AK/42

49.5K 2.9K 1.6K
                                    

Heyo.

Bölüme başlamadan önce ufak bir duyuru yapmak istiyorum.

Arkadaşlar şu mevzuyu artık böyle ne bileyim aklınıza sokmak falan istiyorum. Ben gün içinde uyanıp yemek yiyip hemen ardından direkt bölüm yazmaya başlayabilecek biri değilim. Kimse değil. Bu konuda çok anlayışlı olanlarınızda var ama bazılarınız beni gerçekten yoruyor, üzüyor. Sanki hayatımda ki tek işim bölüm yazmak gibi sürekli benden yeni bölüm bekleyenler lütfen biraz empati kurun.

Kitabımı bu denli sevmeniz ve bu denli beklemeniz beni gerçekten çok mutlu ediyor. Ama benimde bir hayatım olduğunu unutmayın lütfen.

Üstüne üstlük sadece yb nerede ya yorumlarıyla bitmiyor bu. Mesela kitapta önceden bahsettiğim bir olayı yeni bölümde yaad ettiğimde 'bu neydi ya' veya 'bu kimdi ya 50 yıldır bölüm gelmediği için unuttum' tarzında yorumlar görmekte beni çok üzüyor. Evet gerçekten unutmuş veya hatırlamıyor olabilirsiniz. Buna lafım olmaz, olamaz. Ama bazılarınız unutmadığı halde bu tarz yorumlar atarak bölümün geç geldiğini söylemeye çalışıyor ve beni üzende bu oluyor.

Ayrıca şunu kabul edinki bölümleri çok geç atmıyorum. Her hafta bir bölüm atamasam dahi aradaki süreyi çok önemli bir şey olmadıkça 2 haftanın altında tutmaya çalışıyorum. Çok yazar tanıyorum 1/2 ayda bir bölüm atan. Ben 2 haftanın üstüne çıkmamak için bölümü yetiştirecem diye her fırsatta bir kaç cümle olsa bile yazmaya çalışıp çabalarken sizden böyle tepkiler alınca yemin ederim yazasım kaçıyor bazen. Hatta bazı anlar  kitabı kaldırmayı bile düşündüğüm oluyor.

O yüzden lütfen ama lütfen biraz daha anlayışlı olun.

Üstelik önümüzde ki Cumartesi ve Pazar üniversite sınavına gireceğim. Hemde ikinci kez. O yüzden bu hafta her zamankinden bir kaç tık daha fazla anlayışlı olursanız beni çok mutlu edersiniz.

Şimdi iyi okumalar

...

Ortamdaki soğukluk bir anda nasıl yok olmuştu bilmiyordum. Elçin'le olan sohbetim o şekilde kalmıştı. Ve kimse bunu önemsememişti. Herkes olması gerektiği gibi Yalçın'la ilgilenmiş ve Elçin ile başka bir muhabbetim olmamıştı. İlerleyen dakikalarda Yalçın'ın kaldığı odaya giren doktor babasının uyandığını söylemişti. Ve asıl kargaşanın çıkmasına sebebiyet vermişti.

Daha uyanalı çok olmamasına ve hala iyi görünmemesine rağmen Yalçın ayaklanmak ve babasının yanına gitmek istemişti. Ancak Ateş ve Karan dinlenmesi gerektiğini söyleyip onu bir şekilde ikna etmeyi başarmıştı. Zaten babası uyanmış olsada bilinci henüz yerinde değildi. Bu da doktorun verip gittiği diğer bil bilgiydi. Bu kozu kullanıp onu bir kaç dakika daha oyalamışlardı.

Yine de Yalçın bir süre sonra yataktan kalkmış ve tüm engellere rağmen aldığı yardımlar eşliğinde babasının kaldığı odanın kapısına kadar gelmişti. Biz içeri girmek isteyeceğini düşünsekte o kapının önünde kalmayı ve camdan ona bakmayı tercih etmişti.

Dakikalardır camın önünden yatakta uzanmış babasını izlemesini izliyorduk. Gözlerim arada bir hemen onun yanında bulunan Elçin'e kayıyor ama kısa sürede kendimi toparlıyordum. Çünkü onunla göz göze gelmek az önce peyda eden soğukluğu geri getirecekti.

Elçin, benden pek hoşlanmıyordu.

Ki bunu gizlemek gibi bir çabası bile yoktu.

Ama sorun bu değildi.

"Ateş! Yalçın!"

Duyduğumuz gür sesle hepimiz koridorun ucuna doğru döndük. Koştura koştura buraya doğru yaklaşan adamı gördüğümde çatık kaşlarımla kim olduğunu çıkarmaya çalıştım.

Abimin Kankası || TextingWhere stories live. Discover now