Tutamadın Çeneni

43 20 2
                                    

DERYA

Duyduğum şeyin gerçek olduğuna inanamayıp gözlerimi kırpıştırdım. Yalanın her türlüsünü sevmezdim. İyi ya da kötü amaç ne olursa olsun fark etmezdi. Her zaman dürüstlükten yanaydım ben. Şuan bana bunu söyleyerek dürüst davranmıştı belki de.

"Biliyorsun, kamptan ayrılacağın zaman seni kıracak şeyler söylemiştim. Sonra bir de şu yaptığıma pişman olmadığımı söylediğim şaka vardı. Aslında bunları biliyorsun." dedi. Rüzgâr konuşurken ufak bir rahatlama yaşadığımı kabullenmeliydim. Ama kaşlarımı çattım.

"Bunları biliyordum tabii de niye gereksiz ortamı geriyorsun?" diye kızdım. Bana dudaklarını gererek kocaman gülümsedi. Sinirliydim kaşlarımı çatmaya devam ettim. Ellerimle çakacaktım ağzının ortasına. Az daha kavga edecektik boş yere.

"Neysee." dedim. Cam şişeyi aldım ve Rüzgâr'a uzattım. Fırlatmak istesem de kendime hâkim oldum. Onu seviyorsun diye hatırlatıyordum kendime. Rüzgâr şişeyi aldı ve yere koyup çevirdi. Şişenin ucu Tuba'da durdu. Diğer kısmı da Elif'in önünde durmuştu. Tuba soracak Elif cevaplayacaktı.

"Doğruluk mu cesaret mi?" dedi Tuba. Elif utangaç şekilde çekinerek doğruluk dedi.

"Hmmm düşüneyim. Hiç sevgilin oldu mu? Ya da hiç öpüştün mü?" dedi heyecanlı şekilde.

Elif'in ne tepki vereceğini bilmiyordum. Bu konu onun için hassas bir konuydu. Ve cevap vermek istemeyebilirdi. Hayatta böyle sorularla karşılaşacaktı. Alışması iyi olurdu. Ama belki de yüzleşmesi için erkendi. Elif'in gözlerinin dolduğunu gördüm. Evet, belli ki onun için erken bir konuydu. Rüzgâr da benim gibi Elif'i izliyordu. Demir de bir terslik olduğunu anlamıştı. Uzun bir süre sessiz kalmıştı Elif. Daha fazla bakışlarımıza dayanamayıp ayağa kalktı ve hızlı adımlarla uzaklaştı yanımızdan. Ben Demir ve Rüzgar üçümüzde aynı anda ayaklandık. Peşinden gitmeye niyetlenmiştik. Hayır kendimi ve Rüzgar'ı anlamıştım ama Demir'e ne oluyordu.

"Ben hallederim." dedi Demir Rüzgâr'a doğru elini tamam anlamında salladı. Rüzgâr başıyla onayladı. Ve Demir koşarak yanımızdan uzaklaştı. Rüzgâr yerine oturduğunda ben dehşetle Rüzgar'a bakıyordum. Az önce ne olmuştu öyle.

"Rüzgâr iyi misin?" dedim. Başını kaldırıp bana baktı. Kolumdan tuttu ve oturttu yanına.

"İyiyim abartma." dedi. Abartma mı dedi o.

"Rüzgâr sizin aranız kötüydü. Sen ona nasıl güvendin? Aklım almıyor. Onu kıskanıyordun." dedim elimle gittikleri yönü işaret ediyordum.

"Aramız iyi artık. Ona güveniyorum." dedi bakışlarındaki kararlılık uzaktan bile belli oluyordu.

"Ben yanlış bir şey mi yaptım?" dedi Tuba. Onun burada olduğunu neredeyse unutuyordum. Ona ne diyecektim şimdi. Belki de bir şey söylememeliydim.

" Yok canım sen bir şey söylemedin. Sevgilisiyle ilgili kötü bir şey anımsamıştır belki de." dedim.

"Belki de." deyip uzaklara baktı. Ah be meraklı kızım tutamadın çeneni. Belki de suçlusu bendim. Yine her zamanki gibi suçluluğu üzerime almakla ustalığımı konuşturdum.

"Derya bak aklıma ne geldi? Sen kampın başında hani bir şey anlatmıştın ya? Biri girmişti çadırına? Ne oldu ondan sonra bir şey oldu mu? Kimdi acaba?" dedi Tuba. Konuştukça yerin dibine girmek istemiştim. Ben bunu Rüzgar1a anlatmamıştım ki. Ah be kızım tutamadın şu çeneni yine.

"Ne alakası var yok öyle bir şey." Dedim kaşlarımla susmasını işaret etmeye çalışıyordum. Rüzgâr da salaktı ya anlamayacaktı güya işte.

CANIN CEHENNEMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin