DERTLEŞME

249 55 155
                                    

DERYA

Bazen adrenalin doluyken ne yaşandığının farkında olmazsınız, işte o farkında olmadığım anlardan birindeydim. Rüzgâr onu kızdırdığım için daha da hızlanmıştı. Ben de hızlanmıştım ama yetişemiyordum. Bir yukarıya bir aşağıya bakıp dururken artık nutkum tutulmuş elim ayağım birbirine dolanmıştı. Bir adım daha attım ki ayağım kaydı. Kayarken ellerimle tutunacak yer aradım panikle. Bir taş oyuntusu bulup, hemen tutundum. Ama Rüzgâr da benimle birlikte biraz kaymıştı. Artan gerilimin etkisiyle bir süre sabit kaldık ikimiz de.

"İyi misin Derya?" diye sordu. Nefes nefeseydim. Soruya bak. Göz devirdim.

"Sanki umurunda? Acele et hadi!" diye bağırdım. Sinirini bozuyordum. İçimden kahkaha attım. Sesli bir nefes alıp tırmanmaya devam etti.

-------------------------------------------

Yarışın son saniyelerine kadar hızlı gidebilmiştik. Ancak bir çift bizden hemen önce varmıştı. Saniye farkıyla kaybetmiştik! Ukala beni suçluyordu. Ona inanmaz gözlerle bakıyordum.

"Senin yüzünden kaybettik. Oyalanmasaydın böyle olmazdı." dedi.  Ona ters bir bakış attım. Bilerek yaptığımı mı sanıyordu. Ayağım kaymıştı.

"Geri zekâlı oyalanmadım kaydım! Yenilmeye memnun değilim bende!" diye bağırdım. Bana ters ters baktı ve arkadaşlarının yanına gitti. Demir ve Tuba yanıma geldi. Tuba sırtımı sıvazlayıp;

"Üzülme bir şey olmaz dünyanın sonu değil " dedi gülümsemeye çalıştım ona karşı. Beni teselli ediyordu. Demir de hemen hemen aynı şeyleri söylemişti. Tepkisizdim. Kaybetmek dünyanın sonu değildi. Arkadaşlarım haklıydı. Teselliyi arkadaşlarımda bulmuştum. Sonuçta hayatta kazanmakta vardı kaybetmekte. Önemli olan kaybedince, yiğitlikle kaybettiğini kabullenmekti. Sonuçta aşağıya düşüp yaralanabilirdik. Şu an iyiydik ve ikinci olmuştuk. İkinci olmak kötü değildi ki? Bazı durumlar hariç tabii.  

--------------------------------------------

Kamp alanına dönmüştük. Uzun bir yürüyüş olmuştu yine. Yol boyunca hep şu aşk meselesini düşünmüştüm. Herkes çadırlarına doğru ilerlerken ben elimdeki sudan yudumluyordum. Terlemiştim. Etrafı hızlıca inceledim. Arkadaşları buradaydı ama o yoktu. Kaşlarımı çattım. Tekrar etrafa göz attım. Dayanamayıp, rehbere yaklaşıp onu görüp görmediğini sordum.

"Arkadan geliyordu! Bir bakar mısın?" dedi. Kaşlarım daha fazla çatılmıştı. Neredeydi bu? Demirlere baktım. Çadırlara giriyorlardı. Fark edilmeden gidebilirim diye düşünüp hemen yürümeye başladım. Onu aramaya başladım. Başına bir şey gelmiş olabilir miydi? Bir yere mi düşmüştü? Yoksa sadece sıradan tuvalet molası mı vermişti? Umarım onu kötü bir şekilde yakalamazdım. Onu uygunsuz yakalamak istemezdim kesinlikle. Umarım yaralı da olmazdı. Yaralanmasını da istemezdim. Biraz daha etrafta dolandım. İleriden ses geliyordu. Sessizleştim ve sese odaklandım. Tanımıştım. Onun sesiydi. Konuşuyordu. Yanında biri vardır diye bekledim ama kimse cevap vermiyordu. Yanına doğru yaklaştım ve onu gördüm sonunda. Telefonla konuşuyordu.

"Elif iyi mi? " diye soruyordu karşıdakine. Aldığı Cevap onu sinirlendirmişti. Ellerini yumruk yapmıştı. Ona yakalanmak istemedim. O yüzden geriye doğru ilerledim.

"Kendinize gelin. Ona iyi bakın!" diye bağırınca irkildim ve hemen koşarak kampa döndüm.

Kimdi bu Elif? Fotoğraftaki kız mıydı yoksa? Ya da başka bir kız daha mı? Ukala ne işler karıştırıyordu? Yeter artık ya akşam olsaydı da öğrenseydim artık ne olup bittiğini. Canıma tak etmişti bu merak artık. Az önceki tavrını unutmuştum bile. Şimdi uzatıp da merakımı körükleyemezdim. Anlatması için teşvik etmeliydim onu.

CANIN CEHENNEMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin