Bölüm 2

31 8 37
                                    

''Şuan bulunduğum araç beni sonuma doğru götürüyordu.''

Günümüz

Derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Birkaç aydır ara sıra aynı rüyayı görüyordum. Küçük bir çocuk merdivenlerden minik adımlarla iniyordu. İlk önce sendeledi ve düştü  ama hızlıca kendini toparlayarak salona doğru koşmaya başladı. Diğer yandan annesine ve babasına seslendi. Salona girdiği an bazı adamları gördü. Biri hariç diğerlerinin yüzünü maske kaplıyordu. Yüzünde maske bulunmayan adamın yüzünün sağ tarafında bir yanık izi vardı. Maskesiz adamın yanında diz çökmüş bir kadın vardı. 

Bembeyaz bir elbisenin içinde âdeta kuğu gibiydi. Aralarında birkaç konuşma geçiyordu fakat ben duyamıyordum, ne hareket edebiliyor ne de konuşabiliyordum. Yüzünde yanık izi olan adam yanındaki maskeli adamdan bıçağı alarak küçük kıza doğru yürümeye başladı.

Bıçağı uzatarak bir şeyler daha mırıldandı. Kızın aniden yüzü değişti ve "bu nasıl oyun böyle!" diye bağırdığını işittim. Yanık izli adam bir kaç şey daha söyleyerek doğruldu ve kadının yanına geçti. 

Kadının kalbine gözünü kırpmayarak saniyeler içinde bıçağı saplamıştı. Yeniden görüntü gözlerimin önüne gelince gözlerimi sımsıkı kapattım. Bu görüntüyü defalarca görmeme rağmen sürekli aynı tepkiyi veriyordum. Bembeyaz elbise kırmızıya dönmüştü.

Daha fazla hatırlamaya dayanamayarak hızlıca yataktan doğrulup banyoya giderek yüzüme su çarptım. Her gözümü kapattığımda o küçük kızın her şeyden habersiz bakan gözlerini görüyordum. Ve o annenin çaresizliğini... sonra aniden aklıma gelen bir isimle odama koştum.

 Hemen masanın üstüne kağıt ve kalemi alarak "DEİMOS" yazdım. Elimdeki kağıdı alıp yatağın üstüne koyarak hazırlanmaya başladım. Aylardır bu rüyanın zihnimin sadece bir oyunu olduğuna kendimi ikna etmiştim. Ama Deimos her kimse onun bir yerlerde olduğunu hissetmeye başlamıştım. 

"Venüs!" amcamın bağırmasıyla olduğum yerde sıçradım, seneler geçmesine rağmen aniden bağırmalarına alışmayacaktım. O adamı sevmiyordum ama nefrette etmiyordum, beni o yanına almış ve o büyümüştü sonuç olarak. "Akşama kadar seni bekleyemem hadi!" diyerek bağırmış sonra kısık sesle söylenmeye başlamıştı, aslına bakarsanız pek kısık sayılmazdı ben bir şeyler mırıldanmaya başlamıştım.

"Geç kalacaksın birde başıma iş çıkarma hadi" dedi aşağı indiğimde. Sadece "biliyorum" demekle yetindim daha fazla yüzüne bakmadan kapıyı çarpıp çıkmıştım, inanın bir süre sonra alışıyordunuz.

Merkezin ismi 'fısıltı ve çığlıklar ruh sağlığı merkeziydi' ismi biraz ürkütücü olabilirdi ama epilepsi ve daha bir çok sayamayacağım hastalığa sahiptim, oraya delirmemek için gitmek zorundaydım. HAYATIM BIR BİNAYA BAĞLIYDI! kendimi bildim bileli oraya gider fazla iletişim kurmaz ve sonrasında eve dönerdim.

Merkez, on beş ve yirmi beş yaş arasındaki gençlerin psikolojik sorunlarıyla ilgileniyordu. Ama pek faydası olduğunu da söyleyemezdim.

Yolda Alper'i görmemle el salladım nadir konuştuğum insanlardandı. Anksiyetesi çok ağır olduğu için merkeze  gelmek zorundaydı. 1-2 sene sonra babasının işlerinin başına geçmesi gerekti.

Birde Doğa vardı, şizofreni teşhisi konulmuştu fakat birçok insandan daha normaldi. Ya da ben gün geçtikçe bulunduğum ortamı normalleştirmeye başlamıştım. 'Fısıltı ve çığlıklar ruh sağlığı merkezi' yazan tabelayı gördüğüm an gözlerimi devirip içeri girmiştim. Bu isimi kim vermişti böyle.

Yazarın Ağzından

Harun bey son zamanlarda fazla paranoyaktı. Venüs'ün hatırlamasından korkuyordu, hatırlamaması gereken şeyleri hatırlamasından... Odasına doğru giderken Venüs'ün odasının kapısının açık olduğunu fark etmesiyle kapatmak için kapının kolunu kavradı. Tam o anda yatağın üstündeki kağıt dikkatini çekmişti.

VENÜSWhere stories live. Discover now