Gelin ve damat dans ederken kenardaki masaya geçtik, Hoseok ablasını gelinlikle birkaç kez provalarda görmüş olsa da onu damadın yanında görünce birden ağlamaya başladı. Annesiyle babası da mutluluk gözyaşları döküyordu.

Jung Ji Won'u gördüğüm ilk günü hatırladım. Ablamın ölüm sebebinin Lee Min Jae olduğunu öğrenerek tuhaf bir şekilde bayıldığım gündü. Tüm o tatsızlıkların arasında güzel insanlara rastlamanın şans olduğuna inanıyorum. Ji Won, hastanede tanıştığı bir doktorla evleniyordu, Hoseok onun biraz rahat bir adam olduğunu söylese de hepimiz çok sevmiştik. Jungkook, ablasını kıskanıyor olabileceğini öne sürdüğünde bunun doğru olduğu düşünmüştüm. Bay Han gayet terbiyeli ve komik bir adamdı.

Güzel çifte bakarak gülümsediğim sırada kilisenin arka kapısından annem ve kolundan tutarak yürümesine yardım eden babam girdi.

Kimseyi rahatsız etmeden sessizce kalkmaya çalıştım ama yanımda oturan Jungkook hemen fark etti, benimle birlikte yanlarına geldi.

Yürürken "Gelmene gerek yoktu," dediğimde ona kötü bir şey söylemişim gibi baktı.

Yanlarına vardığımızda ikisinin de çok iyi göründüğünü düşündüm. Babam birkaç kilo vermişti, başka bir şirkete geçtiğinden beri daha karizmatik olmuştu. Annemse hastalığına rağmen güzeldi, yorgun ve yıpranmıştı, yine de güzeldi. Üzerinde çiçekli uzun bir elbise vardı, babam çiçek desenlerinin renginde bir kravat takmıştı. Gerçekten evli gibiydiler.

Onları içten gülümseyerek karşılıyordum ki, arkalarından gelen ve artık üvey kardeşim bile sayılmayan Nam ben güzelim Ji Soo, yüzümde gergin bir ifade oluşturdu.

"Hoş geldiniz efendim, nasılsınız?" Jungkook onları kibarca karşılarken babam da ona gülümsüyordu.

"İyiyiz evlat, bize güzel bir yer ayarladın mı?"

"Tabii ki. Sol tarafta sizin için..."

Ben hala Ji Soo'ya bakıyordum, ne yüzle buraya geliyordu? Babası annemin işini elinden alıp beş parasız bıraktıktan, cemiyette onu aldattığıyla ilgili yalanlar söyledikten sonra, nasıl buraya gelebiliyordu? Hangi sıfatla?

Ji Soo bir şey söylemedi, her zamanki çirkef tavrından eser yoktu.

"Onun burada ne işi var?" diye sorduğumda annem beni sakinleştirmek isteyen bir bakışla gülümsedi.

"Na Ri, lütfen. O da davetli. Sorun çıksın istemiyorum."

İnanmayan bakışlarla tüm tadımı kaçıran kıza baktım.

"Seni tam olarak kim bu düğüne davet etti?"

"Nam Ji Soo!"

Namjoon ve Eva, hızlı adımlarla yanımıza geldiğinde yüzümdeki kasları kontrol edemiyordum.

"Sonunda geldin!" Eva, kırmızı düz bir elbise giyen Ji Soo'ya sıkıca sarıldığında Namjoon bize baktı.

"Ah, bilmiyor muydunuz? Eva ve Jisoo dil kursundan tanışıyorlar. Nina ve Hoseok da JiJu'yu tanır. Düğüne biz davet ettik."

Öncelikle, on senedir tanıdığım Nam Ji Soo'ya tatlı bir şekilde JiJu denmesi, mide bulandırıcı gelmişti.

Sonra daha önemli bir şey aklıma nüfuz etti. Jungkook ve Hoseok'un beni ikizlerin partisinden kurtardığı günü anımsadım, Hoseok bana onlardan uzak durmamı söylemişti. Kafamda yüzlerce soru işareti belirse de annem yalvaran bakışlarını iyi kullandığı için sustum.

"Yerinize geçelim isterseniz..."

Annemle babam yetişkinlerin olduğu masaya geçti, Jisoo Eva'yla birlikte oturuyordu. Geldiğinden beri susmamışlardı, Haru, bunu konuşmalıyız der gibi baksa da onu umursamamaya çalıştım. Eski üvey kardeşimin dedikodusunu yapacak değildim.

sunya Where stories live. Discover now