2.Bölüm

901 107 46
                                    

Annesinin söylediklerine göre... Jiang Cheng aniden bunun biraz tuhaf olduğunu hissetti. Düşünce treni aniden tuhaflaşmıştı ve sözler ne olursa olsun bir an önce unutulabiliyordu.

Hayatının geçen on yılında, bir aileye ve ebeveynlere sahip olmak bildiği tek şeydi. İlişkileri iyi ya da kötü olsa da annesi her zaman Shen Yi Qing adındaki kadın, babası Jiang Wei adındaki adam, küçük kardeşi de hep soğuk davranan biri olmuştu...ve şimdi aniden, sette başka ilaveler vardı, Li Bao Guo ve...çoktan unuttuğu birkaç isim daha.

Doğrusu buna kafasını takmıyordu.

Ailesiyle olan ilişkisi kesinlikle gerilimle çevrelenmişti, ebeveynleri de küçük kardeşi de tek bir konuşmayla tutuşuyorlardı. Eskiyi düşündüğünde, kardeşiyle neredeyse bir yıldır konuşmamıştı ve genelde sakin ve ılımlı olan annesi bile çoğu kez kontrolünü kaybediyordu.

Bu durum ortaokula başladığı zamandan liseye kadar sürse de – genellikle asla eve dönmemek ve ebeveynlerini görmemek üzerinde düşünüyordu.- çoktan kalıplaşmış gibi görünen ebeveynlerini görmeme düşüncesi... gözlerinin önünde gerçekleşen bir dilek gibi başına geldiğinde, yine de sarsılmış hissediyordu.

Sadece sarsılmış.

Tümüyle sarsılmış.

Annesi "Sana söylemem gereken bir şey var." dediğinden beri, birkaç ay soğuk savaş ve formalitelerle geçmişti. Şimdi bile, başına gelen her şey anlaşılamayan bir rüya gibi hissettiriyordu.

Çoğu zaman, kendini üzgün ya da ıstırap içinde hissetmiyordu.

Var olan yalnızca kafa karışıklığıydı.

"Soğuk?" Li Bao Guo etrafında döndü ve sormadan önce birkaç kere öksürdü, "Burası geldiğin yerden daha soğuk, değil mi?"

"Evet." Jiang Cheng yüz maskesinin arkasından cevapladı.

"İçeri girdiğimizde sıcak olacak." Dedi Li Baoguo. Ne yazık ki, sonra tükürüklerinin Jiang Cheng'in yüzüne saçılmasına sebep olacak kadar hızlı ve sert bir şekilde öksürdü. "Özellikle senin için bir oda hazırladım ve temizledim."

"Teşekkür ederim." Maskesini yukarı çekerken cevapladı.

"Aramızda teşekkür edecek ne var." Li Baoguo Jiang Cheng'in sırtını birkaç kere sıvazlarken aynı zamanda hem öksürdü hem de sırıttı. "Bizim gibi baba ve oğullar arasında teşekküre gerek yok."

Jiang Cheng cevap veremedi. Sırtına atılan iki saplak bilhassa güçlüydü. Başta, ciğer dolusu soğuk havayı içine çekti ve öksürmek istedi, Li Baoguo'nun öksürdüğünü duyduğunda, daha da çok öksürmek istedi. İki şaplakla daha, basitçe yere eğildi ve gözlerinden yaş geleceği noktaya kadar vahşice öksürdü.

" Bedenin o kadar da mükemmel değilmiş ha."Li Baoguo ona baktı. "Egzersiz yapmalısın. Ben senin yaşındayken ayı kadar güçlüydüm."

Bir kez daha Jiang Cheng cevap vermeyi reddetti. Bunun yerine, hafifçe eğildi ve adama başparmaklarını yukarı kaldırırken kolunu kendine çekti. Li Baoguo neşeli bir şekilde gülmeye başladı. "Egzersiz. İlerde bana bakman için sana güveniyorum!"

Bunu duyduğunda Jiang Cheng sırtını dikleştirdi ve ona bakış attı.

"Hadi gidelim." Li Baoguo sırtına bir kere daha vurdu.

"Bana dokunma." Jiang Cheng kaşlarını çattı.

"Oh?" Li Baoguo dondu, epeyce yuvarlak gözleriyle ona baktı. "Ne?"

Jiang Cheng maskesini indirmeden önce bir saniyeliğine ona göz attı "Sırtıma vurma."

Li Baoguo'nun evi iki tarafında da her türden dükkanın bulunduğu eski ve küçük bir caddede bulunuyordu. Dükkanlar eskilerdi ancak aynı zamanda da yaşamın canlılığı ve çeşitliliği ile doluydular.- yiyecek, giyecek ve günlük bakım ürünleri satan dükkanların üzerinde alçak apartman binaları yerleşmişti.

SAYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin