LÂCİVERT | ON ALTINCI BÖLÜM ♤ LÂCİVERT GÖKYÜZÜNDEN DÜŞEN KAR ÇIÇEKLERİ

En başından başla
                                    

Göktürk çevik bir hareketle suratına atılan havluyu havada yakaladı. "Ulan sabahtan beri niye demedin, annem ya da Duha giderdi."

Akif Karan, "Benimde aklıma geldi ama durumunu herkesin bilmesini istemiyor. Rahat edemez diye sormadım," deyince kardeşi anladım dercesine başını salladı.

"Ağabey bir kez soracağım, sen de adam gibi cevap ver. Berceste'den hoşlanıyor musun?"

Akif Karan sertçe yutkundu. Göktürk samimiyetle sormuştu bunu. Yüzünde yahut sesinde bir alay yoktu.

Akif Karan yüzünü gergince sıvazladı. "Oğlum bugüne kadar hayatımda kimse olmadı, biliyorsun," dedi sıkıntılı bir sesle. "Berceste'yle karşılaştığım günden beri hayatımın odak noktası oldu. Her şeyimi ona göre ayarlıyorum. Akşam eve geldiğimde gördüğüm ilk yüz o oluyor,"

Göktürk tam olarak anlamak için, "Ona acımıyorsun değil mi? Acımak ve hoşlantı farklı şeyler ağabey," diye sordu. Berceste'yi bir kız kardeş gibi görüyordu. Ne ağabeyinin ne de onun üzülmesini istemiyordu.

Akif Karan duyduklarıyla keskin bakışlarını dikkatle onu izleyen kardeşine çevirdi. "Acımıyorum," dedi net bir dille. "Hoşlantı ya da ilgi ne dersen, onu mutlu görmek istiyorum,"

"Seni ilk kez böyle görüyorum," deyip ağabeyinin omzuna yumruğunu vurdu. "Ama hep böyle kalmanı isterim ağabey. Berceste babamızı kaybetmeden önceki dertsiz tasasız ağabeyimi geri getirmiş sanki,"

"Koruma iç güdüsü zannettim. Hatta buna kendimi inandırdım. Ama olmadı, yapamadım,"

"Koruma iç güdüsü olsaydı eğer onu kız kardeşin gibi görürdün ağabey. Argun ağabey ya da benim gibi. Dışarıdan baktığımızda aranızda bir şeyler olduğu belli. Sana bakışlarında hayranlıktan öte duygular var. Sende de merhametten öte. Ne durumdasınız bilmiyorum ama elini çabuk tut. Gönül işleri bekletmeye gelmez. Bir bakmışsın gönül kuşu senden uçup gitmiş,"

Akif Karan kardeşinin bu olgun konuşmasıyla ve konuşmanın içeriğiyle kaşlarını çatarak, "Sende iyice ilişki uzmanı olmuşsun koçum," dedi.

"Duha'ya geç kaldım. Aynı evin içinde bir yabancı olduk birbirimize. Onu kaybetmekle karşı karşıya gelinceye kadar aklım başımda değildi, aynı hatayı sen de yapma ağabey. Son pişmanlık fayda etmiyor,"

"Eyvallah kardeşim." deyip kardeşinin omzunu sıktı.

Gönlüne vatandan sonra ikinci bir sevdayı sığdırabilecek miydi?

Göğsümün orta yerinden bir oyuk açılıyor. Sevdiklerim ve sevmeye hasret kaldıklarım o oyuğun sol yanıma meyleden köşesine dokunuyor. Dokundukça kanıyorum. Ama biliyorum ki o yaralarımdan akan kanla tüm geçmişim yıkanacak. Solan tüm çiçeklerim yeniden canlanacak.

Bazı yaralar yararlıdır, derdi annem.

Bu sözünün haklılığını şimdi daha iyi anlıyorum.

Hakan'ın bedenimde bıraktığı kalıcı hasarlar Akif Karan'la hiç var olmamışcasına kaybolmuştu.

Tesadüf dediklerimiz aslında kaderimizdir.

Akif Karan'la tanışmam böyleydi.

Kalbimdeki değerinin ölçüsü yoktu. Bu hissi göğsüme sığdıramıyorum. Lâcivert gözlerinden kalbime uzanan halatlarla geri dönüşü olmayan bir bağ oluşuyordu aramızda.

İçimdeki bu hisse bir isim veremiyordum.

Ali'ye olan hislerim gibi hayranlık olmasından korkuyordum. Kimseyi kalbimde bambaşka hissiyatlarla taşımamıştım. Sevgimin bir sınırı olmuştu hep.

KOYU LÂCİVERT SEVDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin