~Rüya~

465 12 8
                                    

Kör bir karanlıktayım. Üstümde etekleri yerleri süpüren uzun beyaz bir elbise, ayaklarım çıplak. Etrafım ağaçlarla dolu. Issız bir ormanın içindeyim. Kurtların uluma sesleri kulağımı yalıyor. Korkudan ölüyorum. Bu koskoca karanlık ormanda bir başınayım. Zifiri karanlığın ortasında parlayan tek şey üstümdeki kar beyazı elbise... Bu yalnızlık içimi ürpertiyor ama kımıldayamıyorum. Bir adım atabilsem belki bu karanlık ormandan kurtulmanın bir yolunu bulacağım ama ayaklarım sanki olduğum yere kök salmış, hareket dâhi edemiyorum.

Yalnızlığıma ve gecenin sessizliğine bir çıtırtı karışıyor dakikalar sonra. Yaklaşan güçlü adım seslerini işitebiliyorum. Kalbim korku ile çarpıyor. Nabzım kulaklarımda. Nefesim boğazıma yapışmış. Tir tir titriyorum. Adım sesleri giderek yaklaşıyor. Korkuyorum. Kımıldayamıyorum. Ses yaklaştıkça Kalbim göğsümden taşacak gibi çarpıyor. Zerdali yeşili gözlerim karanlığı yaran geniş bir gölgeye takılıyor. Tüm karanlığa rağmen onu tanıyorum. Aramızda üç beş adımlık bir mesafe var. Yüzünü net olarak göremiyorum ama tütünden sararmış o çirkin dişlerini göstere göstere pis pis sırıttığına eminim. Tek kelam dökülmüyor kahrolası ağzından. Ama ayakları felaketimi fısıldar gibi tekrar hareketleniyor. Hedefinde ben varım biliyorum ama bir türlü hareket edemiyorum. Sanki tüm bedenime inme inmiş gibi. Göz bebeklerimin titreşimi dışında tek bir hareket yok bedenimde. Bir de korku ile çarpan kalbimin göğüs kafesime indirdiği sert darbeler var. Gözlerimi kapatıyorum ve gecenin sahibine fısıldıyorum. " Fe İnna meal usri yüsra" ( Muhakkak her zorlukla beraber bir kolaylık vardır)

Kaç kez tekrarladığımı hatırlamıyorum ama bedenime can geldiğini hissettiğim an kirpiklerimi aralıyorum. Gölge ile aramızda yalnızca bir kol mesafesi kadar boşluk kalmış. Bir ayınınkini andıran gürültülü adımları tam önümde son buluyor. Ona bakmıyorum. Bakarsam cesaretimi kaybedeceğimi ve korkudan oracığa sineceğimi biliyorum. Ona teslim olmaktansa ölmeyi yeğlerim. Ayaklarımı hareket ettiriyorum ve bana ulaşmasına fırsat vermeden var gücümle koşmaya başlıyorum. Ardımdan gelen adım seslerini işitebiliyorum ve bir böğürtüye benzeyen homurtularını...

Zifiri karanlıkta önümü dâhi görmeden bacaklarımda ki derman kesilinceye ve nefesim tükeninceye kadar koşuyorum. Başımdaki beyaz örtü dallara takıldığı için yer yer yırtılmış ama neyse ki büyük bir kısmı hala saçlarımın üstünde, mahremimi gizliyor. Bir ağacın arkasına saklanıyorum. Ellerimi dizlerime yaslamış soluklanırken elimin üstüne soğuk, iri bir el kapanıyor. Gözlerim korku ile büyüyor. Kalbim omurgama sert bir tekme savuruyor ve dudaklarım istemsiz bir şekilde aralanıyor. Ancak korku dolu çığlığım o elin sahibi tarafından bastırılıyor. Avuç içini yüzüme, dudaklarımın üstüne bastırıyor. " Şşt" diyor fısıltı ile " sessiz ol ufaklık" Kalbim amansız bir korku ile çarpıyor. Gözlerimi kapatıyorum ve içimden yine aynı ayeti mırıldanıyorum. " Fe İnna meal usri yüsra"

O kocaman el bir anda yüzümden çekiliyor ve ben gözlerimi, hiçbir şey göremeyeceğimi bildiğim o karanlığa ürkekçe aralıyorum. O an tüm o karanlığa rağmen bir çift kehribar rengi gözle göz göze geliyorum. Göz bebekleri gecenin karanlığında bir güneş gibi parlıyor. Ama yüzü net değil. Yalnızca gözleri... Kehribar rengi gözleri...

Burnuma çalınan kokusu bana yazları hayvanları otlatırken kırlardan topladığımız dağ kekiğinin o ferah kokusunu anımsatıyor. Kendimden utanıyorum. Ben dedem ve babam dışında hiçbir erkeğin kokusunu bilmezdim ki... Hiç tanımadığım ve gecenin kör karanlığında ıssız bir ormanın ortasında yapayalnız kaldığım bir erkeğin kokusunu solumak da neyin nesiydi. Hayatımda ilk kez kendimle çelişiyorum.

Aramızdaki sessizliği bir çıtırtı bölüyor. O gürültülü ayak sesleri tekrar yaklaşmaya başlıyor. Korku dolu bakışlarım etrafı tararken elim bir anda kehribar gözlü yabancının avucuna karışıyor. Var gücüyle koşuyor ve beni kendi ile birlikte ormanın karanlığına sürüklüyor. Bir yanım deli gibi korkuyor ama bir yanımda garip bir huzur var. Elim bu yabancı elin hapsindeyken kendimi güvende hissediyorum. Uzunca bir süre koşmaya devam ediyoruz. Ama sonra bir anda elim o iri parmakların hapsinden kurtuluyor ve kendimi boşluğa düşmüş gibi hissediyorum. Sanki görebilecekmişim gibi etrafımda birkaç tur dönüp karanlığın içine doğru haykırıyorum.

KIR PAPATYASIWhere stories live. Discover now