TERCİH

14.6K 2.3K 283
                                    


GAZİANTEP

2011

Adam çakıyı Mert'in karın hizasına kadar indirdi. Mert dehşet içindeydi. Kıpırdayamıyor, tek kelime söz söyleyemiyordu. Adam dişlerini sıkarak "Bak genç! Son zamanlarda buralarda çok fazla araba çalındı. O yüzden ben çok sinirliyim. Sen hırsıza benzemiyorsun ama seni bir daha buralarda görürsem senin için kötü olur." Dedi. Mert korkuyla adamın sözünü bitirmesini bekledi. Adam söyleyeceklerini bitirdikten sonra Mert'i ileri doğru fırlattı "Hadi şimdi defol buradan!" diye bağırdı. Sesi gecenin sessizliğinde yankılandı. Korkuyla koşmaya başlayan Mert arkasına bir daha bakmadı bile.

Bu olaydan sonra Mert birkaç defa daha sokaklarda kaldı. Ancak bu olayın korkusunu atlatamadı. Banklarda uyumaya korkar oldu. Zaten çok rahat değillerdi. Şimdi bir de korkusu eklenmişti buna. En ufak bir ses duysa hemen irkiliyor, etrafa bakıyordu. Mert böyle devam etmeyeceğini anladı. Bu işe bir son vermeliydi. Ailesi hala aynı fikirlere sahipti ve kendisini önemsemiyorlardı. Artık kimse evde onun yüzüne bile bakmıyordu. Herkes ona bir yabancıymış gibi davranıyordu. Mert bundan çok rahatsızdı.

Bir çözüm yolu ararken kendi aralarında konuşan arkadaşlarını duydu. Sınıfında ki bir kız diğerine şöyle diyordu "Ben kesinlikle il dışına gideceğim. Düşünsene ailen yanında yok. İstediğin gibi gezip tozabilirsin. Bence en mantıklısı da bu; ne kadar uzak o kadar rahat.". Bu fikir Mert'in çok hoşuna gitti. Kesin kararını verdi. Sınava bir aydan daha az kalmıştı ama biraz baksa durumu kurtarabileceğine inanıyordu.

Mert ondan sonra eve zamanında gitmeye başladı. Ailesi ondaki bu değişime hemen inanmadı. Onun göz boyadığına inandı. Ancak bir ay boyunca Mert her gün tam zamanında eve gidince artık onun düzeldiğine inandılar. Mert sınavdan 430 puan aldığında ise ailenin hepsi çok sevindi. Çünkü ondan tamamen umudu kesmişlerdi. Onun iflah olmaz bir serseri olduğunu düşünüyorlardı. İşte bu yüzden Mert bir sene mezuna kalıp hukuk fakültesine hazırlanmak istediğini söylediğinde babası buna karşı çıktı. Hem de çok sert karşı çıktı. Kesinlikle olmayacağını söyledi.

Babası onun yine eski alışkanlığına dönmesinden korkuyordu. Ama Mert'in öyle bir niyeti yoktu. En azından evdeyken bunu yapmak istemiyordu. Şehir dışında üniversite okumak da ona cazip geliyordu ama o hukuk fakültesini istiyordu. Ailesini ikna edemedi. Tercihlerinin sadece bir tanesine Gaziantep'i yazdı. Onun da gelmeyeceğinden emin olduğu içindi.

İşte şimdi okuluna bu zorlu yollardan geçerek aldığı puanla yaptığı tercihlerini onaylatmak için gelmişti. Okuldaki memur odasında birkaç sayısalcı ve matematik öğretmeni Mustafa Hoca vardı. Mustafa hoca görüp görebileceğiniz en tatlı matematikçilerden biridir. Kendine özgü şiveli konuşması ve üstün geometri bilgisiyle okulda en çok sevilen öğretmenlerden biriydi. Mert de onu çok severdi. Mustafa hoca Mert'i görünce "Nedin la?" diye sordu. Bu "Ne yapıyorsun?" demek anlamına gelirdi Gaziantep'te. Mert "İyiyim teşekkür ederim. Siz nasılsınız hocam?" diye sordu. Mustafa hoca eliyle kendisine doğru gelmesini işaret etti. "Tercihlerini ver hele bi bakim." Dedi. Mert cebinden katlanmış bir kağıt çıkardı ve Mustafa hocaya uzattı. Mustafa hoca kağıdı incelemeye başladı.

Sonra birden gülmeye başladı "La olum bu ney? Hakkari'yi niye yazdın?" diye sordu. Mert şaşırdı. Hakkari'yi de mi tercih etmişti. Hatırlamıyordu. İl dışı olsun diye bütün ihtimalleri yazmıştı galiba. "Hakkari'yi silek diğerleri kalsın." Dedi Mustafa hoca gülerek. Mert "Tamam hocam." Dedi. Mustafa hoca tercihleri bilgisayara işlerken hala gülüyordu. "La olum az galsın Hakkari'ye gidicidin insan bakmaz mı nereyi yazdığına?" dedi Mustafa hoca. Ağzını kocaman açarak gülmesi onu tanımayan bir insanı rahatsız edebilirdi ama Mert onun şakacı kişiliğini biliyordu.

ÖZGÜR-TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin