KISKANÇ KOÇOVALI

Start from the beginning
                                    

"Bir sorun mu var Hilal?"

"Hayır..."

"İyi misin?"

"İyiyim. Sen bu arabayı nereden buldun?"

"Bizimkilerden aldım. Kemerini tak. Bir yere gidiyoruz."

"Nereye gidiyoruz?"

Uzandım ve emniyet kemerimi taktım. Akın yandan bakış attı ve arabayı çalıştırdı. Garip davranıyordu. Gerildiğimi hissettim. Onun böyle yapmasına alışık değildim. Bir şeyler çeviriyordu bundan emindim.

"Akın ne oluyor? Anlatır mısın?"

"Pekala... Songül bugün bir arkadaşı ile alışveriş merkezine gitmiş. Biz de gidiyoruz ve onlarla tesadüfen karşılaşıyoruz. Anladın mı?"

Songül... Tabi ya. Yine aklında o vardı. Ondan başka bir şey düşünmüyor muydu? Neden sürekli Songül'e dönüyordu?Ne vardı onda bu kadar? Nasıl ona sadık kalıyordu? Songül ona yapmadığını bırakmamıştı. Hakaret etmişti, kovmuştu, kalbini kırmıştı ama Akın sürekli, hiç bıkmadan ona dönüyordu. Resmen bir döngünün içindelerdi. İlişkileri tam bir paradokstu.

Sustum. Sonuçta bu işe karışan bendim. Akın beni zorlamamıştı. Kendimi kaptırmamam lazımdı. O benim gerçek sevgilim değildi. İstediğini alınca hayatımdan çıkacaktı. Sabretmeliydim.

Yol boyunca ikimizde konuşmadık ve Akın arabayı otoparka park edince arabadan indim. Birazdan numara yapmam gerekecekti. Nefes aldım ve yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim. İçimden bir sürü şey saydırdım ama gülümsedim. O benim sevgilimdi sonuçta. Onun yanında mutsuz olamazdım. Yan yana yürüdük ve alışveriş merkezinin içine girdik. Böyle yerleri fazla sevmezdim. Bir süre sonra bunalmaya başlıyordum. Zaten fazla alışveriş yapan bir tipte değildim.

Akın birkaç mağazaya girip kendine bir şeyler bakınmaya başladı. Ben de uzaktan onu izliyordum. Zaten zayıf bir tipti. Kendine çok rahat bir şeyler bulabilirdi. Elindeki tişörtlere baktı. Karar veremiyor gibiydi. Bana doğru bakınca göz göze geldik.

"Sence hangisi? Lacivert mi? Siyah mı?"

"Bence siyah sana yakışıyor."

Siyah tişörte baktı ve laciverti yerine koyup kasaya ilerlemeye başladı. Ne yani hiç sorgulamadan benim dediğimi mi alacaktı? Yaptığı çok garipti. Mağazadan çıktıktan sonra ilerlemeye başladık. Ben vitrinlere bakarken Akın etrafı kontrol ediyordu. Canım sıkılmaya başlamıştı. Bir an önce bitirmek istiyordum.

"Hilal dur!"

"Ne oldu?"

"Songül ileride!"

Gösterdiği tarafa bakınca Songül'ü gördüm. Asıl şok edici olan ise yanında bir erkek olmasıydı. Akın'a baktım. Hiç kıpırdamadan onları izliyordu. Gözü yine seğirmeye başlamıştı. Korkmaya başlıyordum. En son böyle olduğunda pazarı birbirine katmıştı. Yavaşça elini tuttum. Ona dokununca transtan çıkmış gibi gözlerimin içine baktı.

"Akın... Hadi gidelim. Lütfen..."

"Olmaz Hilal."

Elimi daha sıkı tuttu ve onlara doğru yürümeye başladı. Bu işin sonu felaket olacaktı bunu biliyordum. Akın Koçovalı asla pes etmezdi ve şimdi de karşısında bu çocuk vardı. Onu da ezip geçecekti. Songül bir kez daha Akın'ın içindeki kötüyü uyandırıyordu. "Songül!" diye seslendiğini duydum ve yüzüme en sahte gülümsememi yerleştirdim. Bu oyuna mecburdum.

"Akın? Ne işin var senin burada?!"

"Alışverişe geldik Hilal'le... Sen ne arıyorsun burada?"

"Beni takip etmedin yani?!"

MetrukWhere stories live. Discover now