59. Bölüm

42.1K 2.1K 3.5K
                                    





Sonunda geldim okurcanlar🥰

Sabrınız ve güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim🙏🏻 Yorumlarda buluşalım, çok özledim♥️

Eylem

"Nasıl söylemezsin Gonca?! On beş gün oldu, tam on beş gün! Delirdim lan ben! Senin gözünün önünde delirdim ben, nasıl söylemezsin?!!!"

"Söylersen giderim dedi. O kadar kötü bir durumdaydı ki söyleyemezdim Sinan, gitmesine izin veremezdim."

Kulağıma dolan sesler kafamın içindeki boşlukta yankılanıyor, birbirine çarpan kelimeler anlam bulamadan yok oluyordu. Bomboştu içim. Günlerdir yakamı bırakmayan kaos zihnimi terk etmiş, tuhaf bir dinginlik çökmüştü üzerime. Gözlerimi açmak istemiyordum. Açarsam tüm gerçekler bir kez daha üzerime yıkılacaktı, biliyordum.

"Ne zaman geldi?" diye sordu Fırat.

"Yılbaşında" dedi Gonca "iki hafta oldu. Sabaha karşı geldim ben eve, kapının önündeydi. Çok kötü durumdaydı..."

"Kötü durumdaydı diyor bir de ya!" diye araya girdi abim "Gonca sen geri zekalı mısın? Niye aramıyorsun? Hangi akla hizmet haber vermiyorsun? Kardeşim o benim, kardeşim! Kimi kimden saklıyorsun sen?"

"Olan olmuş Sinan, uzatma!" dedi Fırat. Ses tonundaki uyarı oldukça netti. "Adam kimdi?" dedi sonra ifadesiz bir tonda "Bıçakladığı..."

Cevap veren abim oldu "Adam bildiğin pezevenk. Lafın gelişi falan değil ama, düpedüz, katıksız pezevenk!"

"Sinan!" diye uyardı Gonca.

"Yalan mı?" diye kükredi abim "Ne işi var lan o adamın bu evde? Eylem buradayken o pezevengin bu evde ne işi var?"

Hızla doğruldum yattığım yerden. Salondaki kanepedeydim. Abim Gonca'yı duvara sindirmiş hesap soruyor, Fırat'sa abimi Gonca'dan uzaklaştırmaya çalıyordu. Ne kadar kolaydı kendimize bir günah keçisi seçip suçu üzerine yıkmak, vicdanımızı aklamak.

"Abi!" dedim uyarıcı bir tonda. Üçünün bakışları da bana çevrildi. Kanepeden destek alarak ayağa kalktım "Bağırma artık yeter, rahat bırak kızı!"

Gonca gözyaşlarını silerken "Onun tek suçu bana evini açması" dedim iğneleyici bir tonda "bunun için hesap sorman değil teşekkür etmen gerekiyor."

Tahammülsüzce öne doğru uzattı ellerini "Katil oluyordun..."

Elimi havaya kaldırarak susturdum abimi "Katil olsam bile bunun sorumlusu Gonca değil. Saçma sapan davranmayı kes lütfen!"

Abimin sorgulayıcı bakışlarına aldırmadan yerdeki kan lekelerine çevirdim bakışlarımı "Öldü mü?"

Ölse üzülür müydüm bilmiyorum. Hak etmişti sonuçta. Üzülmemeliydim. Etme bulma dünyasıydı nihayetinde; canıma kast ederken canından olmuştu. Arkasından ağlayacak değildim.

"Yaşıyor" dedi Fırat. Dipsiz birer kuyuyu andıran gözleri gözlerime kilitlenmişti. Her baktığımda başka anlamlar yüklediğim, en çok kendimi yakıştırdığım kapkara gözleri bir yabancıdan farksızdı şimdi. 'Neden yaptın?' diye çığlık çığlığa bağırıyordu içim fakat dudaklarım mühürlüydü. Sormayacaktım. Hiçbir neden yaptığını haklı çıkarmaya yetmezdi fakat öylesine büyük bir aşkla çarpıyordu ki kalbim, olur da affederim belki diye kendini savunmasına izin vermeyecektim.

Anbean derinleşen bakışları zihnimim kilit vurduğum sayfalarını aralamaya başladığında gözlerimi kaçırdım. Birlikte geçirdiğimiz anlar gözlerinden satır satır akarken nasıl bakacaktım gözlerine? Bakamazdım. O bakışları hep aşka yormuştum ben, şimdi üstüne başka sözler yazamazdım. İstesem de yapamazdım. Sevilmemiştim belki ama öyle çok sevmiştim ki, hissettiklerimi çöpe atamazdım.

İSYAN ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin