İŞ

2.6K 619 73
                                    

TRABZON

2011

Mert etrafındaki herkese iş aradığını söyledi. Trabzonlu arkadaşlarından bu konuda yardım istedi. Ancak gelin görün ki yapabileceği işler sınırlıydı. Ülkede lise mezunu olmanın hiçbir değeri kalmamıştı. Tam zamanlı çalışamadığı için de geriye sadece garsonluk ya da part-time eleman çalıştıran mağazalar kalmıştı. Ama asıl sorun Mert'in bulunduğu ilçenin küçük olmasıydı. Şehrin kendi vatandaşları bile iş bulmakta zorlanıyorlardı. Birçoğu da mevsimlik işlerde çalışıyordu.

Trabzonlu arkadaşlarının önerisiyle Akçaabat'ta yer alan restoranlara iş sormaya başladı. Restoranların birçoğu köfteciydi. Trabzon'un en meşhur yemeği köfteydi. Köfte satan yerlerde elemana ihtiyaç olabileceğini söylemişti arkadaşları. Mert de şimdi sahil boyunca gördüğü her yere garson arayıp aramadıklarını soruyordu. Ancak hiçbir restoran sahibi onu dikkate bile almıyordu. Çoğu okulunu bahane ediyordu. Mert bu işte bir terslik sezdi.

Girdiği bir restoranda yine iş sordu. Restoran sahibi onu baştan aşağı süzdü. "Öğrenci misin sen?" diye sordu. Mert "Evet öğrenciyim ama okulu bıraktım. Çalışmak istiyorum." Dedi. Adam ona bir kez daha baktı "Nerelisin sen?" diye sordu. Mert "Gaziantep." Dedi. Adamın tavırları birden değişti. "İş falan yok. Çık git buradan." Dedi. Adamın neden birden aksileştiğini anlamadı. "Özür dilerim efendim. Benim bir yanlışım mı oldu?" dedi. Adam onun hala dükkânında durmasına sinirlendi. Onu tutup yaka paça dışarı attı.

Mert hala ona neden böyle davrandığını anlamaya çalışıyordu. Sonra restoran sahibi içeri girerken bir şeyler söyledi. İşte o zaman sebebini anladı. Adam "A*ına koyduğumun Kürdü kalkmış gelmiş buraya iş istiyor. Defol git Kürdistan'da iş versinler sana. Or*spu çocuğu teröristler sizi." Diyerek küfür etti. Bu sözler Mert'in çok zoruna gitti. Yerden bir taş buldu ve dükkânın camına fırlattı. Cam büyük bir gürültüyle paramparça oldu.

Etraftakiler ne olduğunu anlamadan Mert çoktan oradan uzaklaşmak için koşmaya başlamıştı bile.Kaburgaları hala ağrısa da buna katlanmak zorundaydı. Çünkü yakalanırsa bu defa çok daha kötü darp edilecekti. Üstelik bu hareketiyle adam onu terörizmle suçlamasında haklı olduğunu söyleyecekti. Belki oradaki insanlar da sırf Kürt olduğu için polise yalan yanlış ifadeler vereceklerdi.

Oysa Mert'in ailesi vatanına ve devletine bağlı bir aileydi. Ailesinde terörle işbirliği içinde olan hiç kimse yoktu. Kimse sözde bile olsa onları desteklemezdi. Hatta sülalesinde bile onlara destek veren kimse yoktu. Çünkü onlar hayatlarından memnunlardı. Hiçbir şekilde bu vatanın bölünmesini istemiyorlardı. Ancak şimdi burada kendini bilmez bir adam sırf Kürt olduğu için kendisine kötü davranmıştı. Onu teröristlikle suçlamıştı. Mert ara sokaklara girip izini kaybettirdi. Zaten peşinden koşan kimse de yok gibiydi.

Hala o adamın neden böyle yaptığını düşünüyordu. Sonra bir sebep buldu. En büyük sebep medyaydı. Buradaki insanlar Güneydoğuyu sadece terör olaylarından tanıyorlardı. Çünkü televizyon kanallarında hep şehit haberleri verilir ama bir kez olsun askerlerle işbirliği yapıp da teröristlere karşı koyan köylülerin haberi yapılmazdı. Gaziantep'te doksanlı yıllardan bu yana tek bir terör olayı bile olmamıştı. Ama bu kendini bilmez adam onu hala terörist olmakla suçluyordu.

Mert yürürken bir yandan "Ben terörist değilim." Diye tekrarlıyordu kendi kendine. Koştuğundan nefesi kesilmişti. Göğsündeki ağrı yeniden nüksetmişti. O aşağılık adam kendisine bunları söyleyecek hakkı nereden buluyordu acaba? Bir insanı suçlamak bu kadar kolay mıydı? İslam peygamberi bile dile, ırka göre seçim yapmazken bu adam kim oluyordu da onu ırkı yüzünden suçlayabiliyordu? Hatta onu yakasından tutup dışarı atıyordu. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Kendisini incinmiş hissediyordu.

ÖZGÜR-TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin