Mert doğru düzgün uyuyamamıştı. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Sabahın erken saatleri olduğundan ve midesinde tek bir lokma olmadığından üşüyordu. Ancak hiçbiri umurunda değildi. Onun tek derdi kıza duygularını açmaktı. Kızın onu anlayacağını düşünüyordu. Hele bir onu görsün hele bir dinlesin. Kesinlikle inanacaktı ona. Çünkü sözlerinin aslında yüreğinden kopup geldiğini fark edecekti kız. Beyni ona kendisini bu kadar kaptırmaması için baskı yapıyordu. Ancak yüreği gemileri yakmıştı bir kez. Bu saatten sonra dönüşü yoktu bu işin. Mert yüreği tarafından hipnoz edilmiş gibiydi. Ne derse ne isterse yapıyordu.

O gün akşama kadar aç susuz orada bekledi. Kız hiç görünmedi. Beyni artık bu işe bir son vermesi gerektiğini söyledi. Yüreği bunu hakaret gibi gördü. Ona asla vazgeçmeyeceğini söyledi. Bunun üzerine beyni en azından bir ara vermesini tavsiye etti. Ancak yüreği buna da razı olmadı. Bu kez aralarında yine tartışma çıktı. İç sesi onları sakinleştirdi. Yarın sabah geleceklerini eğer kızı göremezlerse Pazar günü gelmeyeceklerini söyledi. Beyni bu karardan memnun olsa da bütün vücut yek pare olmuş kalbi destekliyorlardı. Hepsi yarın kızı görmek için dualar ediyorlardı. Mert bütün benliğiyle kızı görmek ve ona duygularını açmak için yanıp tutuşuyordu.

Kız gelmedi. Akşama kadar orada durmasına rağmen kız yurttan çıkmadı. Beyni tam bu anda devreye girdi. "Yurtta değildir belki." Dedi. Mert teselli için söylenmiş bu cümleyi duyunca daha çok üzüldü. Çünkü kız yurtta değilse geceyi başka yerde geçirmiş demektir diye düşünüyordur. Bu lanet düşünce bile onu kahretmeye yetti. Mert adeta yıkıldı. Neyse ki yüreği yine devreye girdi ve onu sakinleştirdi. "Belki de kız arkadaşlarından birinde kalmıştır." Diye düşündü.

Bu ona mantıklı gelmedi. Daha okulun ilk haftasıydı. Bir arkadaşıyla evine gidebilecek kadar samimi olması için çok kısa bir zaman dilimiydi. Mert bu duruma o kadar üzüldü ki beyni, iç sesi ve yüreği ilk kez birlik oldular. Tek gayeleri Mert'e biraz olsun umut aşılamaktı. Çünkü umudu olmadan yaşayamazdı insan. Umutsuz insan susuz çiçek gibi kuruyup ölürdü. Beyin de durumun ciddiyetini kavramıştı. Bu kez o da kalp ve iç sesin tarafında yer aldı. "Sen insanlara güvenmediğinden zor arkadaşlık kuruyorsun. Belki o sana göre daha sıcakkanlı bir insandır." Dedi beyin.

İç ses hemen ona destek oldu "Hem kızlar erkeklere nazaran daha hızlı samimi olurlar. Onlar için bir hafta çok uzun bir süre. İki günde bile samimi olanlar var." Dedi. Yüreği de onlara destek oldu "Hem hiçbir kız bir haftada bir erkekle tanışıp evine gitmez." Dedi. Bir süre sessizlik oldu. Yüreği sözlerinde eksiklik olduğunu fark edip düzeltti "En azından bizim tanıdığımız ve sevdiğimiz kızıl saçlı kız gitmez. Hem eğer öyle bir kızsa onun için üzülmeye değmez. Çünkü o zaman bizim bütün güzel duygularımızı hak etmiyor demektir." Dedi. Mert bu kez hepsinin fikir birliği yapmış olmasına şaşırsa da ikna oldu. Çünkü bu bir ilkti ve Mert buna inanmak istiyordu.

Ancak bu ikna oluş çok kısa sürdü. Mert'in aklına gerçekleşmesi çok az bir ihtimal olan başka bir fikir geldi. "Belki de liseden sevgilisi vardır ve aynı üniversiteyi tercih etmişlerdir. Kız onun yanında kalıyor olabilir." Diye düşündü. Hafızası ona hemen lisede buna benzer durumları hatırlattı. Evet, lisede bu tarz olaylar biliyordu. Hatta kendi sınıf arkadaşlarından Ezgi de sevgilisi ile aynı şehri yazmıştı. Aynı üniversite okuma hayalleri kurmuşlardı. Kızıl saçlı kız için de aynı durum söz konusu olabilirdi. Beyni "Yeter artık." Diye isyan etti.

Çünkü Mert ona çok yükleniyordu. Sürekli kötü ihtimalleri düşünmesi için onu zorluyordu. Beyin daha fazla bu görevleri almak istemediğini söyledi. Mert ondan biraz çekindiğinden itiraz edemedi. Ama korkusu hala yüreğinde duruyordu. Elbette düşündüğü şey de olabilirdi. Bütün düşündüklerinin hangilerinin doğru hangilerinin yanlış olduğunu öğrenmek için muhakkak kızla konuşmak zorundaydı. Ama kız bir türlü gelmiyordu.

Akşam olduğunda Mert hala yurdun önünde bekliyordu. Bir ara yurdun kapısı açıldı. İçeriden bir kadın çıktı geldi. Kadın doğrudan Mert'e doğru yürüdü. Mert neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kadın geldi ve Mert'in tam karşısında durdu. "Delikanlı burada ne yapıyorsun?" diye sordu. Mert hiç böyle bir şey düşünmemişti. Kadına ne cevap vereceğini bilemiyordu. O yüzden bir süre düşünmek zorunda kaldı. Ancak kadın o kadar sabırlı değildi. "Sana diyorum delikanlı. Burada ne yapıyorsun?" diye sordu. Kadın öyle sert duruyordu ki tıpkı bir erkek gibiydi. Mert yine de onun halinden anlayacağını düşündü ve her şeyi olduğu gibi anlatmaya karar verdi. "Şey nasıl anlatsam bilmiyorum. Lütfen sözümü kesmeden dinleyin. Size çok saçma gelebilir ama söylediklerimin tamamı gerçektir. Ben üniversitede bir kız gördüm. Çok güzel bir kızdı.

Onun bu yurtta kaldığını öğrendim. Eğer dışarı çıkarsa onunla konuşmak istiyorum." Dedi. Mert kadının sakinleşeceğini düşünüyordu. Ama tam aksi oldu. Kadın daha da öfkelendi. "Biz burada ilişki kurmak siz gençlerin gönül işlerini yapmak için mi bu yurdu açtık. Burası benim ekmek teknem. Kızlar seni kaç gündür yurdun önünde görüyorlarmış. Sabahtan beri şikâyete geliyorlar. Şimdi hemen buradan kalkıp gidiyorsun. Senin benim müşterilerimi rahatsız etmeye hakkın yok." Dedi bağırarak.

Mert hala sakin kalmaya çalışıyordu. Çünkü bu kadının kızıl saçlı kızla arasında bir engel olduğunu görüyordu. Bu engeli tatlı dille aşabilirdi. "O zaman sizden rica ediyorum. Size kızı tarif edeyim. Siz kızı beş dakika aşağı çağırsanız onunla konuşsam sonra giderim. Size söz veriyorum. Sadece konuşacağım." Dedi. Kadın "Tamam sen burada dur. Ben şimdi seninle ilgilenmesi için bir arkadaş yollayacağım. O sana istediğin gibi yardımcı olur." Dedi. Mert bunu gerçek bir yardım önerisi sandı.

Kadın içeri girdikten on beş dakika sonra kapının önüne bir araç geldi. Araçtan bir adam indi. Kadın da kapıya çıkmıştı. Adamla aralarında bir şey konuştular. Kadın Mert'i gösterince adam ona doğru yürümeye başladı. Mert karanlıkta adamın yüzünü seçemedi. Bu yüzden onun kendisine yardım için geldiğini sandı. Adam yeterince yaklaşınca yumruğunu Mert'in yüzüne indirdi. Mert zaten birkaç gündür bir şey yemediğinden güçsüz düşmüştü. Adamın ardı ardına attığı yumruklara direnemeyip devrildi. Kendisini savunacak takati bile yoktu.

Adam orada Mert'i bayıltana kadar dövdü. Sonra da onu oracıkta sokak ortasında bayılmış vaziyette bırakıp gitti. Bazı kızlar yurdun pencerelerine birikmiş olanları izliyordu. Adam onlara bağırdı "Herkes içeri girsin. Film çevirmiyoruz burada." Dedi. Kızlar hızla içeri girdiler. Adamdan korkmuşlardı. 

İnstagram: bzkrtmslm1

ÖZGÜR-TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin