''Tamam kardeşim, sağ ol.''

''Ne demek.''

Kapşonlu çocuk, önlüklü çocuk gidince bana döndü.

''Selam. Ben Kutay. Tanışma fırsatımız olmamıştı.''

''Selam. Ben de ....''

''Hiçbir şey bilmiyorsun. Ama istersen sana hayatını bir güne bile sığdırabilirim.''

Kafam allak bullaktı. Geçmişe ve şimdiye dair aklımda hiçbir şey yoktu. Bu çocuk yüzünü göstermese de, ona ihtiyacım vardı. Kafamdaki koca boşluğu cidden doldurabilirdi belki de.

''Sana güvenmeli miyim?''

''Yemin ederim.''

Biraz ürkekçe olsa da inanıp ayağa kalktım.

''Şimdi sadece beni dinle ve benle ol.''

Kapşonlu çocuk ayağa kalkıp bir battaniye aldı eline. Ve yanımda beklemeye başladı. Elini ürkekçe bana doğru uzattı. Elim eline temas edince birden irkildiğini hissettim. Boğazını temizledi. Yüzünü hala göstermiyordu.

''Dışarı çıkalım.''

Elini bırakıp onun peşinden yürümeye başladım. Dışarısı soğuktu. Dışarı çıktığımda bir an olmadığını farkettim. Korkmuştum. Çünkü bu dağ başında sadece ben vardım. Birden sırtımda bir şey hissettim. Arkama dönmemi beklemeden o şeyin omuzlarımdan sarktığını gördüm. Bir battaniye idi bu.

''Üşüyeceğini düşünmüştüm. Ne olur ne olmaz.''

''Teşekkür ederim.''

''Şimdi sana her şeyi anlatacağım...''

''Yine söylüyorum ama ben Kutay. Kutay Dinç. Sen de Gece Arslan'sın. Sen İzmir'de annenle beraber yaşıyorsun-''

''Babam yok mu?''

''Baban İstanbul'da.''

''Neden orada?''

''Annenle tartıştılar. Sonra rahatlamak için annen ve sen buraya geldiniz.''

''Babam iyi biri miydi?''

''Çok soru soruyorsun, ufaklık.''

''Ufaklık değilim ben.''

''İşte bir özelliğin Sayın Gece Arslan. Sen inatçısın.''

Suskunlukla onu dinliyordum.

''Dürüstsün, merhametlisin.''

''Arkadaşım veya sevgilim var mı?''

''İstanbul'da çok arkadaşın vardı. Sonra siz buraya taşındınız. Buradaki en yakın arkadaşın Doğa. O da komşunuz. Haktan diye bir sevgilin vardı. Sonra ayrıldın. O da yediremedi ve buraya geldi. Şu an arkadaşın Doğa'yla çıkıyor.''

Son konuşmalarda sinirlenmişti.

''Ne salak çocuk! En yakın arkadaşım nasıl çıkar onla!''

''Bunu Doğa bilmiyordu, ufaklık. Neyse devam ediyorum..''

''Sen, Gece Arslan. Kendini bildin bileli şarkı söylemeyi çok seversin. Evlenince iki çocuk istediğin için pilav yerken tabağında iki tane bırakırsın. Hazmedemediğin olaylar oldu. Ama yanındaydı herkes. Saçma bir iş yapmaya kalkışmıştın. Durduruldun-''

''Ne yaptım?''

''Bileklerini kesmeye çalıştın.''

''Kim durdurdu?''

''Ben. Çünkü ufaklık, ölüm sana yakışmazdı. Ölümü ödül zannederken cezalandırırdın kendini..''

''Kitap okumayı seversin. Genellikle spor ve şık giyinirsin. Arkadaşlarınla gezmeye bayılırsın. Ama en yakın arkadaşlarınla. Çünkü gezdiğin zaman en yakınlarının olmasını istersin. Duygusalsın. Mutsuz sonlarda her zaman ağlamışsındır. Senin tanımadığın biri bile ölse çok üzülürsün. Fazla erkek arkadaşın olmadı. Çünkü gerçekten aşka inanırsın. Sana çıkma teklifi eden çocuğun sana aşık olduğunu anlarsan, inanırsın. Şıpsevdi bir gönlün vardır. Hemen aşık olmaz ama hemen hoşlanabilirsin. Derslerin iyidir. Özel Ekonomi üniversitesinde okuyorsun. Oradaki Batuhan diye bir çocukla ilişkin olabilirdi. Ama olmadı-''

''Neden?''

Sinirlendiğini belli etmemeye çalışarak;

''Kötü biriydi o. Sana aşık değildi...''

''Ailen ise.. Küçüklüğünde ufak çaplı bir kötü anın oldu. Baban kötü bir şey yaptı. Ve sen bunu küçücükken gördün. Yanındaki benle..''

''Ne oldu?''

''Bu daha sonra anlatılır, ufaklık. Babanla aran iyi değildi. Ama annenle bağın bambaşkaydı. Hiç kardeşin yok.''

Ben kafamı onaylar bir biçimde salladım.

''Neden ben böyle oldum?''

''Bir kaza geçirdin.''

''Neden hastanede değildim.''

Cevap vermedi. Kafası bana dönük değildi.

''Annenin adı Elif. Babanın adı da Cüneyt. Ünlü avukatlar. Doğa da seninle aynı üniversitede. Doğa iyi bir kız Gece. İyi bir arkadaş...''

''..Çoğu kişiyle tanıştın işte, aranız iyi. Sevilen birisin.''

''Neden yüzünü açmıyorsun?''

Beklemediği belliydi.

''Neden bunu merak ediyorsun?''

''Çünkü merak uyandırıcı. Gözüme bile bakmıyorsun.''

Yüzünü dönmedi hala.

''Çok şey merak etme, ufaklık.''

''Bana ufaklık deme. Aramızda boy farkı çok az.''

''Ufaklıksın ama.''

''Kalk ayağı!''

Hızlıca ayağa kalkıp onunda kalkmasını bekledim. Ayağa yavaşça kalktı. Yanımda durdu. Omuzlarımız yanyana geldiğinde boy farkımızın cidden çok olmadığı anlaşıldı. Ben tam ona dönecekken yüzünü benden çevirdi.

''Merak ediyorum. Sen kimsin benim için? Ya da kimdin?''

Bir iki adım ilerledikten sonra aramızdaki mesafeyi açtı. Bana döndü.

''Ben Kutay'ım Gece. Beni küçüklükten beri değiştirdin. Oysaki sadece çocuktuk. Görmememiz gereken olaylar gördük. İkimizde yıprandık. Biz olamadık. Sen hayata tutundukça, güldükçe ben de güldüm. Benim nefesim oldun, Gece. Belki de yaşam kaynağım. Sen bilmeden beni, ben yaptın.''

Sözleri beni çok etkilemişti. O.. Onla sanki yıllar geçirmiştik. Tam sözlerine devam edecekken başka bir ses duyuldu.

''Güzel konuşmaydı, Kutay. Tebrikler. Beni de böyle anlattın mı?''

-Ece.

Blackened|SimsiyahWo Geschichten leben. Entdecke jetzt