Sonrasında Ateş'in annesi ve babasının büyük bir kavga etmesinin üzerine buradan taşındılar. Annesi başka bir şehre yerleşti. Onlarsa farklı bir mahallede daha küçük bir eve. Ancak bizim mahalledeki evlerini satmadılar. Ev hala kapalı bir şekilde burada duruyordu. Bizim eve oldukça uzaktı. Ancak aynı mahallede kalıyordu. Bazen o evin önüne gider, gizlice bahçesine girip salıncakta sallanırdım. Ateş'in salıncağında. Daha küçük bir çocukken babasının ona yaptığı salıncakta.

Buradan taşındıklarında Ateş liseye geçmişti. Ben de o zamanlar 8. sınıfa geçmiştim. Ne kadar üzüldüğümü dün gibi hatırlıyordum.

Annesiyle babasının en ufak bir kavgasında evden çıkıp bizim evin karşısında olan parkta kaykay sürmeye gelirdi. Şimdilerde o parkı kaldırmışlardı. Bende oturur odamın camından onu izlerdim. En ufak bir düşüş yaşadığında bile ağlardım.

Anıları yad etmek yüzümde hafif bir tebessüm oluşturdu. Ortamdan soyutlandığımı fark ettiğimde kendime gelmek adına hafifçe silkelendim.

"E hadi kalkalım o zaman."

Algıladığım ilk cümle kaşlarımı çatmama neden oldu. Masada ki herkes ayaklandı. Onları dinlememiş olduğumu çaktırmamak adına ayak uydurdum. Onlarla birlikte kalkıp peşlerine takıldım. Zaten çok sürmeden gittiğimiz yeri anlamıştım. Binanın en geniş konferans salonuna gidiyorduk. Yani geçen gün Ateş'in sahne aldığı salona.

"Sen ayarladın mı söyleyecek birilerini."

Karan'ın sorusunu kime sorduğunu anlamak zor olmamıştı. Gözlerim Yalçın'a döndü. Sanırım yine bir ödevleri vardı.

"Yok kardeşim ya. Murat'da sanki zatüre mi oldu anlamadım. Hala hasta. Başka biriylede görüştüm o da bu güne yetişmez. Sanırım yine Ateş'ten rica edeceğim."

Yalçın'ın açıklaması beni mutlu etmişti. Araları iyiydi sanırım. Ufak bir soğukluk olsa da birbirlerine yardım etmelerine çok seviniyordum.

"Ateş söyler ya dert etme sen."

Karan bu cümleyi söylerken biz çoktan konferans salonuna girmiştik. İçeride yoğun bir kalabalık vardı. İlerde ki sahnede üç beş kişi ayakta duruyordu. Arkada çalan bir müzik vardı. Diğer öğrenciler ise koltuklara dağılmış konumdaydı.

"Bu ne kalabalık ya."

İstemsizce mırıldandım. Bunu duyan Karan "onlar şan dersi öğrencileri. Bu gün Ateş'lerinde sınavı var. Bizim işimiz arka tarafta zaten. Stüdyoda" diye açıklama yaptı bir yandan Yade'nin elini tutarken. Aynı zamanda da gözleri ile salonu taramaktaydı.

O sıra Yade Karan tarafından tuttulan elini, Karan'ın eliyle birlikte kaldırıp bir yeri işaret etti. "Orada."

Gösterdiği yere baktığımda sahnenin önünde ayakta dikilen topluluğun içinde onun yüzünü gördüm. Dünden beri onu ilk görüşüm olmuştu. Elinde ki kağıtlara bakarak önünde ki arkadaşları ile konuşuyordu. O tarafa doğru yürümeye başladıklarında peşlerinden ilerledim. Okula gelirken üşüdüğüm için giydiğim ceket terletmeye başlamıştı. Elimi bir yelpaze gibi kullanıp yüzümü serinletmeye çalıştım. İşe yaramayınca üzerimde ki ceketi omuzlarımdan düşürüp çıkardım. Boğazlı olmasına rağmen kolsuz olan büstiyerim bile beni yakıyordu.

"Ateş'cim Soylu."

Karan'ın seslenişiyle bize arkası dönük olan Ateş kafasını kağıtlardan kaldırdı. Hemen ardından olduğu yerde dönerek bize baktı. Daha doğrusu Karan'a. Gülerek "Karan'cım Dağlı? Hayrıdır ne arıyorsunuz burada" diye sordu. Birbirlerine hitap etme şekilleri komiğime gitsede gülmedim. Onlar sohbete daldığında ben oturacak boş bir koltuk aramaktaydım. Fazla uzağımızda olmayan ön sırada ki koltuğu görünce oraya doğru ilerledim. Ateş'in yanından geçerken kafasının hafifçe bana döndüğünü hissetmiştim. Dönüp ona bakma isteğimi şiddetle bastırırken bir an önce koltuğa yerleştim.

Abimin Kankası || TextingWhere stories live. Discover now