Ne cevap vereceğimi düşündüm bir süre. Aslında cevabım belliydi. Ancak ne için yardım istediğini tahmin etmeye çalıştım. Bunu boşuna yaptığımı anladıktan sonra konuşmak adına dudaklarımı araladım.

"Tabi ki, ama ne için?"

Tabi ki kelimesinden sonra devamını bile dinlemeden başıyla otoparkı işaret etti ve yürümeye başladı. O telefonda ne konuşulmuştu bilmiyordum. Ancak onu fazla sinirlendirmişti. Arkasında kalınca adımlarımı hızla işleve soktum. Koşar adım peşinden ilerledim. Arabasının önüne geldiğimizde hızla cebinden anahtarı çıkardı ve arabanın kilidini
açtı.

O şöför bense yolcu koltuğuna bindim. Hiç bir şey söylemeden arabayı çalıştırıp yola çıktı. Sinirli olduğundan konuşmamaya karar verdim bir süre. Belki o söyler diye bekledim ama hayır o da hiç konuşmadı. Yol ilerledikçe tanıdık gelmeye başlamıştı. Bizim mahalleye doğru mu gidiyorduk?

Evet, bizim mahalleye gidiyorduk.

"Ateş?"

Parmağıyla direksiyonda ritim tutmaya son verip kısaca bana baktı. "Hım?"

Mırıldanışı tatlılık barındırmıyordu. Bu sinirli bir mırıldanmaydı.

"Nereye gidiyoruz?"

Kendi evimin önünden geçerken arabanın hızında en ufak bir azalma olmadı. İlerlemeye devam ettik. Konuşmadı. Bu benimde sinirlerimin gerilmesine neden oldu. Arabayı biraz daha ileride durdurdu. Ve yine hiç bir kelime sarf etmeden kapısını açıp indi. Bende aynısını yaptım. Arabanın önünden geçip yanıma ulaştığında ben geldiğimiz yere bakıyordum. Bu ev tanıdıktı. Biliyordum.

Ateş'lerin eski eviydi bu.

Daha benimle konuşmasına fırsat bile kalmadan koşarak yanımıza yaşlıca bir adam geldi.

"Oğlum, içerdeler. Valla ben elimden geleni yaptım bekletmek için. Bahçeyi geziyorlar şu an."

Yaşlı adam mahçup bir ifade ile baktı Ateş'e. Ateş ise gözlerinde ki siniri tek kalemde yok edercesine değiştirdi ve samimi bir gülüşle adama baktı.

"Ne demek Şevket abi, senin haber vermen yeterliydi. Ben halledeceğim şimdi."

Şevket abi dediği adama başı ile veda edip bana baktı. Ve yürümemi işaret etti. Evlerinin kapısına doğru ilerlerken neler döndüğünü çözmeye çalışıyordum. Ancak bunu başaramıyordum. Tam demir parmaklı kapıdan geçecekken hafifçe durdu. Bana döndü.

"Bunu yaptığım için şimdiden özür diliyorum. Ama bilki aklıma başka bir şey gelmiyor ve başka çarem yok."

Sorgulayıp ne demek istediğini sormama fırsat bile vermeden uzanıp elimi tuttu. Kenetlediği parmaklarımızla birlikte adımlamaya devam etti. Elimi tuttuğu için ben de peşinden gitmek zorunda kaldım. Ağzımı açıp ona ne yaptığını soracakken karşımıza çıkan ilk defa gördüğüm iki kişiyle sustum.

"Merhaba."

Ateş yüzüne yerleştirdiği gülümseme ve yalancı samimiyetle karşımızda ki muhtemelen evli olan çifte seslendi. Bahçeyi inceleyen çift ses ile bize döndü. Merakla ikimize baktılar. Bir süre sonra yanımıza doğru ilerlediler. Ve ben hala bir bok anlamıyordum. Otuzlu yaşların başında gibi görünen çift gülümseyerek "merhaba" dedikten sonra tokalaşmak adına el uzattılar.

Ateş tuttuğu elimi bırakıp önce adamla sonra da kadınla el sıkıştı.

"Samet ben" diye kendini tanıtan adam eliyle eşini gösterdi. "Bu da eşim Nazlı" dedi. Ateş bunları başını sallayarak dinledi. Daha sonra o da adam gibi kendini tanıttı.

Abimin Kankası || TextingWhere stories live. Discover now