ANLAT BANA | TELL ME

2.1K 143 221
                                    


'Secrets and Lies' by Ruelle
_____________________________________

Bir hafta sonra mecburen davalara bakmak için geri döndüler.

Bay Holmes hala dediklerimi önemsiyordu ama artık şaşkınca bakmıyordu.

Psikolojik sorunları olduğunu düşünüyordum. Her neyi varsa yüksek işlevli bir psikolojik rahatsızlıktı. Çünkü sahip olduğu bu sorun hızlı düşünmesini sağlıyordu.

Zeki olduğu belliydi. Zaten bunu durmadan söylüyordu. Bayan Hooper'a ve John'a -hatta diğer dedektiflere de- durmadan aptal olduklarını belirten iğnelemeler yapıyordu. Bana yapmıyordu.

Acaba dediği gibi ondan daha zeki olabilir miyim? Ceseti incelerken bunları düşündüğüm sırada kendi kendime "Sen de hemen havalanıyorsun. Dahi olmak ve sen." diye mırıldandım.

Kimsenin duymadığını düşünmüştüm ama Bay Holmes duymuştu. Büyük ihtimalle cinayetle ilgili bir şey dediğimi sandığı için beni dikkatle dinliyordu. "Evet Valentine."diyerek beni onayladı. Ama ben onu duymazdan geldim.

O gün yeterince kanıt bulamamıştık. Katil titiz davranmıştı. Olay yerinde de pek bir şey olduğunu sanmıyordum. Zaten yokmuş da.

Çok uzun saatler çalıştık. Birkaç kanıtı polise verdik. Saat 22.30'a geliyordu. Çıkıp eve gidecektim. Ama Bay Holmes beni durdurdu.

"Bayan White, acaba özür dilemek için oturup kahve içebilir miyiz?"

John yoktu. Tereddüt ediyordum.

"Yine sorguya mi çekileceğim?"

"Sayılır. Ama bu sefer daha çok sohbet gibi olacak. Bu konuda pek iyi değilim. Sohbet edemiyorum genelde. Sıkıcı oluyor. Ama John bana... neyse demek istediğimi anladın galiba. Neden böyle yaptığımi yani neden böyle davrandığımı size açıklayabilirim." Bunları söylemesi yarım nefes bile almamıştı çok hızlı konuşuyordu.

"Tamam sanırım olabilir. Ama bugün değil, şimdi olmaz. İşten daha erken çıktığım bir gün daha uygun olur. Hem size karşı daha sabırlı olabilirim."dedim ve gülümsedim.

"Pekala, yarın için Molly Hooper ile konuşup uygun bir zaman ayarlamaya çalışacağım."dedi ve kartını uzattı. Sözünü "İhtiyacın olursa beni arayabilirsiniz."diyerek tamamladı.

Yüzü çok ifadesizdi. Ben zahmet ise edip ona gülümsemiştim.

İçimden benim kendimden başka kimseye ihtiyacım yok diye geçirdim ama tabii ki söylemedim, kartı alıp teşekkür ettim.

O da paltosunu, süper kahraman havasıyla savurarak uzaklaştı.

Eve gittim ama stresten uyuyamıyordum.

Ne soracak? Neden soracak?
Doğruyu mu söyleceğim? Kaçamak cevaplar mı vereceğim?
Tramva sonrası stress bozukluklarımı tekrar ettirecek sorular mı olacak? Neler olduğunu öylece anlatacak miyim?
O da John'a mı anlatacak yani neler olduğunu bilmeyen tek arkadaşıma?

Tam uyuyacakken aklıma sorulardan biri geldikçe kan ter içinde kalıp evin içinde hızlı hızlı dolanmaya başlıyordum.

2 yıl önceki olayları hatırlamamaya çalışıyordum. Ama aklıma gelen her şey bununla ilgiliydi.

Düşündükçe deliriyordum. Herşeyi. Düşüncelerimi başka yöne çekmek için yine sabaha kadar keman çaldım, zaten karar verdiğimde saat sabaha karşıydı ve gözümü bile kırpmadım.

Saat 10.00'da Baker Street 221B numaralı dairenin yanındaki pastahanede buluşalım. SH.

Molly Hooper ile konuştum. Bugün izinlisin.SH.

My Dear GeniusWhere stories live. Discover now