1- ne yapmak isterdin?

Start from the beginning
                                    

Jin ile önümüze tepsileri koyduğum andan itibaren sessizce yemeye başlamıştık. Neyse ki salon çok sessiz değildi, o yüzden ortam çok garip hissettirmiyordu. Panacea'daki nüfusu göz önüne alırsak herkesin aynı saatte tek bir yemekhaneden yemek yemesi imkansız olacağından en başından bölümlere ayrılmıştık. Jin ve benim yaşama alanımızın bulunduğu yer bölüm 68'di. Diğer bölümleri ziyaret etmek de serbestti ama yetkili kişilerden izin almak gerekiyordu, çok zor bir işlem değildi. Zaten tanıdık olmadıkça çok da bölümler arası geçişe ihtiyaç duymuyordunuz. Ben ise şu ana kadar üste gezilebilecek her yeri gezmiştim. Sosyal bir kelebek olduğumdan ve herkesi tanıdığımdan falan değildi, sırf bitmek bilmeyen merakımdandı. Yeni şeyler keşfetmeyi seviyordum. Ama burada çok da yapılabilecek bir şey olduğu söylenemezdi. Üssümüzün yöneticileri diğer bir isimleriyle "Büyükler" üssümüze çok da eğlenceli aktiviteler eklememişlerdi. Hobi olarak yapılabilecekler arasında neyse ki ders çalışmak ve ders çalışmak vardı. (!) Bir de zorunlu olaraktan Panacealı belli bir yaşa gelmiş herkesin öğrenmesi gereken dövüş sanatları. Nedenini de asla anlamıyordum, kime karşı dövüşecektik ki? Haftanın neredeyse her günü asker gibi eğitimlere tabi tutulmamızın mantıklı bir sebebi var mıydı?

Öksürme sesiyle gözümü çatalımla oynadığım havuçtan çekip bana bakan Jin'e çevirmiştim.

Dudağını nazikçe peçeteyle temizledikten sonra konuşmaya başladı. "Evet, dökül bakalım. Canını ne sıkıyor kaç gündür?"

Jin'in gözlerinin içine baktım. Yapmakta olduğum plandan bahsetmeli miydim? Jin'e güveniyordum ama planımın içerisinde birazcık tehlike payı olması onun beni engellemeye çalışmasına sebep olabilirdi ki kararımı vermişken önüme taş konulmasını istemiyordum.

"Jin, söylesene." diye başladım sakince. "Buradan çıkmayı hiç düşündün mü?"

Jin sorumu anlamlandıramamış gibi baktı. "Nasıl yani? Keşif Birliği ile mi?"

Keşif Birliği; çok yakında uygulamaya geçireceğim planın önemli bir parçası ve bu üsten dışarı adım atma izni olan tek bölüktü. Dışarısının gidişatını kontrol etmek amaçlı ayda bir dışarıya çıkıyorlardı. Kimsenin istemediği bir görevi yapıyorlardı, hayatlarını tehlikeye atıyorlardı. Oysaki ben çok istiyordum. Hatta 18 yaşıma bastığım anda Büyükler'den birisi olan babama beni o bölüğün bir üyesi yapması için yalvarmış olabilirdim. Ama beni katı ve kesin bir dille reddetmiş, bir daha konuyu açmama bile izin vermemişti. Çok tehlikeli olduğunu ve değerli oğlunu böyle bir riske sokmayacağını söylüyordu. Biraz haklılık payı vardı, her ay gidenlerin yarısının radyasyondan öldüğünü duymuştum. Ama sadece böyle dedikodulardan duymakla yetinebiliyordum. Orada neler olduğunu bilen bir tek Keşif Birliği ve Büyükler'di. Gerekli gördüklerinden başka hiçbir bilgiyi sızdırmıyorlar, sıkı bir şekilde ağızlarını kapalı tutuyorlardı. Sonuç olarak ben de merakımla kalıyordum.

Jin'in sorusunu cevapladım. "Nasıl olduğu önemli değil, çıkmayı hiç düşündün mü, bunu cevapla."

Jin kaşlarını çattı. "Bunun konumuzla herhangi bir alakası olduğundan şüpheliyim. Asıl soruları benim sormam gerekmiyor mu Jimin?"

"Ama konumuz bu."

"Ne?" Aklına gelen şeyle gözlerini açmıştı Jin. "Jimin! Hala vazgeçmediğini söyleme! Dışarı çıkamazsın, biliyorsun değil mi?"

"Belli olmaz." Gözlerimi kucağımda birbirine kenetlediğim parmaklarıma götürüp sessizce konuştum. "Ayrıca çok bağırma."

Jin kısaca kafasıyla onaylamış, sakince ağzını aralamıştı. "Babanın kararı kesin ama. Ayrıca niye bu kadar taktın bu meseleye? Dışarıda kullanılabilir bir şey bulamıyorlar biliyorsun, hiçlikte gezineceksin çıksan bile. Ki çıkman imkansız o ayrı konu."

çoban yıldızı | jikookWhere stories live. Discover now