki AşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin