LÂCİVERT | ON BEŞİNCİ BÖLÜM ♤ SENDEN ÖNCESİ HARDI SONRASI YANGIN

En başından başla
                                    

Akif Karan göz çukurlarına parmaklarını bastırdı. Argun'un konuşması biraz olsun içindeki hırsı söndürmüştü.

"Eğer o kıza bir söz vereceksen bu onun hayatını karartmak olmasın. Ona yaşam vaad et, ölüm değil," Akif'in omzuna iki kez dostane bir şekilde vurdu. "Ben yıllar sonra kız kardeş buldum kendime. Aynı acıyı, aynı kaderi paylaşıyoruz. Ona yuva olmak istiyoruz. Benim Defne'm bana ilaç oldu. Berceste'ye ilaç olmak istiyorsan öfkene sahip çık."

Akif Karan sertçe yutkundu. Eğdiği başını kaldırdı ve Argun'un kızarmış gözlerine baktı. "Sağol kardeşim," dedi. Argun başını salladı. "Bizi pişman etme, kardeşim." dedi yalnızca. Akif Karan anlaması gerekeni anlamıştı. Mesaj yerine ulaşmıştı.

Akif Karan sorgu odasına girdiğinde tüm bedenine hükmeden tek bir duygu vardı.

Saf öfke.

Argun'la olan konuşması onu biraz olsun dizginlesede aklındakileri yapmadan bu odadan çıkmayacaktı.

Berceste'ye verdiği sözü yerine getirmeden, onun gözyaşlarının bedelini ödetmeden Hakan'ı yalvartmadan bu meseleyi kapatamazdı.

Hakan tavandan sarkan sarımtırak cılız ışığın altındaki masanın arkasında bulunan sandalyede oturuyordu.

Kapının kapanma sesini işittiğinde eğik duran başını kaldırıp karşısındaki adama baktı. Zihni buraya hapsedildiği güne giderken tanıdık simayı hatırladı.

Geldiği ilk gün onu perişan eden, kan kusturan askerin ta kendisiydi. İçini saran korkuyla dişlerini sıktı.

Lâcivert gözlü askerin acımasının olmadığını acı bir şekilde tecrübe etmişti. Şimdi o anları hatırlayınca tüyleri diken diken oldu.

Halbuki kendisi Berceste'ye çok daha kötüsünü yapmış ve asla acımamıştı.

Akif Karan hiçbir duygu barındırmayan kemikli yüz hatları gördüğü suretle kaskatı kesildi. Lâcivert gözlerini karşısındaki adam demeye bin şahit isteyen pejmürde bedende gezdirdi.

Berceste'nin gözyaşları ve çaresiz çırpınışları gözlerinde canlanırken yüreğinde alazlanan öfkesi esmer yüzünü esir aldı. Uzun ve kemikli parmaklarını avuçlarına doğru katlayarak damarlı ellerini yumruk hâline getirdi. Eklemleri beyaz bir renk alırken sert adımlarını masanın arkasından ürkekçe kendisini izleyen insan müsveddesinin üzerine korkusuzca attı.

Hakan'ın ödü kopuyordu. Öyle ki kalbinin sesini çok belirgin bir şekilde duyar olmuştu. Boğazındaki düğüm düğüm olmuş olan soluğu yavaşça, bakışlarını kendisine nefretle ve tiksintiyle bakan adamdan ayırmadan ciğerlerine indirdi.

Akif Karan adımları masaya ulaştığında sıkılı duran yumruklarını gürültüyle masaya indirip Hakan'a doğru eğilirken tüm bedenini saran öfkeyle ürpertici bir gülümseme yerleştirdi kalın dudaklarına.

Hakan onun gülüşüyle zorlukla yutkundu. Akif Karan'ın bakışları ve sarsılmaz duruşu ilk gün bedeninde açtığı yaraları aklına getirmişti. Kalbi sanki son kez çarpar gibi hızlıydı. Ayaklarından başlayan üşüme hissinin tüm bedenine yayıldığını hissediyordu.

"Berceste'yi nereye götürüyordun?"

Hakan'ın yüzüne değip geçen hararetli nefesle dizleri titredi. Dudaklarından bitik bir nefesi uğurladıktan sonra kendini toparlayarak konuştu. "Avukatımla görüş, konuşmayacağım," dedi gözlerini kaçırarak.

Akif Karan güler gibi nefesini verdi. Sabrını daha en baştan yitirmişti. Lâcivertlerine yerleşen yakıcı öfkeyle soluğunu üfledi. "Seni de avukatını da sikerim!" deyip büyük eliyle çevik bir hareketle Hakan'ın boynunu tuttu. "Sen kimsin ki benimle pazarlık yapabiliyorsun a*ına koduğumun yavşağı!" Masa devrilirken Hakan korkuyla boynuna dolanan parmakları itmeye çabalıyordu.

KOYU LÂCİVERT SEVDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin