11.Bölüm

426 83 21
                                    

Pencereden atladığı anda, soğuk rüzgar nefesine aktı, gözeneklerinden içine sızdı ve tamamen vücuduna nüfuz etti.

Mükemmel hissettirdi.

Pencereden aşağı düşen kırılan cam hala ayağının altında kısa ve keskin sesler çıkarıyordu – Jiang Cheng en sonunda boğulma duygusunun ortadan kaybolduğunu hissetti.

Dışarıdaki gökyüzü sokak ışıkları olmadan tam bir karanlıkla örtülüydü. Ay arkasında çeşitli hanelerin pencerelerinden görülebilen belirsiz bir ışık bırakarak bilinmeyen bir yere gitmişti ki bu binanın kardan temizlenmemiş büyük arka kısmında olduğunu hayal meyal görmesini mümkün kılıyordu.

Jiang Cheng cebinden telefonunu çıkardı ve binanın arkasından küçük bir sokağın sonuna kadar derin ve hafif adımlarla karda ilerlemeden önce el fenerini açtı.

İleride yolu olmayan küçük bir tür fabrika vardı.

Durdu ve karanlığın içinde ayakta dikildi.

Muazzam patlamasından sonra, soğuk havada yavaşça sakinleşmişti ve şimdi kısmen kayıp hissediyordu.

Nereye gitmeli?

Ne yapmalı?

Amacı ya da hedefi olmadan.

Telefonundaki saate baktı ve şimdi ne yapması gerektiğini zihninde tarttı.

Aşırı soğuk, kahretsin. Mevcut durumda pencereden atlarken ceketini giymeyi unutmuştu.

Telefonunun ekranında küçük bir leke vardı. Silmek için parmağını kullandı, ne yazık ki, önceki leke silinmediği gibi yanına bir yenisi de eklendi.

Oldukça karanlık çevre, ne lekesi olduğunu açıkça görmesini neredeyse imkansız hale getiren suçluydu. Jiang Cheng sadece belli belirsiz parmaklarının ıslak olduğunu hissedebiliyordu.

Ne var ki kısa süre sonra tepki verdi ve telefonunun ekranını parmaklarına çevirip araştırdı.

Kan.

"Siktir." Kısık bir sesle söyledi.

Bu bir parça korkutucuydu – kanlı bir el.

Acı soğuk elini biraz olsun uyuşturmuştu, hiçbir şekilde acı hissetmiyordu; avucunun içindeki kesiği bulana kadar inceledi.

Oldukça derindi – kan hiçbir durma belirtisi göstermeden fışkırıyordu.

Jiang Cheng her iki taraftaki ceplerini de araştırmasına rağmen tek bir kağıt kupürü bile bulamadı –tüm yapabildiği kazağının köşesini aşağı çekmek ve sıkıca avucunun içinde tutmaktı.

Aslına bakılırsa böylesine soğuk bir gün bile yarayı donduramamıştı.

...aynen öyle, böylesine soğuk bir gün.

Ceketi bile yoktu.

Lanet olsun!

Ne var ki Jiang Cheng şu ana kadarki kemik donduran soğuktan aniden endişelenmiş gibi görünüyordu.

Ceket yok, para yok ve durmaksızın akan kan.

İstikameti değerlendirdi ve küçük sokağın kenarındaki kavşağa doğru koştu; Li Baoguo orada ilk önce yarasının sarılması ve sonra da sıcak kalmak için yardım isteyebileceği bir sağlık ocağı olduğundan bahsetmişti.

Birkaç adım koştuktan sonra, soğuğa zar zor tahammül edebiliyordu – koşu, atlama ve sekmelere evrildi, bir süre sonra kendi nefesinin ılıklığını bile hissedemedi.

SAYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin