NE SÖYLEYECEKTİM?

6.7K 271 3
                                    

"Halime Anne söyle artık ne oldu Zehra'ya?"

demem üzerine devam etti. Doktor, Mehmet Ağa'ya;

"Zehra'nın çocuğunun olamayacağını, tedavi olsa bile %10 ihtimalle olabileceğini söylemişti."

Bunun üzerine ben;

"Nasıl yani, Zehra'nın çocuğu olmayacak mı şimdi?"

dedikten sonra;

"Aşirette erkek çocuğu olmayanların bu memlekette yaşamasına izin yok!"

diyen babam aklıma gelmişti. Zehra'nın çocuğu olmayacağını babam da öğrenmişti. Ona ne yapacaktı? Acaba öldürtecek miydi? Aklıma gelen şeye bak... saçmalıyordum. Aklım almıyordu bu olanları.
Zehra'yı kurtarmalıydım. Halime Anne devam etti.

"O günden bu güne kadar iyiydi, bir şeyi yoktu. Ama 2 gün önce bir şey oldu. Rahatsızlandı. Ve hastaneye kaldırdılar. Hala hastanede. Durumu iyiymiş. Ama çocuğunun olmayacağını söylemediler. Asıl Mehmet Ağa'nın durumu iyi değil. Baban arada kaldı. Kızının söylediklerini mi dinleyecek yoksa aşiret kurallarına uyupda Zehra'yı mı öldürtecekdi? Biliyorsun. Aşiretin baban için aile kadar değerli olduğunu biliyorsun. Bu kıyaslamadan çok rahatsız olacağının farkındayım. Ama kabulleneceksin Şimal.

"O senin baban ve sen bunları kabullenmek zorundasın!"

diyerek sözünü tamamlamıştı. Söylecek söz bulamamıştım. Ağzım bağlanmıştı sanki. Halime Anneye;

"Ben Zehra'nın yanına gitmek istiyorum!"

demiştim. Halime Anne gözlerimin içine bakarak olumsuz bir şekilde başını sallamıştı.

"Gidemezsin!"

diyecekti. Ben onun öyle diyeceğini anlayınca;

"Neden?"

diye sormuştum. Halime Anne,

"Mehmet Ağa'nın emri var. Zehra'nın yanına babandan başka kimse girmiyor. Ayrıca odana giderken bile haberi olacakmış. Konaktan dışarı çıkmak yok!"

dedikten sonra delirmiştim. "Bir insanın bu kadar üstüne gidilir mi? Babamın dediği dedik huyları hala değişmemiş..." demiştim kendi kendime. Halime Anne üzülmüştü. Başını öne eğip;

"Sen biraz dinlen, ben aşağıya ineyim birkaç işim var onları halledeceğim..."

deyip mutfaktan çıkmıştı. İçimdeki hislerim beni deli ediyordu. Aklımın bir yeri Zehradaydı. Ve benim onu görmeme izin yoktu. Diğer aklıma takılan ise babamdı. Bu garip huyları ve birbirimize olan küslüğümüz beni deli ederken istemsizce ona üzülüyordum. Merdivenleri çıkarken aklıma Zehrayla oynadığımız oyunlar gelmişti. Merdivenin hep ilk basamağına otururduk. Odaya vardığımda tüm eşyaların değiştiğini farketmiştim. Yatağa oturup etrafı izliyordum. Bu arada ceket ve çantamın arasından telefonumun sesi geliyordu. Telefonum odamdaydı. En son korumaların aldığını hatırladığım telefon yatağın üzerindeydi. Kim getirecekti ki? Kim böyle bir şeye cesaret edebilirdi. Babamın emriydi. Anlayamamıştım. Bu arada çalan telefonun ekranına baktığımda:

"Canım"

yazısını görünce elim ayağıma dolaşmıştı iyice.

Melihdi.

Ne yapacaktım? Ona ne söyleyecektim?

BORAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin