"Yejun, odana git."

     Sesindeki keskinlik onun kendini zor tuttuğunu kanıtlar nitelikteydi. Ateş gibi parlayan gözlerine karşılık verdim. Tabii ki de burada birbirlerine girmelerine izin verip odama gitmeyecektim. Onun bakışları altında ne kadar zayıf hissetsem de ona karşı çıktım.

     "Hayır."

     Beni gittikçe ürküten bakışlarından kaçıp Woojin'e döndüm. Suçsuz taraf olmasına rağmen Daewon'a göre daha sakin görünüyordu.

     "Geldiğin için teşekkürler Woojin. Artık daha iyiyim. Yardımların için minnettarım-"

     Konuşmamı tamamlayamadan bileğime dolanan el ile geriye çekilirken neredeyse dengemi kaybediyordum. Öfke saçan bir çift gözle karşı karşıya geldiğimde sakin kalmaya çalıştım.

     "Odana git dedim. Sadece konuşacağız."

     "Hiçbir yere gitmiyorum. Ne konuşacaksanız ben buradayken konuşun."

     Daewon'un sabrını giderek zorladığımın farkındaydım ve bu yüzden ses tonuma olabildiğince dikkat etmeye çalışıyordum.

     "Sorun yok, Yejun. Hadi sen odana git."

     Bana çocukmuşum gibi davrandıkları gözümden kaçmıyordu ve bu az da olsa canımı sıkıyordu. Bir süre Woojin'e baktıktan sonra ikna olmuş bir şekilde yavaş adımlarla odama doğru ilerlemeye başladım. Daewon'un bana olan buz gibi bakışlarından, başta onu değil de Woojin'i dinlediğim için öfkeli olduğunu görebiliyordum.

     Ben odama varıp kapıyı üstüme kapatana kadar tek bir ses bile çıkarmadılar.

     Odanın içinde dönüp dolaşmaya başlarken ister istemez ne konuştuklarını duymaya çalışıyordum ama her ne konuşuyorlarsa benim duymamı istemiyorlardı ki seslerinden hiçbir şey anlaşılmıyordu. Ne konuştuklarını deli gibi merak ediyordum ama gidip dinlemek hiç de doğru olacakmış gibi gelmiyordu.

     Ama yine de merakım giderek ağır basarken kapımı yavaşça araladım ve olabildiğince sessiz çıkmasına uğraştığım adımlarla salona doğru ilerlemeye başladım.

     Sesleri yavaş yavaş netleşmeye başlarken onların konuştuğu yere yakın bir oda seçip beni görme ihtimallerine karşı içeri girdim.

     "Bak, Daewon. Askerlerin her yerde Yejun'u aradığının farkındasındır umarım. Dün akşam sizin evinizden çıktıktan sonra hastaneye giderken yolda beni durdurup sorguladılar. Bu bölgenin yakınlarında onun izini kaybettiklerini söylediler ve onu aramaktan vazgeçeceklerini hiç sanmıyorum."

     Korku tüm bedenime işlerken odanın üzerime doğru geldiğini hissedebiliyordum. Askerlerin adı bile geçse kötü olurken, beni çok yakınlarda arıyor oldukları düşüncesi nefes almamı dahi zorlaştırıyordu.

     "Yarın ne olacağı belli olmaz. Burada güvenli değil."

     Tüm vücudum hissizleşirken kendimi yavaşça yere bıraktım. Sırtımı duvara dayayıp bacaklarımı kendime çektim. Ağlamak istiyordum. Artık sürekli kovalandığım bu kâbustan uyanmak ve normal bir hayat yaşamak istiyordum. Ama hayatımdaki bu engel, normal bir yaşamı bırak şu anki yaşamımı bile elimden almaya niyetliydi.

     "Tüm bunların farkındayım. Ama benim yanımda güvende."

     Daewon'un sesi beni birazcık bile olsa sakinleştirirken kollarımla vücudumu daha sıkı sardım.

     "Peki... öyle olsun." Uzun bir sessizliğin ardından Woojin tekrar konuştu. "O zaman artık bana neden ona yardım ettiğini açıklamaya ne dersin?"

HIERARCHYWhere stories live. Discover now