LÂCİVERT | YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ♤ KARAYEL FIRTINASINA TUTULAN MOR MENEKŞELER

En başından başla
                                    

Bakışları dikkat ve büyük bir ciddiyetle minderin üzerindeki zayıf bedende gezinen Akif Karan sakin bir tonla, "Üşüyorsun, ısıyı arttıracağım," diyerek yanıtladı.

Berceste irkilerek sıkıca sarındığı battaniyeyi usulca narin omuzlarından düşürdü. Dolgun dudaklarında dilini dolaştırarak kuruluğunu giderdi.

"Üşümüyorum, ürperdim yalnızca. Kurt ulumaları biraz korkutucu değil mi?"

Akif Karan rahatlayarak mindere bedenini bırakırken kolunun birini genç kızın incecik beline doladı. Berceste itirazsızca güven veren güçlü kolların arasına sığındı. Sırtı adamın sert karın kaslarına yaslanırken yüz yüze bakıyorlardı. "Ürkek sevgilim benim," 

Berceste küçük burnunun üzerini memnuniyetsizlikle buruşturdu. "Dağın başındayız, ürkmem gayet doğal," diye çıkıştı. 

Akif Karan, sevgilisinin bel oyuntusunu saran kolunun baskısını sıklaştırarak Berceste'nin uzaklaşmasına mâni oldu.

Berceste, Akif'in saçlarından yükselen mentollü koku sinsince burun deliklerine dolarken doyasıya nefeslenerek sevdiği adamın kokusunu içine çekti. Dağınık, kapkara saçların alnına doğru meyleden tutamlarına bakarken iç çekmeden edemedi. Parmaklarıyla çekimserce geniş alındaki saç tellerine dokundu. Asi tutamları yavaşça başının gerisine doğru itelerken hissettiği nemlilikle kaşları büsbütün çatıldı. 

"Kurulamamışsın saçlarını, hastalanacaksın,"

Akif Karan yüzünü arşınlayan sıcacık kahve gözlere bakarak, "Ev sıcak, kurur birazdan," dedi umursamazca. Saçlarını makineyle kurulamaktan hoşlanmazdı. Kendini buna alıştırdığından fark etmiyordu bile.

Berceste adamın umursamazlığı karşısında yüzünü buruşturdu. Havlu bulmak için kalkacağı an Akif Karan'ın belindeki mengene gibi sarılı duran kolunun engeliyle karşılaştı. Elini adamın çıplak bileğine sararak, "Kalkabilir miyim?" dedi düz bir sesle. 

Akif Karan rahatının bozulmaması için dilini damağına vurdu. "Kalkamazsın!"

Emreder tarzdaki üslubuyla oldukça sinirlenen kadını dikkatlice izledi. Göz bebeklerini saran çemberde oluşan sarı çatlaklar büyümüş, uzun kirpikleri göz kapaklarının arasındaki mesafe kısaldığında birbirine yaklaşarak muazzam bir manzara oluşturmuştu. 

Kendisini izleyen hayranlık dolu bakışlardan bir haber olan Berceste dişlerini sıkarak, "Şöyle emir verdiğinde sinir oluyorum sana," dedi sertelen sesiyle. 

Akif Karan, öfkesinden kızaran yanaklara ve hokka buruna bakarak, "Seni sinirlendirmek büyük bir zevk veriyor bana," dedi pişkince.

Berceste laf anlatamayacağını anlayarak gözlerini devirdi. Kupayı alıp dumanı tüten kahvenin kokusunu içine çektikten sonra dudaklarına yaslayarak küçük bir yudum içti. Damağına yayılan sıcak sıvı acı ancak güzel bir aroma bırakmıştı. "Çok güzelmiş," dedi nadir içmesine rağmen tadı hoşuna gitmişti. 

Akif Karan, lâcivertlerini Berceste'nin parlayan göz bebeklerinde özenle dolaştırdıktan sonra, "Yemen'den bir arkadaşım gönderiyor," deyip kahvesinden büyük bir yudum aldı. 

Berceste dudaklarındakı ıslaklığı yavaşça emdi, "Pek sevmem ben kahve içmeyi," dedi bir yudum daha içtikten sonra.

"İçmek istemezsen zorlama kendini,"

"Ellerine sağlık, kahveyi sevdim. Aslında sevmemek değil benimkisi. Küçükken komşumuz kahve içersen tenin kararır demişti,"

Akif Karan'ın dudakları kıvrıldı. "Sen de inandın mı?"

KOYU LÂCİVERT SEVDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin